Kaymakam Yüksel...

Tıpkı bugün olduğu gibi o yıllarda da, neredeyse her şehre bir şehit cenazesi geliyordu ve neredeyse herkes bir şekilde “şehit yakını” ydı.
O yıllarda; yani 90’larda, bugün olduğu gibi, ne “Şehit ve Gazi Aileleri Müdürlüğü” vardı, ne de bir şehit ailesine yardım yapacak bir kurum…
Yasa yoktu; mevzuat da cevaz vermiyordu!
Fakat vatandaş, bugün olduğundan çok daha duyarlıydı o yıllarda… Üstelik sistem öyle garip bir yapıdaydı ki, yasalar PKK terörüne kurban olan bir şehidin ailesine, maddi yardım yapmaya olanak sağlamıyordu!
O yıllarda Erzurum’a neredeyse haftada bir şehit naaşı geliyordu. Dönemin valisi de bugün “çile”sini tamamlayan Mehmet Ağar’dı.
Maalesef ki…
Devletin imkanları mahdut, insanlar daha yoksuldu.
Ama terör örgütü dur durak bilmiyordu; saldırıyordu, yol kesiyordu, bombalıyordu!
Bu yüzden de şehit sayısı fazlaydı.
Aralarında bendenizin de olduğu bir grup, (bugün nerdedir, ne iş yapıyor bilmediğim) Şehit Aileleri Vakfı’nı kurmuştuk. O vakıf bir iki yıl içinde öyle hayırlı işlere imza attı ki, hiçbir şehit ailesi ne aç ne de evsiz kalmıştı.
Geçen gün Yakutiye Kaymakamı Yüksel Çelik’in öncülük ettiği kampanyayı okuyunca, o yıllara gittim ve o yıllarda yaşanılan sıkıntıları hatırladım.
Önay Vurucu…
Erzurumlu.
Afganistan’da uzman çavuş olarak görev yapıyordu. Bindiği helikopter düştü veya düşürüldü. Önay, diğer silah arkadaşlarıyla birlikte sınır ötesinde şehit oldu.
Önay’ın ailesi ortalama her Erzurumlu gibi yoksuldu, dar gelirli idi…
Tam bu noktada Yakutiye Kaymakamı Yüksel Çelik devreye girdi.
Aslında böyle bir mükellefiyeti olmamasına karşın, kaymakam Yüksel, elini taşın altına soktu ve şehit uzman çavuş Önay’ın ailesi için bir ev parası toplamaya çalıştı.
Başardı da…
Lakin toplanan para ailenin ihtiyacı olan evi karşılamaya yetmiyordu. Bu noktada başkaları da devreye girdi ve aile sonunda kaloriferli bir daireye sahip oldu.
Basından takip ettim; kaymakam işin neresinde diye…
Gördüm ki, kaymakam Yüksel, yani herkesten önce o meseleyi kendisine dert edinmiş olan o kimse, neredeyse işin hiç birinde yok!
Aileye cüz’i bir yardımda bulunan adamlar gazetelerin baş köşelerinde sırıtan fotoğraflarıyla resmi geçit yaparken, bir tek o işin mimarı olan kaymakam Yüksel yoktu!
Bu nasıl bir insanlık?
Yahu el insaf; o kaymakam olmasaydı kimsenin aklına şehit uzman çavuşun ailesine bir ev almak gelmeyecekti. Kaymakam Bey, riyadan ve reklamdan uzak bir şekilde ortaya düştü ve bir kahramanın ihtiyaç sahibi ailesine ev almak için öncülük etti.
Dün sözde basında takip ettim. Sanki o kaymakam bu işi başlatmamıştı ve sanki o kaymakam kapı kapı dolaşmamıştı.
Adamın biri hemen rol çalmış ve şehit ailesine ev almış gibi uyduruk basında kendisini lanse ettirmiş.
Yuh olsun; yazıklar olsun…
Be adam madem sen bu kadar bu meselede hassastın niçin o güne kadar durdun ve her zaman olduğu gibi parmağını dahi kıpırdatmadın da, nasıl ki, işin ucunda şöhreti görünce hemen merhamet pınarların coştu?
Bereket versin ki bu toplum angut değil ve bereket versin ki kimse o uyduruk basının haberlerinden hareketle hakikatleri görmezlikten gelmiyor.
Tarihe not düşmek adına, altını kalınca çiziyoruz: Afganistan’da düşen helikopterde şehit olan askerlerimizden uzman çavuş Önay Vurucu’nun ailesi için alınan ev tamamen kaymakam Yüksel Çelik’in eseridir.
Babamın oğlunu bile orada görürseniz anlayın ki, rol çalıyordur, durumdan vazife çıkarıyordur. Çünkü kaymakam Yüksel’den önce o vicdanperestlerin hiç biri kıllarını bile kıpırdatmamışlardı.
Kaymakam Yüksek, politikacı değil; hatta kendi reklamını yapmayı da bilmiyor.
Fakat bu şehrin vicdanı olduğunu savunan bizler, O’nun namına, O’nun hakkını teslim etmek zorundayız.
Şehit ailesine alınan ev tamamen kaymakam Yüksel’in eseridir.
Yandan müdahale eden son an uyanıkları ise, tamamen kağıttan kaplandırlar.
Bunu böyle bilin…
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Mehmet Ali SARI 01 Ocak 1970 02:00

    Bazen fazla tevazu iyi gelmiyor. Artık toplumun anladığı dilden anlatmak lazım. Yüksel bey`i yakinen tanırım. aç kalsa kendine ekmek isteyemez, fazla tevazulu bir insandır. ama gel gör ki toplum aç ve arsız insanlarla dolu. Artık toplumun kulandığı enstrumanları argumanları kulanma vaktıdır .Tevazu bir müddet şöyle sağ tarafda dursun.