AK Parti Genel Başkanı Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı temsilcileriyle görüşmesinden sonra basın toplantısı düzenledi.
Erzurumajans-AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı temsilcileriyle yaptığı görüşmenin
ardından bir basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Gezi
Parkı protestolarının başladığı günden beri bu olayların herkesi
üzdüğünü söyleyen Çelik, "Türkiye'nin gündeminden bu tatsız olayı
çıkarabilmek için olağanüstü bir gayret sarfediliyor. Buna iyi niyetli
olarak teşebbüs eden sivil toplum örgütleri var. Türkiye'de Sayın
Başbakan başta olmak üzere yetkililer bu meselenin ağız tadıyla
halledilmesini elbette çok arzu ediyorlar" dedi. Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı temsilcileriyle
4 buçuk, 5 saat süren bir toplantı yaptığını hatırlatan Arınç, "Bu
insanlar Gezi Parkı eylemlerine katılan, bunu destekleyen insanlardır.
Bunlar davet üzerine Genel Merkezimize gelmişlerdir. İçinde profesör,
doçent olan arkadaşlarımız da var, mimar, şehir plancısı olan insanlar
var. Henüz öğrenciliği bitmiş olan hayatının baharında genç arkadaşlar
var. Çalışan kesimler var. Sinema yönetmeni var" şeklinde konuştu.
Çelik, görüşmeye ilişkin olarak şunları söyledi: "Gezi Parkı'ndaki
eylemcilerin önemli bir kısmının, onların gözlemlerine göre tamamen
çevre duyarlılığıyla hareket eden, politize olmamış, art niyeti olmayan,özellikle yeşile, ağaca, çevreye karşı duyarlı olan insanlar olduğunu
ifade ediyorlar ve Taksim'deki malum illegal örgütlerle, özellikle
kamuya yönelik, kamu malına yönelik, insanların canına malına yönelik
tahripkar tutum sergileyen kimselerle beraber olmadıklarını, onları
esasen tasvip de etmediklerini ifade ettiler. Bu arada Sayın Başbakan'a,bu gençlerin anlaşılması gerektiğini, onların reddedilmemesi, onlara
sırt dönülmemesi, onların kucaklanması yönünde katılımcıların telkinleri
oldular. Gayet düzeyli, karşılıklı bilgi alışverişine dayanan gayet
dostça ve sevecen ortamda geçen bir toplantı yapıldı. Bütün bu
toplantılardan sonra Sayın Başbakan, 'Biz halkımızla beraber siyaset
yapıyoruz, halkın yüreğine dokunarak siyaset yapıyoruz ve yola
çıktığımız günden beri ne yaptıysak halkın refahı ve mutluluğu için
yaptık. İnsana değer katmayan, insana faydası dokunmayan hiçbir şeyin
içerisinde de olamayacığımızı' ifade etti." Çelik, Taksim ile ilgili
projelerin 2011 seçiminden önce İstanbul'da yaşayan vatandaşlarla
paylaşıldığını hatırlatarak, "İstanbul halkı, kendilerine sunulan bu
projelerle sandığa gitti ve AK Parti'ye desteğini verdi, güvenini ortaya
koydu. Aslında bu Taksim projesiyle birlikte diğer projelerin gerek
Kanal İstanbul, 3. Köprü, 3. Havaalanı, yeni uydu kentler, yeni
ormanlar, Yassıada projesi ve buna benzer birçok İstanbul için öngörülen
projeyi de böylelikle İstanbul halkı onaylamış oldu şeklinde Sayın
Başbakanımız yaklaşımlar sergiledi" diye konuştu. Hüseyin Çelik, konu
ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: "Orantısız güç
kullanan, bir şekilde ihmali olan özellikle polis teşkilatı içerisindeki
insanların şüphesiz ki araştırma inceleme sonucu suçlu bulunması
halinde bunların gerekli cezaları alacağını ifade etti. İyi niyetli
demokratik eylemler yapan, barışçıl eylemler yapan halkımızın talebinin
biçim için son derece değerli olduğunu ifade etti. Bizler de günlerden
beri söylüyoruz, halkımızın takdiri de önemlidir, tepkisi de önemlidir.
