Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı: Hocaefendi'nin iadesi hukuken mümkün değildir. ABD'nin hukuksuz sınır dışı etme taraftarı olmadığını biliyoruz.
Erzurumajans-Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, Başbakan Erdoğan'ın bir Amerikan televizyonuna verdiği demeçte Fethullah Gülenhakkında, "Stratejik ortağımız ABD'nin Fethullah Gülen'i iadesini ümit ediyorum. En azından sınır dışı etmeliler." sözleri üzerine, "Hocaefendi'nin iadesi hukuken mümkün değildir. ABD'nin hukuksuz bir sınır dışı etme taraftarı olmadığını biliyoruz." açıklamasında bulundu.
GYV'nin gündeme ilişkin Swiss Otel'de düzenlediği basın toplantısında konuşan Mustafa Yeşil, son dönemde Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler alanındaki gerilemenin kaygı verici bir boyuta ulaştığını belirtti.
"GİDİŞAT KAYGI VERİCİ"
Yeşil, "Toplumumuzun uzun yıllar boyunca ağır bedeller ödeyerek inşa ettiği demokrasi ve çoğulcu atmosfer, kısa vadeli siyasi kazançlar hesabına örselenmektedir. 10 yıllık demokratikleşme sürecinin destekçisi ve iktidarın da referans aldığı başta Avrupa Birliği olmak üzere saygın uluslararası kurumların da bugünkü gidişatı vahim bulduğu her vesileyle açıkça ifade edilmektedir. Demokrasilerin vazgeçilmezi olan basın özgürlüğünde kaygı verici bir gidişat söz konusudur. Ülkelerin basın özgürlüğü sicilini ölçen uluslararası kuruluşların 2014 yılı raporlarında Türkiye'nin "medya alanında özgür olmayan ülkeler" statüsüne düştüğü ifade edilmektedir." şeklinde konuştu.
"KİŞİ VE KURUMLAR HEDEF ALINARAK İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR"
"İktidar adına konuşan bazı siyasiler nefret dili ve gerilim stratejisi ile kendisi gibi düşünmeyen tüm kesimleri ötekileştirmekte hatta şeytanlaştırmaktadır." diyen Yeşil, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu durum ulusal birliğimizi hiç olmadığı kadar tehdit etmektedir. Buna ek olarak toplum katmanlarında ve özellikle de muhafazakar tabanda, yakın tarihimizde benzeri görülmemiş şiddette bir ayrışma yaşanmaktadır. Bütün bunlar uzun yıllar devam edebilecek toplumsal bir paranoyanın kapısını açmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nden medyaya, iş dünyasından insan hakları örgütlerine kadar farklı ve eleştirel görüşler dile getiren tüm kişi ve kurumlar hedef alınarak itibarsızlaştırılmaktadır. Bir süredir bu kara propaganda kampanyasının hedefindeki toplum kesimlerinden biri de Hizmet Hareketi'dir.
"LİNÇ KAMPANYASI, NEFRET SÖYLEMİ DÜZEYİNE GEÇTİ"
Bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı kabine üyeleri ve hükümete yakın medya organları tarafından Hizmet Hareketi'ne yönelik linç kampanyası, çoktan nefret söylemi düzeyini geçmiştir. Bunun yanı sıra, farklı düşünenler iktidar imkânları ve devlet gücü de kullanılarak vatana ihanet ve darbe söylemleriyle suçlanmaktadır. Demokratik hukuk devletinde asla kabul edilmeyecek, temel insan haklarını ayaklar altına alan bu söylem ve uygulamalar herkesin gözü önünde cereyan etmekte, siyasi hedef ve çıkarlar için yürütmenin gücü kullanılarak hukuk askıya alınmaktadır."
"MAĞDURİYETLER DARBE DÖNEMİNİ ARATIR HALE GELMİŞTİR"
Fethullah Gülen'nin iadesinin istenmesi ve yurt dışındaki Türk okullarını kapatma çabalarına da tepki gösteren Yeşil, "Milletimizin fedakârlığının eseri, dünyadaki gururu ve en önemli küresel markası olan Türk okullarını karalayarak kamu imkânlarıyla kapattırma çabası, öğretmenlerine yaşatılan mağduriyet, Fethullah Gülen'in akıl dışı gerekçelerle iadesinin istenmesi, hizmete gönül veren iş adamlarının baskı altına alınması ve Erdoğan'ın 'bunlara su bile yok' tehdidinin arkasından yaşanan boykot ve mağduriyetler darbe dönemlerini bile aratır hale gelmiştir. Gerçek şu ki; hukuk tanımayarak Camia üzerinde yürütülen bu linç kampanyasının gelecekte farklı dini cemaatleri ve diğer sivil oluşumları hedef almayacağını kimse garanti edemez." dedi.
