Yazının başlığını okuyup da " Bre dili terbiyesiz, haddini bilmeyen densiz; kadına 'karı' denir mi hiç," demeden, hele az buçuk bekleyin!
Öyle dediysek, bir diyeceğimiz de vardır elbet!
Önce şunu bilelim ki 'karı' sözcüğü öyle sanıldığı gibi cahil cühelanın ya da yontulmamış yobazın karşı cinse koyduğu isim değildir. Türk Edebiyatı'nın yazılısında da sözlüsünde de yerini çok uzun zaman önce almıştır.
Yok!.. Kısır bilgimizle Türk Dili'nin etimolojisine girip, 'karı' sözcüğünün 'karın'dan geldiğini, 'ka' kökünün de boşluk falan olduğunu iddia edecek değilim... 'Karı' sözcüğünü dilimize sokan sokmuş bir kez; eğer çok kötüyse, bulsunlar sokanı, o çıkarsın... Bize ne!
Kaldı ki; bu kaba gibi görünen sözcük kimin dilinden kime dökülürse o yükü üşenmeden taşıyacak kadar vefalı bir kelimedir.
Mesala, 'karıcığım' derken sevgi yükünü taşıyan bu kelimenin yerine 'kadıncığım' sözünün biraz küçültücü ve eğreti durduğunu düşünmek çok da zayıf bir düşünce olmaz. Yani bu 'cığım' eki her zaman, her yerde, herkesin dilinden aynı sesle çıksa da aynı duyguyu taşımayabiliyor.
'Karı' sözü sevecen bir kocanın ağzından çıksa başkadır, bir pezvengin ağzından çıksa başkadır. O halde, o kelimeye değil, kelimenin yüküne, hatta yükü yükleyene ve de o yükle o kelimenin gittiği yere bakmak gerekir.
Bunu fazla uzatmadan asıl konumuza gelelim.
'Karı gibi kıvırtma'nın anlamı yok.
Bakın, sessiz bir nehir gibi akan ve bir o kadar da güzel olan hatunlar hatunu bir televizyon yıldızı, "karı gibi kıvırtmaya gerek yok, madem ki adımda koç var, koç gibi olmalıyım" demiş olacak ki erkekliğini cümle aleme ilan etti. Yani öyle gezip, böyle görenmemli insanoğlu insan!
Bu güzel avrat, karı gibi kıvırtmadan kendi kimliğini ortaya koyarak, gayrı ben erkeğim artık, dedi ya; elbet ayıplayan da olmuştur, bana ne, diyen de... Eğer şimdi erkek gibi kıvırtmazsa, ben de 'bana ne" diyenlerdenim.
Ayıplayanlara ve küfredenlere ise bir çift sözüm var.
Bu hassasiyetinizi salt cinsiyet üzerinde göstermeyin. Şöyle bir bakın etrafınıza; ister sağınıza, ister solunuza... Yöremizin gazetecisine, ülkemizin siyasetçisine bakın korkmadan. Kıvırtmanın kıllısını da görürsünüz, ağdalısını da!.. Dün 'siyah' diyen, bugün aynı siyaha 'beyaz' diyor; dün aynı konuda aynı siyasetçiyi yeren kalem, bugün aynı konuda aynı siyasetçiyi övgünün püsküllüsüyle satırlarında süslüyor.
Kıvıranları alkışlayanlar da biraz kıvırmış olmuyorlar mı!
Hadi Ankara'nın oyun havaları kıvraktır, misket oynayanlar kıvırırken mis gibi alkışı da alırlar; amma doğu cenahında pek yoktur öyle kıvrak havalar. Hele Erzurum'un çoğu oyunları ağır başlıdır, barıyla bambaşkadır!..
Her neyse!
ABD'nin New York kentinde bundan 156 yıl önce dokuma işçisi olarak çalışan kadınların, daha iyi ücret ve koşullar talebine karşılık polislerin saldırısıyla çıkan yangında ölenlere aramağan edilen "kadınlar günü" tüm emekçi kadınlara kutlu olsun.
Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanan ve tanınan uluslararası 8 Mart 'Dünya Kadınlar Günü' sadece bir gün; insangiller tarafından tanımlanan ve tanınan 'karılar günü' ise hergün.
Belki de o yüzden birileri 'karı gibi kıvırtanları' alkışlamaktan utanmıyor; ama ben 'karı' sözcüğünü olumsuz olarak kullandığım için utanıyorum... Ama başka türlü anlatamıyorum ki!