“Türkleri çıkarın, geride dünya tarihi diye bir şey kalmaz.”
Mübalağa edilmiş ama gururumuzu okşadığı için, bu söz hoşumuza gidiyor.
Buradan hareketle bir mübalağa da biz yapalım:
“Atatürk Üniversitesi’ni çıkarın, geride şehir namına kocaman bir köy kalır.”
Latife bir yana, gerçekten de Atatürk Üniversitesi Erzurum için çok çok önemli bir müessesedir.
Dün sabah düzenlediği basın toplantısında rektör Hikmet Koçak’ı
dinlerken bir kez daha farkına vardım ki Atatürk Üniversitesi,
Erzurum’un ana arterlerinden biridir, hatta en büyüğüdür.
Yakında kuruluşunun 55. yılını kutlamaya hazırlanan üniversitemiz, asli
görevinin yanı sıra bu şehrin sosyal, kültürel ve iktisadi kalkınması
yolunda büyük hamleler yaptı, yapmaya da devam ediyor.
İşte yeni projeler bu hamlelere en güzel örnektir.
Dün değinmiştik; Atatürk Üniversitesi Bilim Müze Doğa ve Eğitim Parkı
Projesi, hayata geçmesiyle birlikte Erzurum’u gerçek anlamda “marka
şehir” yapacak büyük bir hedeftir. Bakmayın siz bazı çevrelerin hemen
işi sulandırmaya çalışmasına… Göreceksiniz o proje mutlaka uygulanacak
ve bugün burun kıvıranlar mahcup olacaklar. Çünkü projenin arkasındaki
isim bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla köstek olmak
isteyenlerin girişimleri akim kalacaktır. Hikmet Hoca söyledi, daha
önceki gün havaalanında karşılaştıkları Başbakan Erdoğan bu konuda
Erzurum heyetini kabul edecekmiş.
Yani katar yola çıktı artık…
Ülke genelinde, “üniversite kuran üniversite” unvanına sahip olan
Atatürk Üniversitesi, Erol Oral’la başlayıp, Yaşar Sütbeyaz’la devam
eden yükselme trendini son yıllarda da, sessiz ama son derece başarılı
rektörü Hikmet Hoca’yla sürdürüyor.
İçe kapanık değil, dışa dönük bir üniversitemiz var artık…
Bine yakın yabancı uyruklu öğrencisi ile başka ülkelerde de adından söz ettiriyor.
Bir yanda öğrenci yetiştiriliyor, bir yanda bilimsel çalışmalar sürüyor,diğer yanda da şehrin çehresini değiştirmeye namzet projeleriyle yüz
binleri kucaklıyor.
1957 yılında iki fakültesi ile öğretime başladığında yüz dolayında
öğrencisi varken, bugün geldiği nokta ciddi anlamda bir başarı
öyküsüdür. İşte birkaç rakam:
-20 fakülte, 7 enstitü, 3 yüksekokul, 1 konservatuar, 14 araştırma merkezi ve 12 meslek yüksekokulu…
-2 bin 485 hoca, 3 bin 457 idari personel ve 71 bin 34 öğrenci…
-57 yılda 200 bin mezun…
Resmi ve özel yüzü aşkın üniversitenin bulunduğu ülkemizde, Atatürk
Üniversitesi’nin yeri hem toplum, hem de yönetimler nezdinde hep
ayrıcalıklı olmuştur.
Aynı şey bugün için de söz konusudur.
Hani diyoruz ya Atatürk Üniversitesi asli görevinin dışında şehrin kalkınıp gelişmesi için de çabalayıp duruyor diye…
İşte başka bir örnek:
-Engelli Eğitim Merkezi
Diğer projeden tamamen bağımsız bir çalışma…
Rektör Hikmet Koçak bu projeyi anlatırken şunları söyledi:
“Engellilerin topluma kazandırılmasında farkındalık oluşturan önemli bir
cazibe merkezi olacak. Atölye ve etkinlikler binası içerisinde görme,
işitme, bedensel ve zihinsel engelliler için özel sınıflar olacak ve
ayrıca engelli eğitim parkurları yeralacak.”
Unutmayalım ki, Türkiye nüfusunun yüzde 12.29’u, yani sekiz buçuk
milyonu engelli insanlarımızdan oluşuyor. Her kurumun duyarlı olması
gereken bu meseleye elbette ki Atatürk Üniversitesi sırtını dönemezdi.
Yine topluma dönük başka bir örnek:
Yoncalık’taki Eğitim Fakültesi ile yakında tamamen boşaltılmış olacak
olan Yenişehir’deki Aziziye Hastanesi’nin arsaları TOKİ’ye verilecek.
TOKİ o arsalara alış-veriş merkezleri ve konutlar inşa ederken, kampüsün
içinde üniversiteye fakülte binaları yapacak. Böylelikle üniversite hem
ihtiyacı olan yeni merkezlere kavuşmuş olacak, hem de şehrin sosyal
yapısına yeni renkler eklenmiş olacak.
Üniversite bir şirket olmadığı gibi rektörü de tüccar değil.
Değil…Fakat artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki, her kurum kar-zarar
ilişkisine dikkat etmeye mecbur. Üniversiteler gibi büyük bütçeler
kullanan yerler de, artı değer üretmenin çaresini bulmak zorunda.
Dün Hikmet Hoca’yı dinlerken kendi adıma son derece mutlu oldum. Çünkü
bir yanda hızla büyüyen bir Erzurum gözümde canlandı, bir yanda da
devleşen üniversitemizi gördüm.
Nazım’ın dediği gibi “Bekleyin çocuklar bekleyin, güzel günler göreceksiniz”
Şeklindeki sözleri, Erzurum için öylesine yakın ki, sanki uzansak tutacağız.