''Koltuk kimseye baki değil. Bir adam ömür boyu Belediye Başkanı veya Milletvekili olacak diye bir şart yok. Böyle makamları da fazla işgal etmenin anlamı yok. İnsan, vakti geldiğinde bırakmasını da bilmeli..''
Böyle diyordu Erzurum'un eski Belediye Başkanlarından Mehmet Ali Ünal ile Ersan Gemalmaz.. Hem de daha görev süreleri dolmadan.. Demişlerdi demesine ama dedikleriyle kalmadılar. Bir sonraki seçim geldiğinde de gereğini yapıp,koltuğa daha bir daha dönüp bakmamış, köşelerine çekilmişlerdi. Tribüne oynamaya yönelik, 'laf olsun' diye söylenen laflar olmadı hiç bir zaman o lafları.. Ve o lafları söyleyen bu iki insan da, Erzurum gibi bir büyük şehirde 'bir dönem' de olsa 'Belediye Başkanlığı yapmış' olmanın gururu ve onuruyla yetinmekle kaldılar.. Ve tattıkları o onur ve gururla da adlarını tarihe yazdırdılar.. Ve o tarih, inanıyorum ki bu iki insanı, görevde kaldığı süre içerisinde yaptıklarından çok, gösterdikleri 'alkışa değer'bu 'tavır'la hep anacaktır..
***
Yukarıda bahsettiğim iki isimle de çalışma mutluluğuna erdim. Acı tatlı bir çok anımın olduğu bu iki isimi de bugün olmuş adları geçtiğinde minnetle ve şükranla anarım. Bu iki isimle de tanışma mutluğuna eriştiğim için de ayrıca onur duyduğumu belirtmekten geçemeyeceğim. İyi ki onlar bu şehirde görev yapmış ve iyi ki ben her ikisini de görmüşüm! Özellikle gençler. Siz kendiniz düşünün! En azından torunlarıma anlatacağım benim 'iki güzel örneğim' var!
***
Mehmet Ali Ünal veErsan Gemalmaz örneğini verirken Belediye Başkanlığı veya Milletvekilliğinin bir dönemle sınırlı kalması gerektiği düşüncesinde olduğum anlaşılmasın da sakın. Gerekirse üç dönem de görev yapmalı bir başkan veya milletvekili. Kaldı ki üç dönem yapıp da başarılı olanlar da günümüzde yok değil hani. Hele belediye başkanlıkları özellikle tartışmaya açılsa, 'bir başkanının en az 2 dönem görevde kalmasının, hizmet kalitesi ve yoğunluğu açısından gerekli olduğu' görüşü bile ağırlık kazanır. Doğrusu bu görüşün 'Beğendi'butonuna basanlardan biri de ben olurum! Gerçekten de 'ağzım, gözüm' diyene kadar bir de bakıyorsunuz belediye başkanının veya milletvekilinin görev süresi çoktan sona ermiş. Devamı, yok! Olmadı şimdi! Gerekiyorsa devam etmesinde elbette sakınca olmamalı!
***
Erzurum'da Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler'den başka ikinci dönem çalışan Belediye Başkanı yok. Bunu biliyorsunuz. Bir defa bunu altını çizelim. Gerçekçi de olalım! Ahmet beye bence ikinci dönem görev verilmesi, yaptığı işlerle ilgili değil! Mevcut siyasi konjonktürdür Ahmet beye ikinci fırsatı tanıyan.. Tek başına iktidarın nimetlerindendir Ahmet beye ikinci imkanı tanıyan.. Şansıdır Ahmet beye ikinci dönemi yaşatan.. Sakın yadırgamayın! Bugün 'üçüncü dönemi' de istemesi elbette ki doğal da Ahmet beyin. Tıpkı diğer başkanların ikinci dönemi istiyor olmaları gibi! İddia ediyorum. Ahmet beyin önüne 'külçe külçe altınları' koy, ''Ya bunlar, ya da üçüncü dönem beleiye başkanlığı'' de, kesinlikle üçüncü dönem belediye başkanlığını tercih eder! Çünkü o alışmıştır. O alışmamışsa ailesi alışmıştır. Siz hiç empati yapmaz mısınz kuzum? O alışkanlıktan kurtulmak da pek 'kurtulacak bir şey' değildir!
