Sabahın ilk saatleri, altı saatlik bir uçak yolculuğundan sonra
dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip Hindistan'ın başkenti Yeni
Delhi'deyiz.
330 milyon tanrısı bulunan ve dünyanın en büyük
demokrasisi olarak kabul edilen Hindistan'a ayak basmanın heyecanı ve
ürkekliğini yaşıyoruz.
Yeni Delhi havaalanının oldukça büyük ve gösterişli olması ilgimizi çekiyor.
Türkiye ile Hindistan arasında 3.5 saatlik bir saat farkı olduğu için hemen saatlerimizi ayarlıyoruz.
Rehberimizin verdiği bilgiler doğrultusunda pasaport işlemlerimizi yaptırıp, bizi bekleyen aracımıza doğru yol alıyoruz.
Hava sisli, sabahın ilk saatleri olmasına rağmen etrafta ciddi bir hareketlilik var.
Aracımıza
binerken şoför ile muavin'in avuç içlerini birbirine birleştirip,
başlarını önlerine eğerek, selamlama manasına gelen "Namaste" diyerek
bizi karşılamaları ve hepimizin boynuna turuncu renkli çiçeklerden
yapılmış bir halka asmaları yorgunluğumuzu alıyor.
Rengârenk
yüzlerce kamyonun çılgınca çaldıkları korna sesleri arasında Rajastan
eyaletinin başkenti Jaipur'a doğru yol alıyoruz.
Hindistan'ın 28
eyaletinden biri olan Rajastan eyaleti çöllerle kaplı olup, "Krallar
Yurdu" olarak bilinmekte, ayrıca Hindistan'ın nükleer çalışmaları bu
eyalette yapılmaktadır.
Yiğitlikleri ve cesaretleri ile tanınan
palabıyıklı Racputlar bu eyalette krallık kurmuşlar ve egemenliklerini
bir müddet sürdürmüşler.
Jaipur'a varmadan önce oldukça güzel bir
bahçesi olan mola yerinde bir miktar dinlenip, bahçede dolaşan sevimli
sincapları seyrettikten sonra, aracımıza binip değişik görüntüler
eşliğinde yol alıyoruz.
Yol boyunca seyrettiğimiz görüntüler yokluğun, sefaletin ilk sinyallerini hemen veriyor.
Jaipur'a girdiğimizde yoğun bir trafik ile karşı karşıya kalıyoruz.
Süratli
şekilde akan trafik içerisinde motosikletler, üç tekerlekli, "tuk tuk"
adı da verilen rengârenk boyalı "motorlu rişka" denilen vasıtalar ile
bunun bisikletli şekli olan ve kas gücüyle çalışan "bisiklet rişkalar"
çoğunluğu oluşturuyor.
Tek bir devenin çektiği iki tekerlekli
arabalar, taksiler, kamyonetler, tıka basa dolu şehir otobüsleri ile
trafik yoğun korna sesleri eşliğinde hareketli bir şekilde akıp gidiyor.
Trafikte sürücülerin korna çalması neredeyse rutin hale gelmiş,hatta arabaların arkasına "kornaya bas " şeklinde yazılar bile
yazılmış.
Gezi boyunca içerisinde yol aldığımız yoğun trafikte, hemen hemen hiç trafik kazası görmediğimizi söyleyebilirim.
Tencere kapağından direksiyon derslerinin verildiğini işittiğimiz Hindistan'da, bu durum bize çok ilginç geldi.
Mahatna Gandi'nin ayakta heykelinin bulunduğu kavşaktan geçip otelimize varıyoruz.
Eşyalarımızı yerleştirip, kısa bir dinlenmeden sonra vakit nakittir düşüncesiyle şehir turumuza başlıyoruz.
Devam edecek