İnanmıyorum...

Şu ana kadar, "bu ses kaydı orijinaldir" diyen resmi bir otorite olmadı, ancak buna karşın "bu ses kaydı montajdır" diyen birden çok kurumsal açıklama yapıldı.
Başbakan da son derece iddialı ve kendinden emin bir şekilde, "bu çirkin bir tezgah ve adi bir montajdır" dedi.
Muhalefetin, (özellikle CHP) mal bulmuş mağribi gibi, bu iddiayı köpürtmesi, bir yere kadar anlaşılabilir.
Öyle ya, Türkiye seçim sath-ı mailinden geçiyor.
Her parti oy'unu artırmaya, en azından mevcut konumunu korumaya çalışıyor.
Misal; CHP...
Şayet  CHP oy oranını artıramaz hele hele de İstanbul ve Ankara'yı kazanamaz ise, en fazla bir hafta sonra Kılıçdaroğlu'nun koltuğu sallanmaya başlayacaktır.
O da kendince haklı olarak seçime kadar, paralel yapının eline tutuşturduğu her türden malzemeyi kullanmak isteyecektir.
Nasıl ki bu süreç paralel yapının son çaresi ve son çırpınışı ise, aynı şey CHP için de geçerli.
CHP biliyor ki, normal bir konjonktürde seçim kazanması neredeyse imkansız.
 Bu sebeple paralel yapı, CHP için adeta can simidi görevi yapıyor.
Montaj olduğu ihtimali son derece yüksek olan bir ses kaydına bu denli sarılmak ve umut bağlamak CHP'yi ciddi biçimde örseleyecektir.
Dünden beri yüzlerce kez aynı soruyla karşılaştım:
"Bu iddia doğru mudur?"
Elimde çok özel bilgi veya belge yok.
Tamamen hislerime dayanarak söylüyorum:
Ben inanmıyorum...
Ne Başbakan'ın, ne de çocuklarının hırsızlık yapmış olabileceklerine inanmıyorum.
Niye inanmadığıma dair yüzlerce gerekçe sıralayabilirim. Fakat lüzum görmüyorum. Yüreğimin sesine kulak veriyorum ve hiç ikileme düşmeden, "Recep Tayyip Erdoğan ne rüşvet yer, ne de hırsızlık yapar" diyorum.
17 Aralık'tan itibaren Türkiye'nin nasıl bir tehlikeyle yüz yüze olduğunu gördük ve biliyoruz.
Karşımızda öyle derin bir yapılanma var ki, Başbakan'ın mahremine kadar girebilmiş ve hayali terör örgütü kurarak, o bahaneyle on binlerce insanı yasadışı yollardan dinlemiş.
O yapının (teknolojinin de marifetiyle) yapamayacağı hile atamayacağı iftira yoktur.
Evet her insan hata yapabilir, günah da insana mahsus bir zaaf...
Lakin Türkiye'ye çağ atlatmış bir Başbakan'ın rüşvet yediğini ve o rüşvet paralarını da oğlunun evinde istiflediğini düşünmek, en hafif şekliyle insafsızlıktır.
Tekrar diyorum. Benim elimde sizden farklı olarak çok gizli bir belge veya bilgi yok. Buna rağmen "inanmıyorum" diyorum.
Hayatta herkesin böyle keskin inançları yok mudur?
Var tabii ki...
Mesela birine öyle inanır ve güvenirsiniz ki, kim ne anlatırsa anlatsın düşünceniz ve inancınız değişmez.
Tayyip Bey, siyaseten onlarca hata yapmış bir lider; ama Tayyip Bey rüşvet yiyecek, devleti soyup soğana çevirecek bir insan değil.
Ses kaydını ilk duyduğum an (daha montaj olduğu gerçeği bu denli kuvvetlenmemişken) "olmaz öyle şey bu kesin bir tezgah" dedim.
Neden?
Nedeni şu:
Tayyip Bey'e inanıyorum...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • R.YILDIZ 01 Ocak 1970 02:00

    Bu yazı dikkate alınıp buna yorum yazılmaz. Bu satırları da Mehmet beye bir hatırlatma yapmak için yazdım; AKP de çok sayıda ilçe yöneticisi meclis üyesi adayı olmak için ayrıldı. Yani epey boşluk var. Oralarda göreve başlayabilirsin.