***
Yine malumunuz henüz merkez ilçe belediye başkanlarından da ikinci dönem yapan yok. Yeniden aday edilenler oldu ama onlara da bu defa seçmen o fırsatı tanımadı. Peki, 'bu bir dönem seçilenler ikinci bir dönemi isterler ama en çok da ne için isterler',biliyor musunuz? Sadece yarım kalan işlerinin tamamlanması değildir yegane sebep. Oluşan şartlar, yaşana gelen 'rahat', 'kolay' ve 'ballı' bir hayat, başkanları ikinci dönem de bu göreve iten en büyük etkenler! Sınıf atlanması, imtiyaz, çok tatlı şeyler çook! Sanıyorum Ak Partisi'nin ilk dönem mebuslarından sevgili Mustafa Nuri Akbulut anlatmıştı: ''Kim ne derse desin, milletvekili de, belediye başkanı da seçildiğinde rahat ve düzeyli bir yaşama kavuşuyor. Onlardan ziyade en yakın aile fertleri bu imkanlara kısa sürede uyum sağlıyor ve alışıyorlar. İster istemez bunun sona ermesini de elbette ki arzu etmiyorlar. Yeniden aday gösterilmesi kolay kolay olmayacak bir vekil ya da belediye başkanı, sırf o aile fertlerinin yaşam standartlarının olumsuz etkilenmemesi için tüm şartları zorlamaya başlıyor. Bunu hakeden de haketmeyen de ikinci dönem de o görevde kalması için tüm imkanları kullanıyor. Bu konuda en büyük baskın güç de eşler oluyor. Bunu ben kendi içimde de yaşamışımdır!''
***
Geçmişte diğer bir çok vekil ve başkandan da benzer düşünceler dile getirilmişti, ben bunları dinlemiştim. 'Yenge'lerin siyasetteki baskıcı gücü, vekil veya başkanlarda zaman zaman 'yanlış yapma' durumu da oluşturuyor. Ya yeniden adaylık için 'stratejide hata' yapıyor, ya da kendisini yeniden o makama uygun bulacak olan iradenin gözüne girmek için yaptığı 'atraksiyonlar'ile 'hanesine eksi puan' yazdırıyor, itibar kaybına uğruyor! Zira,günümüz siyaseti, bir vekil veya başkanı, ikinci döneme yaptığı hizmetler taşımıyor. 'Ağzıyla da tutsa', onu yeniden belirleyecek olan iradeye karşı o 'kuş' avantaj olmayabiliyor. Kuşkusuz, yengelerin 'yeniden görevde kalmasını arzu ettikleri' beyleri, o iradenin etrafında biriken 'yeni aday adayları'na karşı da 'yıpranmış' gösterebiliyor. Yine günümüz siyasetinde sıkça görülen bir şeydir ki yeni her zaman eskiden evladır!
***
Mesela yakın tarihte yine iktidar partisine mensup bir milletvekilimizin , bu stratejik hata ve yıpranmışlık konusunda bir yaşadığı var ki, güzel bir örnektir! Hatta bu yapılan hata, belki de ona ikinci bir defa vekillik şansını tamamen kaybettirdi! O dönem partisinden yeniden aday gösterilmeyen (ismi bende saklı) bu vekilimiz, ailesi ile birlikte seçimlerin hemen öncesinde Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bir toplantıya gidiyor. Toplantı bittiğinde vekilimizin oğlu, bir yolunu buluyor, çıkışta Başbakanın karşısına dikiliyor. ''Sayın Başbakanım. Babam ne etti ki, onu bir daha aday göstermediniz. Bize haksızlık etmediniz mi?''diyor. Başbakan, bu duruma çok sinirleniyor. Çocuğun başını okşayarak üzülmemesini salık veren Başbakan,yeniden aday göstermedikleri o vekile sert çıkıyor, ''Belki elli defa dedim. Bu işlere ailenizi karıştırmayın'' diyor, onca insanın içinde onu çok fena azarlıyor!
***
Nereden böyle bir konuya bugün takıldım bilmiyorum ama seçim-meçim işlerinde genelde 'kazanan veya kaybeden' olarak biz hep 'erkekler'i görüyoruz ama büyük fotoğraf öyle demiyor! 'Yudan' da 'yudulan'da aslında bal gibi 'kadınlar' oluyor! Kadınlar ile birlikte çocuklar. Kolay değil! Kocaları ve babaları ne kadar vekil veya belediye başkanı iseler, onlar da 'bugüne bugün' vekil veya belediye başkanının eşleri ile çocukları oluyor!