Orada sesini yükseltmek isteyen, farklı talepleri dillendirmek isteyen,
itirazlarını ifade eden insanların sesi duyulmuştur. Siz buna
katılabilirsiniz katılmayabilirsiniz. Ama demokrasi böyle bir şeydir.
Bugün de bir Başbakan bakanlarıyla beraber, heyetiyle beraber 5 saate
yakın bu insanları dinledi ve bundan sonra da bir kez daha söylüyorum,
Sayın Başbakanım adına söylüyorum; makul, meşru, mantıklı talepleri olan
insanlar, bunu bize iletmek isterlerse bizim yüreğimiz de, gönlümüz de,kapılarımız da her zaman insanımıza açık olacaktır. Talepler dediğim
gibi yeter ki olması gerektiği şekliyle ifade edilsin. Yeter ki işin
içine şiddet girmesin, yıkma dökme, kırma, parçalama yakma girmesin. Biz
AK Parti'ye, hükümete zarar veriyoruz. Belki bu iyi niyetiyle yola
çıkıyoruz ama bazılarımız ülkemize zarar veriyor. Ülkemizin imajına
zarar veriyoruz. Düşmanlarımızı sevindirmeden öteye gitmiyor bu işler.
Buna son vermek gerekiyor." Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Gezi
Parkı ile ilgili olarak referandum seçeneğini de gündeme getirdiğini
belirterek şunları kaydetti: "Sayın Başbakan şöyle bir ihtimali gündeme
getirebileceğimizi ve bunu ilgili kurumlarımıza götürebileceğimizi ifade
etti. Madem ki halkın ne istediğini öğrenmek istiyoruz. Halk şunu
istiyor, halk bunu istiyor diyoruz. O zaman bir referandum seçeneğini
ilgili kurumlarımıza götürebiliriz. Bizim bu konulardaki karar merciimiz
AK Parti MKYK'sıdır. Bu mesele değerlendirilir. Daha sonra hükümet bu
konuda buradan çıkan görüş doğrultusunda bu meseleyi bir hükümet kararı
haline getirebilir ve ilgili bakanlıklar, ilgili kurullar bu konuda
yapmaları gereken bir şey varsa yaparlar. Bu işin içinde Kültür
Bakanlığı var, orada çünkü kültürel unsurlarını ilgilendiren bazı
yatırımlar, bazı yapılar var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu işin
içerisinde. Burası Beyoğlu içerisinde. Bir şekliyle Beyoğlu
Belediyesi'ni ilgilendiriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı
ilgilendiriyor. Bu toplantıdan çıkan somut sonuç sudur; biz İstanbul
halkına, bunu referanduma getirebiliriz. Türkiye çapında bir
referandumdan söz etmiyorum ama İstanbul halkına soracağız. Siz burada
olup biteni kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz? Olsun mu
istiyorsunuz, olmasın mı istiyorsunuz? Yapılsın mı istiyorsunuz,
yapılmasın mı istiyorsunuz? İstanbul halkı hangi yönde karar verirse,
demokrasilerde halkın kararı her zaman öpülüp başa konacak bir karardır.
Halkın iradesi, milletin iradesi dışında bir irade söz konusu değildir.
