Binlerce sahne aktı hayalimden
Milli mücadelenin gerçek kahramanlarından
İkmalciler, kağnıcılar, arabacılar, hep kadındılar.
Bacılar, analar, nineler, hepsi kurtuluşun içindeydiler.
M. Kemal, F. Çakmak, K. Karabekir Paşalar
Halit Paşa gibi gözü kara yiğitler
Demircioğlu Efeler, Ayşeler, Kara Fatmalar
Sakarya’da düşmanı yenen, çarıksız, mert yiğitler
Bu vatanı kurtaran gerçek kahramanlardı onlar.”
Erzurum; tarihi geçmişi, kültürel zenginliği, stratejik önemi ve coğrafi yapısıyla Anadolu’nun kilidi konumunda, önemli bir şehir olarak bilinir.
Erzurum bu özelliklerinin yanında, milli refleksin ve milli duruşun en yüksek noktada hissedildiği bir şehir olmakla da meşhurdur.
Prof. Dr. M. Doğan Hoca’nın “İstanbul’da ahaliyi, Erzurum’da milleti görürsünüz” ifadesi ile İsmail Habip Sevük’ün “Vatana olan borç hiçbir zaman ödenmez, ama Erzurum; vatandan hep alacaklı olmuştur” cümlesi, dadaşlar diyarının bu ulvi niteliğini en güzel şekilde anlatmaktadır.
Evlatlarını bu asil duygularla besleyen Erzurum, tarihte silinmez izler bırakan ünlü şahsiyetleriyle de gıpta edilecek bir özelliğe sahiptir.
Cumhuriyet kuran iradeye can suyu olan Erzurum, ünlü şahsiyetleri içerisinde “Kara Fatma, Nene Hatun, Name Hatun, Topal Gülizar gibi…” kadın milli kahramanlarıyla da oldukça özel bir ünvana sahiptir.
Her birinin insanda hayranlık uyandıran ayrı bir macerası ve hikâyesi olan bu ender hemşehrilerimizden biri de Üsteğmen Kara Fatma’dır.
Subay olan eşi Derviş Bey’in şehit olmasından sonra “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” deyip, Kuvay-i Milliye saflarına katılan dadaş kızı Kara Fatma, İstiklâl savaşımızın birçok cephesindeki kahramanlığı ile Türk tarihinin şanlı sahifelerinde yerini almış, önemli isimlerden birisidir.
İstiklâl madalyası sahibi bu mümtaz dadaş kızının, kendisine bağlanan maaşı almayıp Kızılay’a bağışlaması ise kelimelerin ifade edemeyeceği, olağanüstü bir asalet örneğidir.
“Esasen bütün emel ve arzum, yapmış olduğum hizmetten dolayı hiçbir menfaat beklemiyor olmamdır, Kızılay’a maaşımı terk etmekle, vatana son vazifemi yaptım” diyen bu asil Türk anasına karşı, millet olarak vazifemizi tam yaptığımızı, ne yazık ki söyleyemiyoruz.
Ömrünün son yıllarını sefalet içerisinde geçiren, sığındığı Rus manastırında torunlarıyla birlikte çileli günler yaşayan Kara Fatma’nın bir mezarının bile olmaması, her vicdan sahibinin yüzünü kızartan vefasızlık örneğidir.
“Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan, üzerimdeki İstiklâl madalyasıdır. Açım ama şerefliyim” diyen Kara Fatma’nın, diğer Milli Mücadele kahramanları gibi dünyadaki tek varlığı, içerisinde yattığı toprak olmuştur.
Çöken bir imparatorluğun külleri arasında yedi düvele karşı mücadele verip, bağımsız bir devlet oluşturan iradenin içerisinde, Kara Fatma gibi örneklerin sayısı oldukça fazladır.
İşte; imkânsızı başaran, kağnıyı kamyon karşısında muzaffer kılan bu gücün sırrı, sergilenen kahramanlıkların arkasında saklıdır.
Yine ne garip tecellidir ki bayrağımızın dalgalanmasında, bağımsız bir devlet oluşturmamızda, önemli katkıları olan bu güzide şahsiyetlerin kader çizgileri de bir benzerlik göstermektedir.
Kara Fatma’nın Darülaceze’de vefat etmesi, Nafız Kotan’ın yoksullukla geçen son günleri ve Kara Fatma gibi mezarının olmaması, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un çocuklarının bakım evlerindeki hazin yaşam öyküleri gibi.
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetişmesi uğruna canlarını ortaya koyup, inanılmaz fedakârlıklar gösterip, cepheden cepheye koşarak, bize bağımsız bir devlet bırakan, Kuvay-i Milliye’nin mümtaz şahsiyetlerinin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Makamları cennet olsun
NOT:ER-VAK tarafından 11.Mart 2010 Perşembe Günü Saat 19.00’da Erzurum Lisesi Kültür Salonu’nda Kara Fatma’yı anma toplantısı tertip edilecektir. Bahçeşehir Üniversitesi hocalarından stratejik araştırmalar uzmanı sayın Ercan Çitlioğlu’nun sunacağı konferansa tüm halkımız davetlidir.