Şart mı başkalarının söylediği sözü rehber edip yola koyulmak!
Ben de benim sözümü söyler, yollarım yola, düşerim ardına.
Mesela;
Sen bir garip dümbeleksin, tokmak senin neyine!
Ya da;
Marpucu altın olan nargilenin, dumanı tuzlu olur!
Veya;
Kör imama her yön kıbledir!
Vallahi ben sevdim bu yumurtalarımı. Şimdilik follukta dursun bakalım, zamanı gelince civciv de çıkar kuş da!
Elbette yumurtlayana benzer yumurtadan çıkacak olan her ne ise!
Kendi çöplüğünde eşinen tavuğun yumurtasından saray bahçelerinin havuzlarında salınan kuğu çıkacak değil ya!
Ne ise o olmalı insan; göz neyi görüyorsa dil de onu söylemeli, değil mi yani!
Bir şeyi tarif etmek için karşısına geçip göz süzmek yetmez; ardına da dolanacaksın, yanından yöresinden de bakacaksın.
Türkiye Cumhuriyeti federal yapıdan korkmamalıymış, başkanlık sistemi tam da bize göreymiş, falan filan!
Yemezler!
Bende kara tavuğa tavus kuşu diyecek dil var mı akıllım!
Memleket sahnesinde seçim oyunları başladı artık.
Yönetmenlerin oluşturduğu kast tamamlandı. Her oyuncu kendi repliğini ezberledi. Hatta aynanın karşısına geçip mimik çalışmaları yapanlar bile var.
Sufle için suflör de yerini aldı. Ve doğal olarak her oyunun müziği ayrı.
Kiminde ceddimizi ve neslimizi hatırlatan mehter marşı var, kiminde halk türküsü, kiminde ilahi!
Bir de "biz de kendi oyunumuzu oynayacağız," diyenler var.
Buna karşı Yüksek Sahne Kurulu (YSK) bunların içinden birkaç kişiye, "ı ıh, sizler oynayamazsınız," diyerek sahne önünden sahne arkasına göndermeye çalışıyor. Oysa oyun aynı olduktan sonra ne fark eder ki! Ha onlar oynamış ha başkaları.
Bunlar, alışık olduğumuz karışık işler olsa da; olmuyor işte!
Sanki kişiler değişince tekst de değişecek.
Adamlar çıkıp bağıracaklar.
"Biz de oynamak istiyoruz bu oyunu; ama oynatmıyorlar," diye mağdur vaziyetlere girerek daha çok seyirci toplayacaklar!
Sahi bu oyunun tanıtımında neden koruculardan kimse söz etmiyor.
Bundan iki yıl önce Mardin'in Bilge köyünde cahilce bir katliam olmuştu.
Ne çabuk unutuldu!
Ve katliamdan sonra da mayınlar ardı ardına patlamıştı; ardından da korucuların eğitilmesi gündeme gelmişti.
Eğitildiler mi, eğitiliyorlar mı; yoksa eğiteceklerin eğitimine mi başlandı, bilmiyoruz!
Ve bir yönetmen kasta Kürt oyuncu koymadı bu bölgelerde!
Niye acaba!
Belki de saflar netleşsin, ebruli olan yapıda renkler ayrışsın diyedir!
Neyse, karışık işler bunlar!
En iyisi elimdeki tokmağı davulcuya uzatıp, kör imama her yön kıbledir, diyerek ve marpucu altın olan nargileye dokunmadan, Karaman'ın koyununu düşünerek izleyelim bu oyunu!