Öldükten sonra kıymet anlaşılır diye yaygın bir kanaat vardır.
Genelde de dahiler için kullanılır bu ifade.
Bu konuda sayısız örnek vardır illaki.
Bir tanesi mesela bizim Aşık Reyhani'dir.
O da kıymeti ancak öldükten sonra anlaşılan 'dahi' bir halk ozanıdır.
***
Mesala öldükten sonra kıymeti anlaşılanlardan birisi de Şair Süleyman Nazif'tir.
Sağlığında çok da dikkate alınmayan şair Süleyman Nazif'in ölümünden sonra kıymeti anlaşıldığından mezarının üstüne türbe yapılacağı söylenmişti.
Bu haber üzerine Ömer Ferit Kam'ın yazdığı manidar bir şiir, bu çelişkiyi çok güzel anlatmıştır.
Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz bile yoktur aşına
Öldürürler evvel ânı açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına!
***
Bugün vefatının 5.yılında anılan BBP'nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğluaslında sadece bugün değil, sağlığında da kıymeti bilinen bir siyaset adamıydı.
Ama,toplumun her kesimi tarafından sevildiği halde, o siyaset sahnesinde rey anlamında amacına ulaşamamıştı.
Yaşasaydı bir gün illa ki çok daha iyi konumda bir siyaset adamı olarak görebileceğimiz bir isimdi bana göre Muhsin reis!
Ama, olmadı işte!
Kader onu 5 yıl önce halen daha soru işaretlerinin üzerinden kalkmayan bir helikopter kazasında aldı elimizden.
Mekanı cennet, ruhu şad olsun..
***
Sahadayken birebir görüştüğüm, soru sorduğum ve sonrasında haber yaptığım liderlerden biriydi Muhsin Yazıcıoğlu.
Hiç görmediysem 3-4 defa da görmüştüm.
Genelde de ya seçim dönemlerinde ya da il kongrelerinde filan.
Onu yakından tanıyanlar gibi benim de anımın olduğu bir isimdi.
Böylesine bir günde o anımı kısaca anlatayım istedim.
***
Emrullah Önalan'ın İl Başkanlığını kazandığı bir seçim için Erzurum'a gelmişti Yazıcıoğlu.
Şahin Düğün Salonu'nda yapılan kongre sonrasında Yazıcıoğlu ve beraberindekiler ile Atatürk Üniversitesi kampüsünde bulunanan Atakonağı'na gitmiştik.
Burada beraber yemek yiyecektik ve yemek sonrasında Yazıcıoğlu'nu karayolu ile Ankara'ya uğurlayacaktık.
***
Yemekten sonra sigaralarımızı yakmış, günün yorgunluğunu atıyorduk.
Zaten her daim etrafında gülücükler dağıtmasıyla tanıdığımız Yazıcıoğlu, o gün de yine inanılmaz keyifliydi ve özellikle de kongrede yaptığı konuşması büyük alkış aldığı için mutluluğu bir kat daha artmıştı.
Seveni çok olduğunu ve biraz da yaklaşan genel seçim için iddalı olduklarını bildiğimden,tabi biraz da samimiyetine güvenerekten ona bir şey sordum.
Dedim ki, ''Yav ağabey, inanıyorum ki ben gibi herkes de seni çok seviyor ama oy'a geldiği zaman o oyu vermiyoruz. Bunu neye yoruyorsun?''.
***
Bu sorum karşısında başta Emrullah Önalan olmak üzere daha dün gibi hatırlıyorum,orada bulunan Merkez İlçe Başkanı sevgili Cevat Özer ve diğer partililer çok gülmüştü.
Yazıcıoğlu da tabi!
''Vallahi öyle!'' dedi.
''Beni sevmeye gelende var'lar. Ama oy'a gelende yok'lar. Bir Türkiye öyle! Bunu ben de anlayamadım bir türlü'' diye de ilave etmişti..
***
Evet,Türkiye'nin sevdiği bir adamdı o.
Kabul etmemiz gerekiyor ki, sevgide ne kadar mert olduysak ona oy konusunda bayağı bir cimri, 'gırgıt' davrandık!
Aslında bize çok benziyordu.
Hep onu izlerken, bizden biri gibi görüyordum.
O'nu hakikaten mağdur etmiştik.
Belki de ona fırsatı verecektik ama şimdi de o yoktu.
Bilemiyorum artık.
Ancak.
Şu anda onun oturduğu koltukta beğendiğim bir Genel Başkan, Erzurum'da da il başkanlığı koltuğunda oturan, hayranlıkla takip ettiğim bir İl Başkanı var.
Yüreğinize sağlık sayın Refayeli..