Biz bugüne kadar buna hep bağlı kaldık, bundan sonra da buna bağlı
kalacağız."Hüseyin Çelik, Gezi Parkı'nda eylem yapan gençlere
seslenerek, Gezi Parkı'nın boşaltılmasını istedi. Çelik şunları
kaydetti: "Buradan ben Gezi Parkı'nda şuanda eylem yapan, orada kalan,
orada nöbet tutan, yatan kalkan veya orada yiyip içen değerli genç
kardeşlerime sesleniyorum. Bunların içerisinde, Gezi Parkı içerisinde
bulunduğu halde, kötü niyetli, art niyetli, illegal örgütlerle
bağlantıları olan insanlar da olabilir. Ben bu sözlerimi tabi ki de
onlar için söylemiyorum. Ancak sadece çevre ve yeşil duyarlılığıyla,
kentine sahip çıkma adına, istediği bir şeyi veya istemediği bir şeyi
dillendirme adına orada bulunanlara sesleniyorum. Madem ki böyle bir
karar alınmıştır, bu mesele dediğim gibi referandum seçeneği de ilgili
kurumlarımıza götürülecektir. Biran önce o Gezi Parkı'nın da
boşaltılması gerekiyor. O Gezi Parkı'nı boşaltalım, orada hayat normale
dönsün, herkes Gezi Parkı'na gitmek istiyorsa gitsin ve günlerdir
aslında Taksim ve çevresinde esnaf çok büyük zarar görmüştür, otelciler
çok büyük zararlar görmüştür. Yapılan müdahaleler sonucunda dünya
basınına yansıyan görüntüler, ülkemizle ilgili, ülkemizin imajıyla
ilgili maalesef nahoş durumlar meydana getiriyor. Eğer yurtsever isek,
eğer bu ülkeyi seviyorsak, eğer bu ülkenin huzuru, barışı, kardeşliği,
dostluğu ve güzelliklerle paylaşılması gereken hayat sizin için çok
önemliyse bu lütfen çağrıma ses verin, kulak verin. Bunu buradan ifade
etmek istiyorum. Bu gelen arkadaşlar içerisinde bunun dördü, beşi ya
sürekli orada Gezi Parkı'nda kalan veya sürekli olarak oradaki insanları
bir şekilde evine giden, ihtiyaçlarını karşılayan veya işine giden,
işinden geldikten sonra yine onların arasına karışan insanlardır.
Dolayısıyla orada ne olup bittiğini ve oradaki atmosferi çok iyi bilen
gençlerdi. Onlardan da oradaki durumu tamamıyla öğrenmiş
bulunduk."Hüseyin Çelik, açıklamalarının ardından gazetecilerin
sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin "Bu görüşmede eylemin
bitirilebileceğine dair bir sinyal aldınız mı? Çünkü TESK'le yapılan
görüşmede Başbakan'ın İçişleri Bakanı'na çevrecilere dokunulmadan 24
saat içinde bu eylemin bitirilmesi talimatını verdiği ifade ediliyor"
şeklindeki sorusu üzerine şöyle konuştu: "Bu çevrecilere dokunulmadan
dediğiniz zaman Gezi Parkı'na dokunmamak anlamına geliyor. Onun için
zaten biliyorsunuz Taksim Meydanı'nda, Atatürk Anıtı çevresinde, AKM
çevresindeki o pankartlar oradan sökülüp atıldı. Esasen dün biliyorsunuz
sabah ve akşam onlara müdahale edildi. Bir daha onların gidip o meydanı
işgal etmesi, tekrar oraya o sloganları asmalarına müsaade edilmeyecek.
Sayın Başbakan'ın kastettiği, işaret ettiği budur. Ancak tekrar
söylüyorum, ama Gezi Parkı'nda kıyamete kadar, uzun boylu bu eylemin
sürdürülmesi de kesinlikle hükümet tarafından kabul edilmeyecektir.
Biran önce aslında Gezi Parkı'nın da boşaltılması gerekiyor. Hele hele
böyle bir görüşme olduktan sonra, böyle bir iyi niyet atıldıktan sonra
ben Gezi Parkı'ndaki gençlerin de böyle bir karar alacaklarını ve orayı
boşaltacaklarını düşünüyorum. Ama onlar boşalttıktan sonra eğer kötü
niyetli, illegal örgüt mensubu, provokasyon yapmak isteyen birileri eğer
gidip orayı doldurmaya çalışırsa onlar da güvenlik güçleriyle baş başa
kalacaklardır."
