Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iki yılı aşkın süredir, büyük bir kararlılıkla yürüttüğü paralel yapıyla mücadelede, "ne olur ne olmaz, amandır açık düşmeyelim" diyerek, bugüne kadar hep kaçak güreşmeyi ve beylik laflar ederek politika yaptıklarını zanneden AK Parti Erzurum vekilleri, şimdi de koskoca bir şehri kişisel hırslarına kurban ediyorlar!
Erzurum'un çözüm bekleyen onlarca acil sorunu orta yerde öylece dururken, eften püften demeçlerle zevahiri kurtardıklarını düşünen pek muhterem vekillerimiz, kendi aralarındaki "senin dediğin değil, benim dediğim olacak" anlayışı yüzünden, Erzurum'un geleceğine ipotek koyuyorlar.
Kim söyledi bilmiyoruz, fakat kesin olan şu ki, birileri pek muhterem vekillerimize bu şehrin ağaç kovuğundan çıktığını söylemiş! Dolayısıyla pek muhterem vekillerimiz de, bizlere eline elma şekeri verilerek avutulacak çocuk muamelesi yapıyor.
Ayıptır, yazıktır, bühtandır...
Pek muhterem vekillerimiz; sizler de kabul edersiniz ki (gerçi şimdi farklı düşünüyor olabilirsiniz) hiçbiriniz AK Parti ve Tayyip Erdoğan ismi olmadığı sürece, kimsenin yegâne tercihi değilsiniz.
Fakat son genel seçimden beri gözlemliyoruz, her biriniz ayrı telden çalarak, bu şehri sirke çevirdiniz. Bize ne sizin kendi aranızdaki putlaşmış nefislerinizin hesabı, bize ne kendi aranızdaki ucuz hesaplaşmanızdan...
Kaç zamandır, üstü örtülü, üstü açık yazıp duruyoruz: Erzurum elden gidiyor!
Yahu Allah'tan korkun hiç olmazsa içinizden biri "niye, nasıl" diye sormalıydı; ama sormadınız!. Şu geçen kaç ayda bütün derdiniz davanız, hangi kuruma benim adamım müdür olacak hesabı...
Beri taraftan ise, Başbakan farklı şeyler söyledi, söylüyor. Ama gördük ki siz ama hiç mi hiç Başbakan'ı dinlemiyorsunuz.
Öyle ya, eskilerden tecrübeyle biliyoruz ki Erzurum'un sesi nasılsa Aşkale'den öteye geçmez!
El insaf...
Sizi ilgilendirmediğini artık gördük, ama son bir kez daha hatırlatalım: Pek muhterem vekillerimiz, bugün sırtına basarak ve türlü egolarınızı tatmin ederek siyaset yaptığınız şu Erzurum var ya, evet şu Erzurum; ister inanın, ister inanmayın elden gidiyor.
Siz böyle kendi aranızda sidik yarışı yapın durun, göreceksiniz yakın bir zamanda Sur'da, Silopi'de, Cizre'de olduğu gibi bu şehirde de "hendek savaşları" başlayacak.
Siz dört tane uyduruk adamdan aldığınız alkıştan hareketle zannediyorsunuz ki, asrın kurtarıcısı olduk! Hele içinizde bazıları da var ki, tam bir '' değlenk'', maskara olmuşlar haberleri yok.
Anlamadığım şu: Erzurum göz göre göre elden giderken, niye Tayyip Bey veya Davutoğlu bir kere bile olsa geri dönüp bakmıyorlar?
Sayın Başbakanım..
Sakın yanlış anlamayın, sanki size Erzurum vekillerini gammazlıyormuşum gibi bir algı oluşmasın...
Haşa...
Bizim kitabımızda gammazlık diye bir kavram yoktur.
Lâkin...
Sayın Başbakanım... Naçar durumdayız.
AK Parti'den milletvekili seçildiği halde, kendini "allame" zanneden pek muhterem vekillerimizin gündelik, pespaye hesapları yüzünden, yıkılmak üzere olan sonumuzu görmüyorlar. İşte bu yüzden feryat ediyorum.
Sayın Başbakanım...
Bu kardeşinize ister inanın, ister inanmayın, siz bilirsiniz. Ama sizi bütün kalbimle temin ederim ki, Erzurum'da vekaleten yürütülen bu kamu kurumlarının hepsinin arkasında cemaatin parmağı var ve ne yazık ki, bizim anlı şanlı vekillerimiz de cemaatin bu oyununu görmeyecek kadar saf ve zavallılar! Hatta iddia ediyorum ki, bizim vekillerimiz kendilerini sahici anlamda milletvekilleri zannettiklerinden cemaatle habire iş tutup duruyorlar. Öyle ki, FETÖ karşıtı kim varsa bizim milletvekillerimiz için Erzurum'un en muteber adamı onlardır.
