Zaten 'mökkem' derecede 'teknoloji özürlü' olan ben, Allah sizi inandırsın, şu feys'de paylaşmaları bile yeni yeni öğrenmeye başladım. Halen daha linkli paylaşımlar nasıl oluyor, becerebilmiş değilim. Bilgisayar kullanımında değil sadece. Etrafıma bakıyorum, çoğu TC numarasını ezbere biliyor, hele daha TC numarama Fransızım ve gerektiğinde 'saf saf' çıkartıp bakmak zorunda kalıyorum! Telefonda da 'yazma' olsa 'kazma' yazılırım! O kadar yani! Fotoğraf çekmeyi biraz 'çaktım' ama halen daha bu meretin kamerasını çalıştırabilmeye kafayı çalıştıramamışımdır da! Bir-iki telefon hariç, kimsenin telefon numarasını aklımda tutamam zaten. Telefon cihazını değiştim değişeli de kim arasa arasın, eski kayıtlı numaraların çoğu da isimsiz geliyor ve bu bana bayağı da bir pahalıya maloluyor. Pahalı derken maddi anlamda değil canım. Manevi anlamda yani. Arayanın kim olduğunu bilemediğim için de "tanıyamadım' diyorum ve karşıdakine bayağı bir ayıp ediyorum! Kimseye de bu durumu tam olarak anlatamadığım için de telefon açandan bir süre de tanımamamdan ötürü özür üstüne özür diliyorum! Cihaz değişikliği gerekçemi çoğunun 'ucuz numara' olarak değerlendirmesi ve bir sürü sitemi de, cabası!..
***Dün akam üzeri bir telefon geldi. Gelen telefonun kime ait olduğu yine yazmıyordu ve ben yine direkt açarken, 'Alo, buyurun?' dedimdi! ..Ve de son günlerde sıkça rastladığım bir 'vaziyet hali' olduğu için, 'buyurun'dan sonra gelecek olası sitemleri beklemeye koyuldumdu! O da alıştığım işlerden biriydi. Aynen dediğim gibi de oldu. Tanımadığım bu numaranın sahibi bana bir sürü sitemde bulundu. Ancak bu defa durum biraz daha farklıydı! Çünkü arayan, uslubundan belli tanıdık biriydi ama nedense ben bir türlü tanıyamamıştım. Sağolsun, belki de o da ben tanıyamadığımı anladığı için ha bire konuştu. Ama bende 'tık' yok! Zorla değil! Yok oğlu yok! O kadar konuşuyor ama ben hala kimdir bu, çıkartamadım. Giderek yaşlandığımın da bir emaresiydi ama henüz bunadığımı da düşünmüyorum! Ve fakat, nasıl olur da bu kadar benimle hem samimi bir şekilde konuşan sesi tanıyamıyorum? Aklımdan geçenleri söyleyecek oluyorum, vazgeçiyorum. Ben böyle 'düşün düşün' yaparken, sonunda karşıdaki dayanamıyor ve o son günlerde sıkça duyduğum klasik soruyor: Yahu tanıyamadın mı? Artık çaresi yok, tanıyamadığımı söyleyip bu kabusa bir son vermem gerektiğine inanıyordum. Nitekim de itiraf ettim: Kusura bakmayın, tanıyamadım!
***Bir anlık bir sessizlik olduğunu anımsıyorum. Belli ki karşıdaki ses,benim onu gerçekten tanımadığıma inandı. Ve kendini tanıtmak zorunda kaldı: Yahu ben Orhan Bulutlar! Palandöken Belediye Başkanı! İnanırmısınız, zaman zaman arayıp görüştüğüm Orhan Bulutlar'ın bende kayıtlı numarasından farklı bir numaradan aradığını düşündüm ve kendimi kurtarma adına "Başkanım, herhalde bu numara yeni. bende kayıtlı olan numaranız bu değil" dedim. İşte ona bozulduğunu anladım Orhanbaşkanın. "Yooo" dedi. "Benim sürekli seninle görüştüğüm numara bu. Zaten benim bundan başka numaram da yok" diye konuştu! Benim için yapacak bir şey yoktu! Konuştukça batacaktım, o yüzden kısa kestim, "Ağabeyi ne olursun özür. Demek ki bir şey olmuş, senin numara da bende kayıttan düşmüş!' dedim. İkna oldu mu, olmadı mı pek bilmiyorum ama bu cihaz değişikliğinin böyle giderse bende sonunda bir 'tramva' yaşatacağı aşikar. Nasıl bir yol bulacağım, bugünden itibaren ona bakmanın yoluna bakacağım!