Hüseyin Çelik, artık sağduyunun hakim olması
gerektiğini ve Gezi Parkı'nın boşaltılması gerektiğini belirterek
konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu gelen arkadaşlar bir şeyi temsil eden,
bir sivil toplum örgütünü temsil eden, birileri adına konuşma hakkını
kendisinde bulan arkadaşlar değil. Esasen biliyorsunuz bu eylemlere
katılan, Gezi Parkı'nda bulunan insanlar da çok homojen bir topluluk
değil. Dünya görüşleri farklı olan, partileri farklı olan, zaman zaman
hassasiyetleri farklı olan insanlardan söz ediyoruz. Bu açıdan orası
sadece bir partinin, bir sivil toplum örgütünün veya belli bir dünya
görüşünün şuanda mekanı haline gelmiş değil. Ama ne olursa olsun, kim
olursa olsun eğer amacımız barışçıl ve demokratik yollarla sesimizi
duyurmaksa bir talebi dillendirmekse, bir itirazımızı ifade etmekse,
veya bir şeyi protesto etmekse bu yapılmıştır, 15 günden beri bu
yapılmaktadır. Bu saatten sonra yapılacak şey, bir kez daha söylüyorum
sağduyunun hakim olması, oradaki gençlerimizin evine gitmesi, işine
gücüne gitmesi ve Gezi Parkı'na eğer dolacak olan kötü niyetli birileri
de varsa onları güvenlik güçleriyle baş başa bırakmalarıdır. Doğru olan
budur." Çelik, bir gazetecinin "Eğer eylemcileri ikna edemezseniz, ne
olacak?" şeklindeki sorusu üzerine ise, "Ben olması gerekeni söylüyorum,şunun şu olmazsa, şu ne yapacaksınız, bu olmazsa ne yapacaksınız gibi
bir soruya da doğrusu ben muhatap olmak istemem. Çünkü ben hükümet adına
değil, AK Parti adına konuşuyorum. Burada Sayın Başbakanımız, Genel
Başkanımız bu iki sıfatıyla da bu insanları dinlemiştir. Buradan böyle
bir karar çıkmıştır, dolayısıyla bir an önce nasıl ki herkes Güven
Park'a rahatlıkla gidebiliyorsa, nasıl ki herkes İstanbul'daki diğer
parklara rahatlıkla gidebiliyorsa, Yıldız Korusu'na rahatlıkla, Emirgan
Korusu'na rahatlıkla, Çamlıca'ya rahatlıkla gidebiliyorsa orası belli
bir grubun gidip kapattığı bir yer değilse, Gezi Parkı'nın da böyle
olması lazım, orada hayatın normale dönmesi lazım" diye konuştu. Hüseyin
Çelik, bir gazetecinin referandum konusunun bütün Taksim'i kapsayıp
kapsamadığını sorarak, yargının Gezi Parkı ile ilgili kararını
hatırlatması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orada zaten bir
yayalaştırma çalışması var, orada zaten kazılmış trafik yer altına
alınmak üzere işin çok önemli bir kısmı bitirilmiştir. Orayla ilgili bir
mahkeme kararı söz konusu değildir. Taksim Meydanı'ndan söz ediyorum,
orayla ilgili bir referandum söz konusu olmaz zaten. Sözünü ettiğimiz
Gezi Parkı ve oradaki Topçu Kışlası ile ilgilidir. Bunun dışındakilerle
ilgili olarak zaten büyük çapta bir problem olduğu kanaatinde değiliz.
Yargı kararı zaten böyle olduğu sürece orada bir şey yapılamaz. Biz
yargı kararı lehte de çıksa, aleyhte de çıksa böyle bir seçenekten söz
ediyoruz. Yargı kararı herkesi bağlar, bütün idareyi bağlar, o yargı
kararı zaten şuanda yerinde duruyor." Çelik, Başbakan Erdoğan'la görüşen
heyetin eylemcilere bir çağrı yapıp yapmayacağı sorusuna ise şu cevabı
verdi:
"Bu toplantıya katılan arkadaşlar birileri adına bir çağrı
yapacak, birileri adına bir şey başlatacak ya da bir şeyi sona erdirecek
yetkiye sahip olan insanlar olmadıklarını ifade ettiler. Biz de zaten
onların bu özelliklere sahip olmadıklarını biliyoruz. Dolayısıyla ama
onlar burada Sayın Başbakan'la yapılan 4 buçuk, 5 saatlik toplantıdaki
intibalarını, buradaki gözlemlerini herhalde onlarla paylaşacaklardır.