Çünkü, onlar hâlâ Mehdi geldiğinde, o Mehdi'nin Korucuk Köyü'nden çıkacağına inanıyorlar.
Üzgünüm sayın Başbakan...
Siz onları vekil ettiniz ve yetmezmiş gibi her birini şehrimizin başına birer Firavun tayin ettiniz.
Sayın Başbakan, biz size ne kötülük ettik?
Bazıları laf olsun diye soruyor:
Peki Erzurum'un muhalefet milletvekili yok mu?
Bilmiyorum; ben duymadım muhtemelen vardır, ama kim olduğunu hatırlamıyorum!
Olsa ne yazar...
Nasılsa O da Ankara'nın büyülü dünyasına kendini uydurmuş, bilmem kaç seçimden beri harcadığı seçim masraflarını çıkarmanın derdindedir.
İnanınız ki, hangi partiden olduğunu da bilmiyorum, sanki MHP diye hatırlıyorum, ama yanılabilirim de!
Sonuç olarak diyorum ki, (aslında yazı kuralına göre diyoruz ki olmalı) lâkin, kimsenin başı belaya girmesin diye, bütün suçu üstüme alarak söylüyorum: pek çoğunu tanımadığım, ismini dahi duymadığım (bu arada bendeniz, haşa nefsimden aşağısı yoktur fakat, bu şehrin otuz yıldır yazı yazan bir gazetecisiyim. Onlar bilmez, sadece hatırlatayım: İki kez Türkiye'de yılın gazetecisi seçilmiş biriyim) ister inanın, ister inanmayın, bir Erzurum mebusu var ki, birileri ona demiş ki "...ey tapucu, sürekli gül; nasılsa her Erzurumlu Teyo'dur"
Herifçi oğlu bu yalana inanmış!
Adam o günden beri cenazede de, düğünde de habire gülüp duruyor.(Neyse ki, kendisinin mebus olduğunu bilmiyor) İnanınız ki, kendi bile niye mütemadiyen gülüp durduğunu anlamış değil. Zahir, mebus olmayı yerli yersiz sırıtmaktan ibaret zannediyor. Bir de, Erzurum'dan o kadar haberi yok ki, adam o bozuk ve rezil Türkçesi ile Erzurum'ca konuştuğunu zannediyor.
O bilmiyor ama, vatandaş ne yâzık ki geçte olsa öğrendi: O kişi, Erzurum mebusu! Zira Yüksek Seçim Kurulu resmi kayıtlara öyle geçirdi.
Haydi ben susayım, siz sorun:
Komedya için bu kadarı yetmez mi?
Sayın Başbakanım...
Bıçak kemiğe dayandı artık...
Madem bu şehrin vekili yok, ya siz müdahale ediniz ya da...
Allah korusun...
Tayyip Bey'e de esaslı bir sitemimiz var:
Muhterem Cumhurbaşkanım...
Biz, o bu beriki diye birini bilmeyiz. Size güvendik ve sizinle birlikte yola çıktık. Bu yolda da sizi hiç kimseyle değiştirmeyiz. Lâkin Sayın Cumhurbaşkanım, siz niye bir güne bir gün elden giden bu serhat şehrine dönüp bakmadınız?
Vekiller tırsıp susarlar; ama ola ki biri size, "o şehrin adı nedir?" diye sorarsa, hiç olmazsa "Erzurum" deyin yeter!
Besbelli ki, birileri bizi satmak istiyor, bizden haberdar olmadan...
Hiç mi hatırımız yoktu sizde?
Aşkolsun; bizden biri olan Cumhurbaşkanım...
Biliyorum, yarın bu şehrin gazetelerinde ve kendini bu şehrin televizyonu zanneden bir yerde, adamlar kavuklarıyla kaftanlarıyla arz-ı endam edecekler!
Şehir halkı inanmasa bile, onlar kendilerini vekil, hatta içlerinden bazıları da bakan namzeti olarak görecekler.
Bu sebeple, bizi de vatan haini, en iyi ihtimalle de muhalif kabul edecekler. Zira, onlara göre matbuat attıkları her adımları ve her sayıkladıklarını demeç olarak kabul etmeli.
Memleket elden gitmiş, bu adamların hiç mi hiç umrunda değil. Hâlâ, bölücülere ve hainlere şirin görünmenin derdindeler.
Acı ama, gerçek bu...