İhraçlar ve Erzurum'un eski iki vali yardımcısı...

Devlet memurluğundan ihraçlar yaşanıyor. Kimsenin mağduriyetine sevinemeyiz. Hele haklı iken keyfi şekilde mağdur edilenlere, "oh olmuş" diyerek de geçemeyiz. O vakit toplumsal bunalım ve ahlakî bir erezyon yaşanılıyor demektir. Yunus'un ifadesiyle "Her kim dokuna fukara gönlüne, dokuna sinesi Allah okuna." anlayış ve inancına sahip olanlar açısından, yapılması gereken, mazlumların hep yanında olmak ve onlar adına hep üzülmek ve ilåhi ve fıtrı bir ses olan vicdanımızın mizân terazisine kulak vermek, her halde bir yüce duygu olsa gerek... Bu duygu yitirildiğinde insanlıktan zaten söz edilemez...

Ama bugün ülkemizde yaşanılan bazı memur ve yöneticilerin ihraçları ise, bu genel insanî ve vicdanî değerlendirmenin dışında tutularak mülâhaza edilmeli. Darbeye bil-fiil ıştirak ederek, anayasal sistemi ve varolan meşru düzeni ortadan kaldırmaya çalışanların tümü, memurluktan ihraç edilmiş, asker olanların rütbeleri sökülmüş ve hesap vermek úzere yargıya teslim edilmişlerdir. Aynı meş'um darbeci zihniyetle bilerek paralellik içinde hareket eden, diğer bir kısım memur ve yöneticilere dokunulmadan ve onlardan sarf-ı nazar edilerek, hiç bir şey olmamış gibi davranılması şüphesiz fâhiş bir hata ve yanlışlık olurdu. Varsa her suçun hukuki bir bedeli mutlaka olmalı...

Ülkenin birliğine ve anayasal rejimine vaki tecavüzler yapılarak, içinden çıkılması hayli zor kaotik bir ortamın oluşmasına ve ülkenin huzurunun bozulmasına sebep olanlarla, organik ve ideolojik bir bağ içinde bulunanların ve bu bağı her şeye rağmen devam ettirenlerin ihracına karşı çıkmak, (Varsa masum olanlar ayıklanmalı. İnanıyorum adalet bu ayıklamayı yapacak...) mağduriyetlerden bahisle, onları savunmak, hukukun ötesinde, ahlâken ve vicdanen de mümkün değil. Onlar için temennimiz ancak adil yargılama olabilir...

İhraç edilenler arasında, müdürlük yaptığım dönemlerde; Erzurum Vali Yardımcıları olarak görev yapan, Kasım Yekeler ve Gürkan Polat gibi isimler de var.. Bir kaç günlüğüne vali yardımcılığina vekaleten gòrevlendirlen İlıca eski kaymakamı Cihan Demirhan'ın olup olmadığını bilmiyorum. Meslekten İhraç edilen vali yardımcılarına ait düşünce ve yorumlarıma gelince, ihraçlarını fırsata çevirmek bir intikam ve sevince dönüştürmek ve duygu seliyle hareket etmek gibi hir ucuzluğun ve niyetin peşinde değilim. Sadece gücün şehvetine kapılarak o günlerde güce tetikçilik yaparak şahsıma yönelik keyfi işlemlere alet olmalarına ilişkin bir tesbit yapmak ve traji-komikAziz Nesin'lik acı bir hatıramı nakletmekten ibarettir. Hepsi o kadar...

Görevden alınma uğruna seksen dört müfettişle muhatap kılındım. Bir müfettiş grubu giderken bir diğer grup gelip-gidiyor. Ama, görevden alınmamın alt yapısı bir türlü oluşturulamıyor.. Bakanlık yetkillileri yetmiyormuş gibi, bir de dönemin valisiyle haksız ve hukuksuz ışlemleri nedeniyle yargıda hukuki anlâmda hasım durumundayız. Velhasıl sıkıntılı bir süreç yaşanmakta...