Ve kendi mesajları da varsa onları da sizler aracılığıyla kamuoyuyla
paylaşacaklardır. Ben şuanda dediğim gibi AK Parti adına bir açıklama
yapıyorum. Ama onlar dışarı çıktıktan sonra münferit olarak veya kendi
aralarından seçtikleri bir sözcü aracılığıyla da sizlerle gözlemlerini,
buradan hangi duygularla ayrıldıklarını elbette paylaşacaklardır." AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
Türkiye'nin diktatörlük ile yönetilmediği için Gezi Parkı
protestolarının yapılabildiğini söyleyerek, "Bugüne kadar tabi ki
polisin bazı müdahaleleri var. Bu müdahaleler esnasında gönlü incinen,
bedeni incinen insanlar var. Bu da bizi incitiyor. Keşke hiç olmasa"
diye konuştu. Atatürk Kültür Merkezi konusuna da değinen Çelik, Atatürk
Kültür Merkezi'nin depreme dayanıksız olduğunu belirterek, "Son derece
kasvetli, esasen Atatürk Kültür Merkezi adına da çok layık olan bir bina
da değildir. Onun arkasındaki boşluğu da buna katarak, belki
uluslararası bir proje yarışması açarak, oraya çok daha güzel, Taksim'e,İstanbul'a ve Türkiye'ye yakışan bir Atatürk Kültür Merkezi yine adı
Atatürk Kültür Merkezi olan bir merkez yapılabilir" dedi. Çelik, "5 saat
boyunca konuştuğunuz konu sadece Gezi Parkı mıydı, hayat tarzına
müdahale gibi endişeler konuşuldu mu?" şeklindeki soru üzerine ise
şunları söyledi: "Bütün bu söylediklerinize benzer endişeleri
dillendiren arkadaşlar oldu azınlık olmakla birlikte. Ama bunu 'ben
söylüyorum' demediler, böyle böyle söylentiler var, algılar var şeklinde
buna benzer söylediğiniz konularla ilgili olarak bazı meseleleri dile
getiren misafirlerimiz oldu. Ama azınlıkta oldu. Meselenin özü Gezi
Parkı, daha sonra olup bitenler, bunun etrafında olup bitenler. Tabi
üniversite hocası olup, mimar olan arkadaşlar vardı. Uzun yıllardan beri
oradaki gözlemlerini ifade ettiler. Ne olması ne olmaması gerektiğini
anlattılar. Sayın Başbakan da büyük bir nezaketle, büyük bir sabırla
sonuna kadar hiçbir zaman tadidi koymadan sonuna kadar gelen misafirleri
dinledi. Bu Dolmabahçe buluşmalarında da böyleydi. Birileri Sayın
Başbakanı şununla veya bununla itham edebilir. Bu çok büyük bir
haksızlıktır. Ben yıllarca birçok lider tanıdım. Sayın Başbakan kadar
dikkatli dinleyen, dikkatli not alan, sonra bütün konuşulanları
toparlayan ve sonuçta bir karar alan çok az lider vardır. Başbakan'ın
siyasi rakipleri Başbakan'la siyaseten mücadele edemediği zaman maalesef
o dedikleriniz ifade ediyorlar. Ben halkın bunu takdir ettiğini
düşünüyorum. Yıllarca bunu Menderes için de kullandılar, Özal için de
kullandılar, şimdi Sayın Başbakan için de kullanıyorlar. Türkiye bir
diktatörlük olamadığı için bu eylemler yapılabilir. Eğer Türkiye
diktatörlük olsaydı bu eylemler yapılamazdı. Yapılsa bile Allah
göstermesin işin şekli çok farklı olurdu. Bugüne kadar tabi ki polisin
bazı müdahaleleri var. Bu müdahaleler esnasında gönlü incinen, bedeni
incinen insanlar var. Bu da bizi incitiyor. Keşke hiç olmazsa. Daha
bugün G-8'lerin Londra toplantısı esnasında protesto gösterisi
yapanlarla polis karşı karşıya geldiğinde hangi görüntülerin ortaya
çıktığını lütfen seyredin. ABD'de Wall Street'in işgali sırasında ortaya
çıkan görüntüleri seyredin. Dünyanın bazı ülkeleri bu konuda bize ders
ve akıl vermek yerine biraz da kendilerine baksalar fena olmaz.
