Yavuz hırsız evsahibini bastırır misali, müstafi başsavcıvekili Hasan
Kılıç da, işlediği "cürüm"ü yok hükmünde kılmak için ha bire yeni
manevralar yapıp duruyor!Dava açmış; bizden de tehdit ettiği hakime
hanımdan da "tazminat" talep ediyor!
Anlaşılır gibi değil...
Adam, başsavcı sıfatıyla adeta Hakim Vildan
Yeşilyurt
Çelebi'nin odasını basıp, "...eğer o polis şeflerini tutuklarsan
sonrasını sen düşün" mealinde doğrudan doğruya tehdit
savurup, gözdağı vermek istemişti.
Hukuk tarihine "skandal" olarak geçen bu durum, aynı saat hem yazılı tutanağa geçiriliyor, hem de ilgili mercilere bildiriliyor.
Görgü
tanığı da var. Yani Hakime Hanım, durup dururken meslektaşına ''suç''
isnat etmiyor. Buna rağmen, bir dönem kılıcının önü de ardı da kesen ama
daha sonra maskesi düşürülen o müstafi başsavcıvekili, zeytinyağı gibi
üste çıkmaya çalışıyor.
Oysa bu hukukdışı ve temayül ötesi eyleminden ötürü, hakkında açılmış ve elan devam eden soruşturma var...
Biz o gün, onlarca yayın organının yaptığı gibi, Hakim Vildan Yeşilyurt Çelebi'ye yapılan tehdidi haber yapmıştık.
Bu
meşum olaydan sonra, paralelci olduğu kabak gibi ortaya çıkan Hasan
Kılıç, adres saptırmaya başladı. Zahir, böyle yapmakla kendisini
saklamış olacak...
Kimse yutmuyor artık bu ucuz numaraları...
Bundan iki yıl önce, bu ülkede yargı yoluyla
yapılmak istenen darbeyi sağır sultan dahi duydu.
Eğer
o taraklarda bezi yoktuysa, adama sormazlar mı, Hasan Kılıç, paralelci
polislerin tutuklanıp ya da tutuklanmamaları seni niye bu kadar
ilgilendirdi?
Kendi meslektaşını tehdit edecek kadar gözünü karartırken, olmaya ki adalete mi hizmet
ediyordun!?
Bu ülkede her yurttaşın adalete gitmeye ve dava açmaya hakkı vardır.
Ancak
bazıları hâlâ yargının kendi emirlerinde olduğunu sanıyorsa, yani
adaletin ayaklar altına düştüğüne inanıyorsa, feci şekilde yanılıyor.
Çünkü o karanlık dönem bitti...
Paralel yapı, 17-25 Aralık'ta giriştiği darbe ile sadece kendini ele vermiş
olmadı, milletin ve devletin de
uyanmasına neden oldu.
Bu da, şer'den hayır doğmasıydı...