Başbakan Davutoğlu da şikâyetçi... Haksız da sayılmaz hani. Öyle ya
devletin en kritik görevlerinde bulunan bürokratlar, seçimde aday olmak
için istifa ederse, devleti kim yönetecek?
Muhtemelen MİT Müsteşarı
Hakan Fidan meselesine de bu pencereden bakılıyor olmalı ki, görevine
devam etmesi şeklindeki görüş ağır basıyor.
İçinden geçmekte
olduğumuz şu süreç hiç de "normal" bir süreç değil. Bir yanda çevremizi
kuşatan ateş çemberi, bir yanda çözüm sürecini akamete uğratmak için art
arda yapılan provakasyonlar, öte yanda ise devletin bekası adına,
hayati öneme sahip olan paralel yapıya karşı girişilen mücadele...
Böylesi
kritik bir süreçte, devletin en hassas mevkilerinde bulunan kişiler hep
beraber siyasete atılırsa, kimse şaşırmasın; işler, anında Arap saçına
döner. Misal; MİT Müsteşarı Hakan Fidan çapında bu ülkede kaç tane üst
düzey bürokrat vardır? Yahut da Hakan Fidan gibi gözünü budaktan
sakınmayacak kaç bürokrat çıkar?
Milletvekilliğini küçümsüyor filan
değiliz. Son derece saygın bir görevdir. Lâkin okur yazar olan ve ülke
meselelerine az da olsa vakıf olan herkes vekillik yapabilir. Fakat her
okur yazar olan birinden MİT müsteşarı, vali, polis şefi, hâkim-savcı ya
da hesap adamı olmaz...
İlla da ihtisas şart...
Paralel yapının
en büyük düşmanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, O'ndan sonraki
hedef isim Hakan Fidan'dır. Bunu artık bilmeyen yok. Baksanıza İsrail
bir kaşık suda boğsa doymayacak.
Benzer durum bazı valiler için de geçerli.
İlla da kimler diye soracak olursanız söyleyelim:
Liste uzun, bir kaçıyla yetinelim. Mesela;
Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak...
İçişleri Müsteşarı Sebahattin Öztürk...
İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok...
Hani şu günlerde Erzurum Valisi için de "Kırşehir'den AK Parti adayı olacak" deniliyor ya...
Yakışır...
Meclis'e
gittiğinde, sıra dışı bir vekil olacağından da şüphem yok. Ancak bu
görevlerde bulunan ve şu olağanüstü süreçte, Altıparmak gibi inisiyatif
alan vali, polis şefi ve savcıların görevlerine devam etmeleri, devletin
yarınları adına daha elzem bir hizmettir.
Buna rağmen Başbakan
Davutoğlu arayıp, "Ahmet Bey adayımız olacaksın" dese Vali Bey, aldığı
devlet terbiyesi icabı "hayır" diyemez.
Bu söylentiler karşısında acaba Vali Bey ne düşünüyor diye, dün kendisini telefonla arayıp sordum. Şu kadarını söyleyeyim:
Baktım ki Vali Bey de farklı düşünmüyor.
Vaktiyle AK Parti işin farkına varsaydı, devletin en hassas noktaları böylesine paralel bir kuşatmaya maruz kalır mıydı?
17 Aralık'tan sonra, herkes Türkiye'nin neyle karşı karşıya olduğunu gördü.
Bu
büyük tehlikenin ortadan kaldırılması için verilen mücadelede, devletin
vekilden ziyade yürekli bürokratlara, savcılara, polis şeflerine ve
hâkimlere ihtiyacı var.
Şu süreçte biz öyle AK Partili vekiller
tanıdık ki, adamların olup bitenden neredeyse zerre kadar haberleri yok.
Varsa yoksa yakınlarına iş kovalamanın derdinde!
Bir de "amandır kimseyle kötü olmayayım" hesabı içindeler!
Maslahat savma kabilinden bile olsa paralel yapıya dalaşmak istemiyor.
Düşünün ki böyle tiplerden değil 400, bin 400 tane olsa ne çıkar...
Ama
İstanbul'da Selami Altınok, Muğla da Veysel Tipoğlu, Erzurum'da Vali
Ahmet Altıparmak, Emniyet Müdürü Kamil Karabörk , başsavcılarımız Ünal
Bingül ve Ahmet Çiçekli gibi yürekli insanlar olmasaydı, paralelciler
künde üstüne künde atarlardı.
Neyse ki doğru isimler doğru zamanda iş başında oldular.
Alın size bir örnek daha...
Acaba Efkan Alâ'nın makamında başkası oturuyor olsaydı, paralel yapıyla mücadelede, gövdesini taşın altına koyar mıydı?
Aynı Kabine'de başka telden çalanları görüyoruz işte...
Sonuç olarak, şu dönem iyi bürokratlar yerlerinde kalmalıdır.
Çünkü: Türkiye'nin onlara o makamda daha çok ihtiyacı var.