Karanlıkta parlayan flaş...

Her meslek önemlidir; mesleğinin gereklerini yerine getirirken hayatını kaybeten her kişi de önemlidir…  İşi kollamak, korumak ve savaşmak olan meslekleri bir yana bırakacak olursak, ekmek parası peşinde koşanlar bu koşturmada ayağı takılıp yere düştüklerinde, eğer  bir daha kalkamayarak toprağa gömülüyorlarsa kalanların kalbinde garip bir hüzün bırakıyor.

Bu maden işçisi için de aynı, tersane çalışanı için de…

 

Bu tür mesleklerin içinde gazeteciliği ayrı düşünmek gerekir bana kalırsa. Bir muhabir de ekmek parası peşinde koşar, ama onun yaptığı iş diğer meslek gruplarından ayrıdır; ayrıdır çünkü gazeteci aydınlatıcıdır.

 

Şu gördüğünüz küçük dağları ben yarattım, ben önemli biriyim, kendi meslektaşlarım bile benimle konuşurken desturla başlamalı sözüne, demeseler de bu tavırları takınan bazı bazı kral abileri bir kenara bırakırsak, gazeteci halkın içinde halk için çalışan ve olayları doğru bir şekilde halka aktaran kişidir. Aynı zamanda diğer mesleklerde olandan çok insanlarla ilişki içinde olması, bu mesleğe gönül vermiş kişinin alçak gönüllü olmasını da gerektirir… İşte DHA Van Muhabiri Merhum Sebahattin Yılmaz’da bunlardan biriydi.

Bu pazar Gürcükapı Camii’nde öğle namazının ardından musalladaki Sebahattin Yılmaz’a herkes hakkını helal ettikten sonra, son atama yeri olan Asri Mezarlıktaki yerine dualarla yerleşti.

 

Gazetecilek, hilesi olmayan çileli bir iştir. .. Bu zor mesleği güzelleştiren, çilesini çekerken gülümseyen de yine gazeteci tayfasıdır.  Van’daki bu tayfadan iki gazeteci eksildi… Biri Cem, diğeri Sebahattin… Niye gitti bu iki can?.. Van’daki birinci depremin ardından, “bu binaya bir şey olmaz,” diye kullanımına izin veren zihniyet yüzünden!.. Burada diğer can verenlerle birlikte, umuyoruz ki iki gazeteci arkadaşımızın  öbür taraftaki mekanları cennet olacaktır.

 

Camiden, mezarlığa; mezarlıktan Dadaşkent’e giderken, her cenaze sonrası düşündüğüm yine aklıma geldi.  Hayatı güzel kılan ölüm, insanı güzel kılan ise hayatta işlediği işlermiş meğer!

 

Büroya döndüğümüzde bizim Orhan Bozkurt, bir zamanlar aynı çatı altında mesai yaptığı arkadaşı Sebahattin Yılmaz’la olan anılarını anlattı. Buruk bir gülümsemeyle o eski günler anıldı yine.

 

İnsan öldükten sonra gülümsemeyle hatırlanması, çok güzel olmalı!

Evet, karanlıklarda parlayan bir flaş daha söndü.

Bir enstantane olan ömür kadrajına kim bilir neler sığdırarak çekti son fotoğrafını!

Ve son haber başlığını attı… Öldük!

 

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.