Şeytanî ve bayağı bir düşünce güdüsüyle, öyle ise ne yapalım denilerek kurgulanmış bir senaryo ve tuzak uygalamaya konuldu. Mağdur olmuş, haksızlığa uğramış ve hukuken hakkını arayan, devletine sadakatla bağlı bir yöneticiye abanmayı ve tuzak kurmayı devlet adamlığına yakıştıran (!) bir vali zihniyetiyle ile karşı karşıya kalmıştım. Vali, Bakanlığın yapamadığını, emrindeki tetikçilerle yapmaya yeltenmişti...Ama şükürler olsun ki, çalıştığım sürede kirli amacına ulaşamadı ve kendisine hiç bir vakit eyvallâhım olmadı. Zâlimlerin önünde hiç eğilmedim.

Ne mi yapıldı? Soruşturma zemininin oluşturabilmesi için rutin yazışmalarda, yazışma kurallarına aykırılıkları tesbit etmek ve soruşturma zemini hazırlamak maksadıyla Kasım Yekeler, hususen bu iş için görevlendirildi. Yazışmaları imzalamak yerine, kuyunun dibinde ığne aramanın gayretine düşmüştü. Halbuki yapılması gereken gayet açık ve belliydi... Şayet yazışma kurallarına aykırı bir durum varsa, üzerine not düşülerek iade edilir ve düzeltilerek yeniden makama sunulur. Devlet kurumlarında yapılan genel uygulama hep böyle yurümüş.

Ama, amaç başka.. Dert, "Üzüm yemek değil, bağcı dövmek" Genelde bağlı diğer hiç bir kuruma yapılmayan, ancak özelde yalnızca şahsıma yapılan işlemin amacı gayet açık ve net...Tespit edebildikleri bir kaç rutin yazıda, "Yok yazının satır başı biraz içerden olmuş... Mill Eğitim Bakanlığı- Ankara denilmiş, bakanlığın yeri belli., Ankara denilmesi gereksizmiş... Muş Valiliği- Bulanık Kaymakamlığı denilmiş.. Bulanık; Kaymakamlığı yazılması gereksizmiş. Yazı roman karekterinde yazılmamış. Şurada virgül eksik konulmamış.'' gibi komik suçlamalar...

Bir diğer affedilemez (!) büyük suçlama da, bilgisayar sınavlarında görev alacaklara ilişkin, üniversitenin duyuru kapsamına alınmaması gibi, çok ucuz ve kargaların bile güleceği uçuk bahanlerle açılan utanç verici soruşturmalar.. Kurumda yeterli sayıda bilgisayar öğretmeni olmaması durumunda takviye amacıyla üniversitelerden ihtiyaç duyulması halinde yardım talep edimesi amacıyla yönergeye konulmuş ihtiyarı bir hüküm. Kurumda yeterli sayıda bilgisayar öğretmenin mevcidiyetinden duyuruya gerek duyulmamıştı.. Zaten bakanlığın illerdeki genel uygulaması bu yönde...

Nokta ve nokta virgül gibi giderilmesi mümķün olmayan büyük (!) kusur ve suçları tesbit edebilen vali yardımcisı Kasım Yekeler tarihî görevini yapmış ve soruşturmayı yürütmek üzere de o dönemde çok kısa süre için vali yardımcılığina vekalet eden, İlıca Kaymakımı Cihan Demirhan görevlendirilmişti. Bakanlığın ildeki briminin en üst yöneticisi hakkında bir kaymakamın soruşturmacı olması görülmüş bir şey değildi. İlçe kaymakamının soruşturma yapması hukuken mümkün olamayacağına ilişkin tüm itirazlarıma rağmen "kınama cezası" verilmesi önerilmiş ve valilikçe de disiplin cezası uygulamaya konulmuştu."Uyarma'' ve "kınama" gibi disiplin cezalarına yargı yolunun kapalı olması nedeniyle yargıya baş vurulamamış ve ceza bir nakise olarak sicilime işlenmişti

Üniversiteye yapılmayan duyuru içinde, Yekeler ile disiplin ve sicil amiri olduğum emrindeki biir ilköğretim müfettişi yasalara aykırı ve akla ziyân biçimde, soruşturmacı olarak görevlendirildi. Neyzen'in "Neden neye kaldık ey gazi hünkâr" mısralarını hatırlatırcasına, koskoca bir ili yöneten valinin cehâletine bakın ki, "Değirmeni sel almış, değirmenci çakçağın peşinde" misâli; noktali ve noktalı virgülle uğraşırken, amirinin emrindeki bir memuru amirine soruşturmacı olarak görevlendirilmesinin mümkün olamayacağı bilgisinden yoksun. Ne cins ne tür yòneticilerle çalıştığımızın vehameti ortada...Valilik makamı adına, hakikaten çok hem de çok hazin..

