Günümüzde de sıkça tarafgirliği ile eleştirilen Basın, açık konuşmak gerekirse oldum olası hiç de tarafsız olmadı! Ne dün ne de bugün! Bu bir defa eşyanın tabiatına aykırı. Her gazetenin bir yayın politikası var mı, var. Her gazetenin sahibi veya yönetimi bir siyasi görüşe yakın mı, yakın. Daha ne diye yalandan yere 'Basın tarafsızdır' denilir, ben de oldum olası onu anlamam bir türlü! Bu sektörden emekli olmuş birisi olarak ben de hep bir taraf oldum ve mümkün olduğum kadar çalıştığım yerlerde de doğal olarak hep o tarafa yonttum! Bazen çalıştığım gazetenin politikasının aksine de olsa!
***
Mesela ben Erzurumspor'u takip ettiğim yıllarda da G.Saraylı kimliğimi kaybetmedim. Mavi-beyazlı takım süper ligdeyken de G.Saraylıydım, bulunduğu ligden düştüğünde de! Elbette, çalıştığım gazetenin 'ali menfaatleri' için bunu okuyucudan ve seyirciden gizlemeye çalışırdım. Ama hiç Erzurmspor'da oynayan oyuncu arkadaşlarımı kandırma yoluna da gitmedim. Oyuncuların çoğu da bu yönümü bilirlerdi. Hatta bir Erzurumspor-G.Saray maçından önce Ömer Erdoğan, Kürşatfilan bana takılmışlardı da. ''Yarın ki maçta hiç şansınız yok!'' diye! Ben de genelde nezaketen 'İyi olan kazansın' şeklinde politik cevaplar vermiştim. G.Saray'ı o yıl Türkiye kupasından eleyen golü atan Eyüp'ün bile beni her gördüğünde 'sinsi sinsi sırıttığını' bilirim! Bir Beşiktaşlı olan ve Beşiktaşlılığını da hiç bir zaman inkar etmeyen başkan Cemal Polat da bilirdi ve ondan da, yönetici arkadaşlarından da G.Saraylılığımı hiç saklamayı düşünmezdim!
***
Bu yaştan sonra kalkıp inkar mı edeyim. Siyasette de öyleydi. Tuttuğum partinin kazanmasını isterdim ve genelde istediğim adayın belediye başkanı ya da milletvekili seçilmesini arzulardım. Bir şekilde bir seçimde benim de partim ve adayım olurdu! Halen de öyledir ya! 'Ortadan görünme'yi beceremedim. Doğrusu ''becereyim''diye düşünmeyi de beceremezdim ya! Buna gerek de yoktu çünkü!
***
'Farklı adam'dan korkmam, 'farklı görünen adam'dan korktuğum kadar! Birileri inkar yolunu tercih etse de 'mahalle baskısı'nın alabildiğine yoğun yaşandığı bir şehirde 'farkındalık' oluşturmanın elbette zorluğu da oluyor! Herkesle aynı düşüncede olmak gibi bir mecburiyet yüklerler adama dört başı mamur o 'baskılı iklim'de! Tahammül olmaz nedense aykırı sese! Ahh, o yok mu o! En çok da bir konuda eleştiride bulunduğum zaman 'Erzurum düşmanlığı'yla suçlanmaya dayanamam! Gıdır gıdır olurum! Kendi kendimi yerim! O tür hamaset sahiplerinden adeta nefret ederim! 'Bir kaşık suda boğasım' gelir onları! Çok iyi bilirim! Erzurumspor'a başkanlık edenlerden biri de öyleydi! 'Hamaset' öteki adıydı onun!
***
Aslında yüzlerini taktıkları maskelere rağmen 'hoppadanak' tanırım bu popülistleri! Sahneye itekle, tekse mekse gerek duymadan 'iyi polis'i çok iyi oynar,rollerinin hakkını tam verirler! Onlar zaten bir grup 'hasta'lıklı 'haşlak'tır! Genelde de hep Erzurum üzerinden hamaset yapar, üretim adına şehire hiç bir şey ortaya koyamayan, kısaca 'göbeğini kaşıyan adam' daderler onlara! Her boş kaldıklarında 'İyi Erzurumlu'culuk oynarlar mahalle aralarında! Sanki 'İyi Bursalı','İyi Manisalı', 'İyi Kırşehirli'var gibi, 'İyi Erzurumlu olma mecburiyeti' hissederler, anlam yüklerler kendilerine! Aslında onlar, bu tür sitelerde yorum yapmaları(pardon) kusmaları ve sahte adlar kullanmaları, gerçek isimlerini gizlemeleri, 'arkadan vurma'larının meşhurluğundan gelmektedir!
***
Mesela hele sen bir 'kayağı sevmem' de, 'Erzurum'a ihanet ediyor!' derler, parmağıyla kalabalığa karşı seni işaret eder, 'fit'lerler! Sanki kayağı sevmek mecburiyetindeymişsin gibi!
***
Mesela sen İstanbul'dan yaz, 'Orda durup Erzurum için ahkam kesme!' derler. Sanki hizmet etsin diye oy verdiği vekiller her gün yanlarındaymış gibi!
***
Mesela sen 'Erzurum'da mahalle baskısı var' de, 'Külliyen yalan!' derler! Sanki Sevgililer Günü'nde çiçekçiye gidip sevdiklerine bir çiçek alıp götürmek istemiyormuş gibi! (Aslında onları hakkı bi çilo elma alıp ele eve gitmektir ya neyse!)
***
Mesela sen çevre vilayetlerden birine rektör olmak isteyen ama olamayan Erzurumlu bir profesörü,'İlla bir şey olacak' diye tenkit etmeye kalk, 'Olmazsa Eline kına mı yakacan! Hain!' derler. Sanki o dediği adam Allahın emri rektör olacak,baban oğluymuş gibi!
***
'Taraf'olmanın, 'uç' olmanın, 'aykırı' olmanın, 'sivri' olmanın elbette ki zararları da oluyor. Ekonomik tarafını hiç aklıma getirmedim de manevi zararlara çok tanışıklığım vardır! Mesela umarım sevdiğimi bilir,alınmaz. Bugün Pusula Gazetesi'nde 'hala' çalışan ve benden yaşça da küçük İrfan Tarakçıoğlu'nun 'evindeki ödülün yarısı bile' benim evimde yok! Bunu sebebi, Gazeteciler Cemiyeti'nin dağıttığı ödüllere her yıl aralıksız 'abone' olmasıydı! Niye, çünkü İrfan'ın her dönem Gazeteciler Cemiyeti yönetimleri ile arası iyi olurdu! O hep 'imam', ben ise hep 'papaz' olurdum! Niye, çünkü İrfan 'Efendi çocuk'tu hep, ben ise 'arıza' bir 'meczup'tip! Bugün eğer ödül sayım az ise bunun sebebi, sanırım lalettayin çalışmam değil, ödül dağıtan iradenin yanında olmamamdı!
***
Başınızı ağırttım yine, özür dilerim. Sadede geliyorum! Ne yalan söyliyeyim. Doğum yerim de olduğu için ben hep sadece 'Erzurumlu' oldum! 'İyi Erzurumlu' olmak diye bir derdim olmadı! Çünkü sadece Erzurumlu olmak da sanıyorum zaten başlı başına bir şeydir!