Uluslararası basının bir kısmı maalesef belli telkinler altında ve ciddi
bir dezenformasyon altında çok kötü bir algı oluşturuyor. Biz bunu hak
etmiyoruz. Bunu daha fazla hak etmemek için de kendi içimizde kendi
insanımızla bu meseleyi bitirmek istiyoruz. Herkesin ağzının tadı yerine
gelsin istiyoruz. Kimse gazda yemesin kimse gaza da gelmesin, tencere
tava çalındığı için de kimse uykusuz kalmasın, kimsenin seyahat
özgürlüğü de engellenmesin trafikte tıkanmasın ve insanlar birbirlerine
başka türlü gözlerle bakmasın bizim arzumuz budur." Hüseyin Çelik,
referandumun İstanbul'un genelinde mi yapılacağı, yoksa sadece Taksim'in
bulunduğu ilçede mi yapılacağı sorusuna ise şu cevabı verdi: "Batı'daki
uygulama hangi ilçedeyse orada olur, ama İstanbul'un hepsi de dahil
edilebilir. Taksim, İstanbul için sembolik bir yerdir, bu İstanbul'un
tamamında da yapılabilir. Halka giderken biz hiçbir seçenekten kaçmayız.
Birileri derse ki 'gelin bunu sadece Beyoğlu'nda yapalım' ona da varız,'hayır İstanbul'da yapalım derse' ona da varız. Ama böyle bir karar
alınıp, bu kararın hayata geçmesi halinde biz halka soru sorulmasından
rahatsız olmayız. Bugüne kadar 7 kere halka sorduk, sandığı önüne
götürdük. 7'sinde de halk bize onay verdi, böyle bir şey olması halinde
halkın takdirinin ne yönde tecelli edeceğini biz önceden yüzde yüz
kestiremeyiz, ama halkımıza güveniyoruz. Halkımıza biz güveniyoruz,
halkımızın bu konularda da yine AK Parti'nin tezlerinin yanında
olacağına inanıyoruz, ama başka türlü karar verirse de onu da öpüp
başımıza koyacağız. Halk hayır arkadaş ben bunu istemiyorum dediği zaman
halkın istemediğini biz istemeyiz hiçbir zaman." Çelik, hafta sonu
yapılacak olan mitinglerle ilgili bir soruya da şu cevabı verdi: "Bizim
mitinglerimiz, Sayın Başbakan zaten metropol şehir olan, büyükşehir
belediyesi statüsünde bulunan 7-8 vilayette bu tip mitingler yaptı. Daha
önce bunu Mardin'de, Şanlıurfa'da, Kayseri'de, Gaziantep'te,
Balıkesir'de yaptı ve yapmaya devam ediyor. Sayın Başbakan'ın bu 30
vilayette, seçimle ilgili değil, seçim olmadan da halkımızla bir araya
geliyoruz, bizim mitinglerimiz şölen havasında yapılır, şenlik havasında
yapılır. Bizim mitinglerimizde başkasına husumet olmaz, bizim
mitinglerimiz bölmez, sessiz yığınlar onlarda ortaya çıkarlar, seslerini
demokratik ve barışçı ortaya koyarlar, dolayısıyla İstanbul'daki,
Ankara'daki mitinglerimiz yapılacaktır."