Bir haftadır İstanbul’daydık.
Görmemiş gibi önce boğaz turu.
Her iki yakanın kenarından, üç köprünün altından geçerken seyre dalmıştık İstanbul’u.
Sonra Üsküdar’da aldık soluğu…
Erzurumlu hattat Muhammet Mağ’ın atölyesinde keyifli bir sohbetteydik ki,
ustanın aklına düşen ‘Erzurumlu Gramofon Mustafa’yı tanımak için Kadıköy’e geldik.
Antikacılar sokağında eski bir Rum evi.
İçeriye adım atar atmaz adeta boyut değiştirdik.
Her biri tarihe tanıklık eden onlarca gramofon, taş plaklar, el yazması eserler… Fenerbahçe’de olmayan kupa bile orada. Hatta Ali Koç bir kaç sorti bile yapmış kupayı almak için ama başaramamış.
Biz daha oturmadan, iğneyi taş plakla buluşturmuştu Gramofon Mustafa.
Kulağımızın pası bir anda silinmişti.
O eşsiz müzik fonda çalarken, 5 çocuk 7 torun sahibi olduğunu söylüyordu Mustafa Özkan.
Gramofonla nasıl tanıştığını, 30 yıldır nasıl tamir ettiğini, akla gelmeyecek eserleri nasıl koleksiyonuna kattığını anlatıyordu.
“Gramofon aşkım rahmetli dedemin eline geçen bir gramofonla oldu. 1947’de dedem Hacı Gramofon Yusuf, Erzurum’dan Muş’a hayvanlarını satmak için gidiyor. Hayvanlarını satın alan adamın parası tam çıkmayınca dedeme borcu yerine bir gramofon veriyor. Köyde ahali, dedeme Gramofon Yusuf lakabını takıyor. O günden bu güne ismimizin önüne gramofonu lakap olarak alıyoruz. Dedem mekanikten çok iyi anlardı ve camilerin saatlerini tamir ederdi. Gramofon tamiriyle cami saatinin tamiri aynıdır. Biri ince diğeri kalın işçiliktir. O gün bu gündür el almış bir şekilde bayrağı ben devam ettiriyorum…”
Sohbet sırasında “Büyük usta” dediği Mehmet Öztekin’in yakın zamandaki vefatı üzmüştü Gramofon Mustafa’yı. “Allah rahmet eylesin çok iyi insandı. O güçünce bu işten anlayan bir ben kaldım” derken, işi çocuklarına öğretmiş olmanın da haklı gururunu yaşıyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gramofonunu tamir ettiğini, oğlu Bilal Erdoğan’ın dükkanını ziyaretini dillendirirken, çaylarımızdan son yudumu almıştık.
Her gün İzmit’ten Kadıköy’e gelip giden ‘Gramofon Mustafa’yı daha fazla tutmamalıydık.
“Yakında yine görüşürüz” deyip ayrılırken, Gramofon Mustafa ve hattat Muhammet Mağ gibi Erzurumlu değerleri tanımanın keyfini yaşıyordum.
İyi pazarlar.