  • mert demir 01 Ocak 1970 02:00

    Başbakan kendi ağzıyla kendini elevermektedir başbakanlık ofisindeki kriptolu telefonu bile dinlediler dediğine göre bunlar hayal ürünü ve dediği gibi piyes olamaz. Görevden alınan bakan bayraktar demedimi biz istifa ediyorsak başbakanda etmeli. Başbakanın bilgisi olmadan bu işler olamaz. Çocuğuna bir parça ekmek çalmak zorunda kalan adama 10 yıl hapis cezası veren hukuk devletimiz başbakan ın oğlunun ifadesinin alınması için talimat veren savcıyı görevden alıyor. Taraflı konuşmuyorum oy verecek düzgün hiç kimse yok şuan ama bunların çalmalarınada göz yumulmamalı. Allah şahit genel seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan ın duruşu ve çalışmalarından dolayı bende Ak partiye oy verdim. Şuan gözle görülen duruma ne kadarda kendisine yakıştıramasakta duyarsız kalamayız. Hiç kimse tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalamaz!!! Mehmet Şener inanmassa inanmasın oda onun sorunu.

  • mert demir 01 Ocak 1970 02:00

    Başbakan kendi ağzıyla kendini elevermektedir başbakanlık ofisindeki kriptolu telefonu bile dinlediler dediğine göre bunlar hayal ürünü ve dediği gibi piyes olamaz. Görevden alınan bakan bayraktar demedimi biz istifa ediyorsak başbakanda etmeli. Başbakanın bilgisi olmadan bu işler olamaz. Çocuğuna bir parça ekmek çalmak zorunda kalan adama 10 yıl hapis cezası veren hukuk devletimiz başbakan ın oğlunun ifadesinin alınması için talimat veren savcıyı görevden alıyor. Taraflı konuşmuyorum oy verecek düzgün hiç kimse yok şuan ama bunların çalmalarınada göz yumulmamalı. Allah şahit genel seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan ın duruşu ve çalışmalarından dolayı bende Ak partiye oy verdim. Şuan gözle görülen duruma ne kadarda kendisine yakıştıramasakta duyarsız kalamayız. Hiç kimse tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalamaz!!! Mehmet Şener inanmassa inanmasın oda onun sorunu.

  • EROL AKSOY 01 Ocak 1970 02:00

    Gerçeği yazdı içinmi iyi gazeteci değil.Beyler bu memleket hepimizin ev yanarsa sıçanlara kalmaz. iyi düşünün

  • Ali Zincir 01 Ocak 1970 02:00

    "Tarafsız gazetecilik" kavramı, gazetecinin hep ortada yer alacağı anlamına gelmez. Gazeteci, elindeki bilimsel ve nesnel verileri değerlendirir, yorumlar ve subjektif olarak dışa vurur. Bu sonucun illaki tarafsız olması gerekmez. Ancak yazıdaki bazı ifadeler son derece soyut ve hayal niteliğinde. Örneğin, "Türkiye`ye çağ atlatmış" ise hangi çağdayız ki feodal yapı, eğitimde fırsat eşitliği, kadına karşı şiddet, düşünce özgürlüğü ve insan haklarında dağlar kadar sorun var, ayrıca, "o rüşvet paralarını da oğlunun evinde istiflediğini düşünmek, en hafif şekliyle insafsızlıktır" diyerek başkalarının düşünce tarzlarına karşı tavır alınan yazıda objektif bakış açısının olamadığı açıktır. Daha da önemli ki, "Mesela birine öyle inanır ve güvenirsiniz ki, kim ne anlatırsa anlatsın düşünceniz ve inancınız değişmez." ifadesi ortaçağ Avrupasının karanlığında filizlenen DOGMATİK düşüncenin tanımı niteliğinde olmuş. Ancak her şeye rağmen İNANÇ odaklı olan yazı geneli, yazarın kendi özgürlük alanı dahilindedir, beğenmeyenlerin benimseme şartı da yoktur.

  • mert demir 01 Ocak 1970 02:00

    bu mu tarafsız gazetecilik anlayışı? mehmet şener in hangi partiyi desteklediği okurlarınızı ne kadar ilgilendirir. Vah Erzurum vah gazetecinin yazarın olmadığı yerde kendilerini bu tip yazar sananlar Abdurrahman Çelebi. Her zamanki gibi yayınlamayacaksınız ama ben vicdanımın sesi yazmak istedim...

  • hasan hüseyin monter 01 Ocak 1970 02:00

    Eeee ikinci Yiğit Bulut`u buldu desene Tayyibim. Şener Bey amca, diyelim montaj, diyelim değil. Ne fark eder? Gider mahkemede derdini anlatır. "Bu kanıt montaj " der. Mahkeme de bilirkişiye gönderme gereği duyarsa gönderir. Gerek duymazsa göndermez. Tıpkı genelkurmay başkanı, ordu komutanları, gazeteciler, akademisyenlerin yargılandığı gibi yargılanır, gerçek ortaya çıkar. Tutuklu yargılanırlar mı yargılanmazlar mı? O da fark etmez. Sonuçta o kadar subay haklıymış. Bak ne işler açtılar bunlar ülkemizin başına. 21`inde Erzurum`a geliyor ağa. Bence Siz, çerçeveletin bu yazıyı, geldiğinde takdim edin. Bu değerli görüşlerinizden cem-i cümle vatan yararlansın.