***Elbette ki bugün ki konum, benim teknoloji özürümle ilgili bir biyografi çalışması değil! Orhanbaşkanla da dün kısmen konuştuğum, "bilgi kirliliği" ile ilgili! Daha doğrusu, bize iletilen ve çoğusuna istenmeden acı yaşatan yalan, yanlış, eksik ya da kasıtlı bilgiler. Orhan Bulutlar dün telefonda bana, çıkan son yazımda Muhyettin Aksak ile aralarının 'limoni' olduğu şeklinde ifade ettiğim görüşümün doğru olmadığını belirtiyor, bu bilgiyi nereden aldığımı soruyordu. Ben de bu yönde duyumlarımın olduğunu belirtiyor ve Aksak ile aralarının çok iyi olması halinde bunu düzeltme yoluna gidebileceğimi söylüyordum. Başkan bana, aralarında problem olmadığını, zaman zaman olsa da çok geçici olduğunu belirtiyor ve "Hatta eskisinden de aramız iyi' diyordu. Ben de, birilerinin birileri ile aralarının açık olmasından memnuniyet duymayacağıma dikkat çekerek, başkana, seçim sath-ı mailine girildiği bu günlerde, bu tür haberlerin de olabileceğini ifade ettim ve 'Sizler de bunlara alışmalısınız' gibi şeyler söyledim!
***Bulutlar ile de konuştum, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sahada olmamız sebebiyle öteden beri doğru istihbarat kadar yalan, yanlış bilgiler de gelir bize. Eskiden olduğu gibi şimdi de bir çok doğru haberden haberdar olduğumuz kadar, yalan demeyelim de eksik haberlerin de adresi oluruz. Bazen araştırma yapmadan yazılması halinde "kan bile çıkacak" istihbaratlar gelmiştir, geliyor. Zaman zaman öyle duyumlar alırız ki, kendi açımızdan bile güvenlik sorunu teşkil edecek mahiyette olur. Elbette ki tek tek gelen haberleri veya istihbaratları anlatmaya gerek yok. Ama, Orhan Bulutlar gibi muhataplarımız da bunu kabul etmeli ki, sadece onlar değil, onların belki menfaatlerine dokundukları ve belki de olası menfaatlarına engel oldukları muhatapları da çalışıyor! Bir defa hiç bir basın mensubu arkadaşım, haber kaynaklarını açıklamaz ve bu konuda da ısrarlı olunması da bilirim ki hiç bir şeyi değiştirmez. Zaten bu işlerde genel kurallardan birisi de budur. Ben sadece Orhan başkan için demiyorum. Bu Ahmet Küçükler için de Ali Korkut için de geçerli. Bu işler zor işler. 'Kolombo' olman bile, seninle ilgili kaynağı öğrenmen için yeterli de olmayabiliyor işte bazen!
***Biraz da bakanlıktan alındığı için 'Vur abalıya' durumunda olan eski Sağlık Bakanımız Recep Akdağ ile ilgili bir duyumu bildirelim de bu konuda ne tür haberlerin bizlere geldiği ancak, doğruluğuna da inanamadığımız için de kamuoyu ile paylaşmadığımız istihbaratların 'şekli şemali' ortaya çıksın! Akdağ'dan af dileyerek gelen haberi aynen aktarıyorum. İddiaya göre, Sağlık Bakanlığı'ndan alınan Recep Akdağ, hiç olmazsa sağlık sektöründe etkinliğini devam ettirsin diye Meclis Sağlık Komisyon Başkanlığına talip olur. Bakanlık yapan ve o görevden alınan biri için hemen akabinde çok daha alt bir görev olan komisyon başkanlığı için kulis bile yapan Akdağ,Recep Tayyip Erdoğan engeline takılır. Güya Başbakan, Sağlık Komisyonu Başkanlığı isteyen Recep Akdağ'ın bu talebine sert karşılık vermiş ve "Bu etik olmaz. Sağlık Komisyonu başkanlığını başka bir arkadaşımız yapacak' demiş ve Akdağ'ın önünü kesmiş! Bu istihbaratı verenin TBMM'ye ve dolayısıyla Erzurum mebuslarına çok yakın olduğunu söylemem, sanıyorum bu işlerin bizler açısından da ne denli zor işler olduğunu ortaya koymuştur!
***
Aslında bu tür kulis ve dedikodu haberlerinin daha çok pirim yaptığı
günümüzde, kabul edilmeli ki her basın mensubunun da üzerine 'balıklama atlayacağı' haberlerdir bunlar! Ama anlattığım olay gibi bir çok duyuma dayalı
haber de vardır ama genelde arkadaşlarımız haberi atlarlar ama 'paldır küldür' atlamazlar! MHP'nin bir önceki seçimde sloganıydı. Çok tutmuştum. "Geçmek lazım, geçmek lazım. Hareket'e geçmek lazım" diye! Başkanlar da milletvekilleri de bu tür işlere alışmaları gerekir.
Hele de ilk dönemleri olan ve bir dönem daha kovalamayı düşünen Bulutlar gibi ağabeylerimiz de ayrıca 'geçmek lazım, geçmek lazım. Alışmaya geçmek lazım' demeyi öğrenmelidirler! Demek ki neymiş? Karayolları, Serbest bırak
kolları demekmiş! Ha bir de şunu söyleyeyim de, oldukça uzayan yazıyı da
tadında bırakıp, nihayetlendirelim! Fransız düşünür ve yazar Monteigne'nin bir sözüdür, benim değil: Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız!