Menderes'le başlayıp, Demirel ve Özal'la süren, "seçim mitinglerine Erzurum'dan başlama" geleneğine, AK Parti sıkı sıkıya sahip çıkıyor.
2002 yılında Tayyip Bey'le bu geleneğe uyan AK Parti, 12 yıl sonra, bu kez Ahmet Davutoğlu ile "devam" dedi.
Bu önemli devlet ve siyaset adamlarının, seçim mitinglerini Erzurum'dan başlatması elbette ki tesadüfi bir durum değildir. Geleneğin tarihi, 1919 yılına kadar uzanır. Tamam o tarihte Mustafa Kemal Paşa, parti kampanyası için Erzurum'a gelmemişti. Ama sonuçta, 1919 yılında Erzurum'da tutuşturulan Milli Mücadele meşalesi, bir kaç yıl içinde siyasi meyvelerini de vererek, bugün üzerinde özgürce yaşadığımız bu vatanı ve varlığıyla her zaman onur duyduğumuz bu devleti bize kazandırmıştı.
Erzurum 1919'daki o şahlanışıyla önce Anadolu'nun yeşeren umudu olmuş, sonra da tüm mazlum milletlere adeta kurtuluş reçetesi yazmıştı.
Bu ruhu iyiden iyiye içselleştiren Menderes, Demokrat Partisi'ni kurunca, tüm önerileri bir kenara iterek soluğu Erzurum'da aldı. Biliyordu ki Erzurum, her şahlanışın eşiği bir vatan parçasıdır. Nitekim yanılmadı. Erzurum, on yıl boyunca DP'ye destek verdi, yeniliklerin öncüsü oldu.
1960'da hem çok partili sistemin hem de demokrasinin üzerinden tanklar geçti, bütün bir ulusun başına namlular dayandı.
Fakat yeniden halk sandık başına gidince yani yaralı bereli de olsa demokrasi tekrar ayağa kalkınca, bu kez de Erzurum'dan "medet uman" kişi Demirel oldu. O da zikzaklı siyasi serüveninde, Menderes'in çizgisini izledi ve Erzurum'u hiç ıskalamadı. Erzurum da tâ ki yeni bir darbeye kadar Demirel'i hiç terk etmedi...
Beklenirdi ki, Mustafa Kemal Paşa'nın "Erzurum ilgisi", kurucusu olduğu CHP de neşv-ü nema bulsun.
Yazık ki olmadı...
Açık oy gizli tasnif dönemlerinde bile Atatürk'ün partisi CHP, Erzurum'la bir türlü ünsiyet kuramadı. Öyle ki CHP, Erzurum'dan en son milletvekilini seksen öncesinde çıkarmıştı. Nedendir bilinmez (tabi ki biliniyor) kırk küsur yıldır Erzurum'la CHP arasında yıkılması hayli zor, yüksek bir duvar örülü vaziyette...
Erzurum'u bilmem, ama CHP'nin bu duvarı yıkmak gibi bir niyeti hiç olmadı.
Menderes ve Demirel'in, "seçim mitingini Erzurum'dan başlatma" geleneğine, siyaseten aynı ekolden gelen Özal da sıkı sıkıya uydu. 1983'te, apoletlilerin olanca presine karşın Özal, çıktığı siyasi yürüyüşte ilk morali Erzurum'da bulmuştu.
Menderes ve Demirel gibi Özal da kazandı ve başarıyla Türkiye'ye hakiki anlamda çağ atlattı.
Erbakan ve Türkeş'in Erzurum'da kemikleşen ve ne olursa olsun sağa sola yatmayan blok tabanları vardı ve var olmaya da devam ediyor. Buna rağmen seçim mitinglerini Erzurum'dan başlatma geleneği, her iki liderin de çekim alanına hiç girmedi.
Özal'dan sonra, "Erzurum damarı"nı yeniden keşfeden AK Parti ile birlikte Recep Tayyip Erdoğan oldu.
12-13 yıl önce Erzurum'dan yola çıkarken "Haydi bismillah" diyen Erdoğan, o bismillahın bereketini her seçimde doya doya yaşadı. Üstelik de Menderes, Demirel ve Özal'a nasip olmayan rekorlara imza atarak...
Türkiye, 7 Haziran'da, AK Parti'nin iktidar koltuğunda olduğu dördüncü genel seçime gidiyor. Liderler meydanlarda, kimi yurtdışında çıkış arıyor, kimi 'gay'lerle parti düzenliyor, kimi de henüz arenaya çıkmadı. Ve tabi ki bir de paralel çete var... Onlar 17-25 Aralık yargı darbe girişiminden sonra, hiç siyaset sahnesinden inmediler ki yeniden çıkmak istesinler. Baksanıza daha dün yeni bir yargı darbe girişimde bulunmaya kalktılar. Sanırsın ki suç çetesi değil de, akim kalan darbelere doymayan, sonunda da o yolda kellesini veren Talat Aydemir'in varisleridir!
Her parti 7 Haziran'ın yegâne galibi olmak istiyor. Şayet bu hesap tutmazsa şeytanla aynı yatağa girmeye razı olanlar bile var...
AK Parti ise, 12 yıldır demokratik yollarla elinde tuttuğu, fakat şer cephesinin demokratik olmayan yollardan elinden almak istedikleri iktidarını korumak için çabalıyor...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçen cumartesi günü siyasi teamüllere uyarak geldiği Erzurum'da, umduğundan fazlasını buldu:
Demek ki gerçekten de iktidara giden yol Erzurum'dan geçiyormuş...