Elhamdülillah Müslüman olduğumuz için yüce Allah'ın bizi topraktan yarattığını kalubeladan beri bilmekteyiz. Ancak anamızdan doğarak, yaşayarak ölüp mezara konulana kadar toprağın başka bir versiyonu olan kemik + et + kan + deri + tırnak + saç gibi unsurlardan oluştuğumuzu unutuyoruz.
Aslında gerek doğada kendiliğinden, gerekse insan eli ile veya diğer canlılar tarafından kurulan, üretilen ve yetiştirilen her şey topraktır.
Şöyle ki: Dünyamızda ki ana materyal olan toprak 118 elemen ten oluşan bir oluşumdur.
Canlı ve cansız ( insan, hayvan, bitki ve benzeri ) objeleri oluşturan denklemin bileşenleri ise; toprak, su ve ateş (enerji) dir. Burada sadece Topraktan bahsedeceğim. Çünkü yapmış olduğum mesleki uygulamalarım ve almış olduğum mesleki eğitimden dolayı bilgi birikimim sadece toprak ve bitkiler hakkında açıklama yapmamı gerektiriyor.
Dünyanın her ana kıtasında yer alan ana materyal (toprak ) rijit ve heterojen bir şekilde 118 elementin farklı oranlardaki bileşimlerinden oluşmaktadır. Yine bir ana kara parçası üzerinde bulunan farklı paralellerde ve farklı meridyenlerde yer alıp, deniz seviyesinden olan farklı yüksekliklerde ki coğrafyalarda bulunan ve farklı yeryüzü şekillerindeki toprak 118 element in farklı oranlarda ki birleşiminden meydana gelmektedir. Farklı Kıtalarda yetişen bitkilerin, kutuplara ve ekvatora olan uzaklıklarına göre farklı familyalardan, türlerden ve cinslerden meydana gelmesinin ana nedenlerden en önemlisi toprak bünyesini oluşturan elementler in farklı oranlarda bulunmasıdır.
Yeryüzünün alanına göre çok küçük bir parçası olan doğduğumuz bölgede bulunan toprak 118 elementin belli ve uygun oranlarda bir araya gelmesinden oluşmuştur. Bu bölgede yetişen bitkisel ve hayvansal besinleri yiyerek beslenen ebeveyinlerimiz, bizim bedenimizin oluşmasında toprakta yer alan belli oranlardaki elementlerden oluşan yine toprakta yetişmiş olan bitkilerden ve bu bitkileri yiyerek beslenen hayvanlardan elde edilen besinleri yiyerek beslenmişlerdir.
Anamızın rahmindeki oluşumuzdan doğup belli bir yaşa gelinceye kadar yaşadığımız bölgenin, besinleri ile beslendiğimiz için bu bölgede yaşamayı severiz. Çünkü bu bölgenin toprağında hangi oranlarda, demir, azot, fosfor, potasyum, mağnezyum var ise bizim bedenimizde de o oranlarda bulunmaktadırlar. Hatta bu bölgede yaşayan bakteri, virüs ve diğer hastalık etmenlerine karşı bedenimiz bağışıklık sistemini oluşturmuştur. Belli bir yaştan sonra uzak bir coğrafyaya giden insanlar her zaman ÖZVATAN diye tabir edilen doğup büyüdükleri bölgenin hasretini (özlemini ) çekmeye başlarlar. Yapılan bilimsel araştırmalar, doğup büyüdüğü bölgede yaşayan insanların ve canlıların, başka uzak bölgelere nakıl giden insanlardan ve canlılardan daha huzurlu, mutlu ve uzun süreli yaşadıklarını ortaya koymuştur.
Bitkisel ve hayvansal üretim yapan biz ziraat mühendisleri, üretim çalışmalarımızda teknolojiyi kullanarak her ne kadar birim alandan maksimum seviyede verim almaya çalışsak bile üretimi ancak kısıtlı ve belli oranlarda artırabilmekteyiz. Üretimi artırmak için toprağa verdiğimiz 9 Adet makro (oksijen, hidrojen, azot, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, kükürt, karbon) ve 7 adet mikro (demir, bakır, çinko, klor, bor, mangan, molibden) elementin etkileri sonucunda toprakta bulunan 118 elementin oranlarını bozduğumuz için ilerleyen yıllarda tarım arazilerinde çoraklaşmalara ve verimsiz toprakların oluşmasına sebep olmaktayız.
Toprakta bulunan elementleri kökleri vasıtası ile alan bitkiler bu elementlerden oluşan toprak versiyonunu bir fabrikasyona tabi tutarak, toprağın başka bir versiyonu olan arpa, buğday, soya, çeltik danesi veya elma, üzüm, kayısı, portakal ve şeftali gibi meyveleri oluşmasını sağlarlar.
Daha sonra biz insanlar ve diğer canlılarda toprağın başka versiyonu olan arpa, buğday, soya, çeltik danesi veya elma, üzüm, kayısı, portakal ve şeftali gibi meyveleri yiyerek, yine toprağın başka bir versiyonu olan ve canlıların bedensel yapısını oluşturan, et, kemik, kan, tırnak, sac, ter bezleri, üreme unsurlarının, lenf bezleri ve kasların oluşmasını sağlarız.
Allah tarafından bizlere verilen yaşama sürecini tamamlayıp öldüğümüzde, Enerjiyi oluşturan ruhumuz diğer dünya olan Ahirete intikal eder, vücudumuzu oluşturan bir diğer bileşen olan suyu oluşturan sıvıların bir kısmı ölüm esnasında kalanı da ölüm gerçekleştikten sonra buharlaşma ve benzeri yollarla bedenimizi terk eder. Geriye kalan toprağı temsil eden deri, et, kemik, sac ve benzeri objelerde belli bir zaman dilimi içerisinde çürüyerek toprak oluruz.