Su içene yılan dokunmaz…
Su gibi aziz ol…
Aç susuz kalmak…
Su yüzü görmemiş…
Su!.. Türkçe’de bir ünlü ile ünsüzün meydana getirdiği müthiş güzellikteki bir ses. Başka dilde var mıdır bu kadar güzel bir isim!..
Suyun güzelliğinin ve özelliğinin kültürümüzde o kadar önemli yeri vardır ki; bununla ilgili atasözleri ve deyimler üretilmiştir.
Yukardaki birkaç deyimi bir kenara bırakıp, Kutsal Kuran’a dönelim; yani Allah’ın sözlerinden birkaçına bakalım.
/Bakara (22): (Allah) sizin için Arz’ı (Dünya’yı) bir döşek, Göğü bina kıldı. Ve gökten yağmur indirdi, bununla sizin için rızk olarak, ürünlerden çıkardı. Bunları bildiğiniz halde, Allah’a ortaklar kılmayın./
/Ra’d (17): O Allah ki, gökleri ve Arz’ı yarattı ve gökten su indirdi. Arkasından onunla, sizin için rızk olarak ürünler çıkardı. Ve O emriyle denizde yüzen gemileri, sizin yönetiminize verdi. Ve ırmakları da sizin kullanımınıza sundu.
Bu iki ayetten başka, su ili ilgili birçok ayete rastladım; ama diyeceğimi demek için bu iki ayet benim için yeterli.
Şimdi siz bu iki ayetten şunu anlar mısınız!..
(Haşa) Allah suyu bütün canlılar için değil, kapitalizmin emrine verdi; verdi ki onlar da paralarına para katsınlar…
Oy isteme sırasında Allah Kelamı’nı ağızlarından düşürmeyenler, oyları aldıktan sonra para sözcüğünü dillerine yerleştiriyorlar; ne yazık ki hal ve gidiş bu vaziyette!
Paraya saygı değil, doğaya saygı göstermek, sadece bizim inancımızda değil, hemen hemen her inaçta bulunan bir değerdir.
Durum böyleyken, siz kalkın enerji konusunu öne alarak doğayı ve canlıları öteleyin! Bu da yetmez, bu karara karşı gelenleri engelleyin; bu da yetmez, kolluk kuvvetleriyle cezalandırın; bu da yetmez gibi Erzurum’un Ödük Vadisi’nde yaptırılacak hidroelektirik santraline, yani HES denilen hesaba karşı gelen on yedi yaşındaki Leyla Yalçınkaya adındaki gencecik kızı izole etmeye çalışın. Leyla’yı Mecnun saydığı doğayı sevdiği için korkutun, yıldırmaya çalışın!
Olacak şey mi!.. Değil; ama oluyor işte!
Bilen bilir, yıllar önce bir film sinemalarda izlenerek o günlerin gişe rekorunu kırmıştı.
Susuz yaz!
Güçlü ile güçsüzün su kavgasıydı bu! Toprağına can veren su için verilen canların öyküsüydü!
Şimdi değişen ne ki!.. Yine güçlü ile güçsüzün kavgası.
Peki, bu kavgada bizim yerimiz neresi olmalı?
Elbette halkın ve haklının yanında yer almalıyız; almalıyız ki yukardaki ayetlere ihanet etmeyelim.
Olur ya, diyen olur ki; bu konuya niye Allah’ı Kitap’ı karıştırıyorsun?
Ne yapalım, birilerinin şerrinden sığınacak başka neyimiz var ki!
Su koyvermek yok!
Suya sabuna dokunmadan yaşayanların her zaman kirli bir yanı vardır!
Hem suyu mu çıktı başka enerji kaynaklarının!
Ne dersek diyelim, işin ucunda para varsa, akan sular durur!
Ve duracak gibi!
Olsun, biz yine bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz!
Bir söz de bizden diyerek , akan su yosun tutmaz, misali akıp gideceğiz işte.
Susuz hamamı önce külhanla tellak yıkar!
Anladınız siz onu!