Yapılan yasal itiraz sonucu, bu kez de vali yardımcısı Gürkan Polat soruşturmacı olarak görevlendirildi. Valinin emrinde bir kişi olarak tarafsız hareket ve karar vermesinin mümkün olmaması gerekçe göstererek ve bakanlık müfettışi talebiyle ifade vermeyi gerekli görmedim. Neticede, yapılan suçlamayla mütenâsip olmayan ve bir önceki "ķınama" cezasıyla irtibatlandırılarak görevden alınmama zemin olacak "maaş kesimi" gibi ağır bir disiplin cezası önerisiyle valilikçe ceza uygulamaya koyuldu. Böylesi bir disiplin cezası almış olmak müdürlük ünvanının kaybı demektir. Neyse ki, yapılan itiraz üzerine, dsiplin cezası hukuka aykırı bulunarak, mahkemece iptal edildi.

Verilen özel talimatı yerine getireren söz konusu vali yardımcıları ve üç günlük vali yardımcısı vekili kaymakam, bir zafer kazanmışlar gibi, "takdirname" ile ödüllendirilmiş ve onlar da görevlerini yerine getirmenin keyfiyle huzura ermişlerdi. Beklenmedik travmalarla karşılaşanların hayat hikâyesi bir filim şeridi gibi gözlerimizin önüne gelir ve mâziye bir yolculuk başlar. Bilmem söz konusu şahıslar haksız işlemlerinden kaynaklı böyle bir pişmanlık duymuşlar mıdır?

Birlikte çaaışma imkânı bulduğum bir çok valinin konuşma metinlerini yazan ve önemli yazılarıni redekte eden ve kaldı ki, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ve Türkçe'ye hâkimiyeti var olan sahsıma, bir kaç rutin yazı ve duyurusu yapılmayan sıradan bir yazı bahane edilerek, reva görülen garip ve çok çukur bir soruşturma... Hakikaten Aziz Nesin'lik bir olay...Ne yapalım ki, Âşık Şenlik'in "Nàmerdlerin ganatıyla uçmam, Allah kerimdir." sözüyle ifâde edilen nâmert kişiliklerle mücâdele gerçekten haylı zor...

''Ne oldum değil, ne olacağım" anonim halk sözü çok önemli.. Söz konusu vali yardımcılarının memurluktan ihraçlarına "Ahım çıkıyor." gibi ben merkezli bir duyguya kapılmak istemiyorum. Yalnızca, 11. Cumhurbaşkanımız sayın Gül'ün özel kalem müdür yardımcılığı görevinde bulunan Kasım Yekeler ve mülkiye müfettişii olan Gürkan Polat ve benzerlerinden, nimetlerinden nemalandıkları milletin ahı şüphesiz öyle veya böyle bir biçimde çıkar.

Kim olursa olsun, devletine karşı ihanet batağında olanlar ve devletine sadakatten ayrılanların, er veya geç ilâhi ve beşeri bir belâya düçâr olmaları ve akibetkerinin zelil ve rezil olması kaçınılmazdır. Dün haksız bir valiye, bugün ise, sinsi ve darbeci bir yapıya su taşıyarak tetikçilik edenler, bir vesileyle yaptıklarının hesabını hem millete ve hem de hukuka vereceklerinden kimsenin şüphesi olmasın. 

"Görelim mevlâ neyler/Neylerse güzel eyler."
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • ejder 01 Ocak 1970 02:00

    Keşke o emirleri veren valinin ismini de zikretseydiniz.Yoksa o vali şimdi vekil diye mi ismini yazmadınız?

  • D.şen 01 Ocak 1970 02:00

    Şahsına yapılanlar karşısında üslubunu muhafaza ediyor olman ve Vicdanını ön planda tutmanı taktir ve gıptayla karşılıyorum. İYİKİ sizin gibiler hala var....

  • Erzurum 01 Ocak 1970 02:00

    Hak tecelli etmiş