GÜLEN'İN İADESİ
Başbakan Erdoğan'ın bir Amerikan televizyonuna verdiği demeçteFethullah Gülen Hocaefendi hakkında, "Stratejik ortağımız ABD'nin Fethullah Gülen'i iadesini ümit ediyorum. En azından sınır dışı etmeliler." sözünü hatırlatan Yeşil, "Hakkında hiçbir soruşturmanın olmadığı bir dönemde Başbakanın böyle bir ifade kullanması, vahim olduğu gibi muhtemel bir soruşturma sürecinin ne kadar siyasi olacağının da kanıtıdır. Hocaefendi'nin iadesi hukuken mümkün değildir. ABD'nin hukuksuz bir sınır dışı etme taraftarı olmadığını biliyoruz.
Kaldı ki Hocaefendi, daha önce değişik iddia ve iftiralarla yargılanmış ve beraat etmiştir. Hukuk ilkeleri açısından iadesini gerektirecek ve uluslararası nitelikte kabul edilebilecek hiçbir gerekçe ve delil bulunmamaktadır. Gerçek böyle iken medya üzerinden bu tür bir girişimde bulunmak, 'Camianın sanki Amerika'nın güdümündeymiş imajı ve algısı' oluşturmaya dönük bir gayret olduğunu göstermektedir. Hâlbuki evrensel insan hakları, hukuku ve değerlerini hedef alarak birlikte yaşamayı kendisine şiar edinmiş olan Hizmet Camiası; ABD'nin de dâhil olduğu yaklaşık 160 ülkede eğitim faaliyetleri göstermektedir. Bütün bu faaliyetlerin bir devletin, bir kültürün veya bir gizli servisin güdümünde yapılıyormuş gibi gösterilmesi Anadolu'nun her kesiminden fedakâr gönüllüler başta olmak üzere bütün bu ülkelerdeki, farklı din, dil, etnik köken ve kültüre sahip Hizmet Hareketi dostlarına hakaret ve bühtandır." ifadelerini kullandı.
DİĞER CEMAATLERLE ANLAŞMA OLDU MU?
Yeşil, 'diğer cemaatlerin Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşüp uzlaşı talep ettiği' yönündeki soruya, "Diğer cemaatlerden bir heyetin Hocaefendi'yi gittiğiyle alakalı bir bilgi yok. Böyle bir görüşmenin olduğunu zannetmiyorum. Ancak şöyle bir mesele oldu; Sayın Fehmi Koru ile beraber Alaattin Kaya'nın Hocaefendi'yi ziyarete gittiği ve o görüşmenin de gerek Cumhurbaşkanımızın gerekse Başbakanın bilgisi dahilinde olduğu ve oradaki görüşmeden sonra bir mektubun getirildiği ve bu mektubun içeriğinde gerçekten ?ben bir cümle ile hatırlatayım- 'ülkemizin huzuru, bu ihtilafların çözümü noktasında hükümet ve iktidar bir adım atacaksa biz 10 adım atmaya razıyız. Bu noktada yapılacak her türlü fedakarlığa ve gayrete razıyız' cümlelerini hatırlayacaksınız. Fakat Sayın Başbakanın medya mensuplarıyla yaptığı toplantıda o mektup maalesef sanki bir pazarlık unsuruymuş gibi anlaşıldı ve algılandı. Sayın Başbakan'ın orada 'artık süreç bitti, böyle bir pazarlık anlayışımız yoktur' gibi yaklaşımı oldu. 'Ameliyat başladı, ilaçla tedavi olmaz' kavramı asla Hocaefendi'ye ait bir kavram değildir. Ancak, 'ameliyat başlamıştır' sözünün biz Başbakana ait olduğunu biliyoruz. Böyle bir görüşme, böyle bir ifade, böyle bir açıklama olmamıştır." şeklinde cevap verdi.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ DİNLEME SKANDALI
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, Dışişleri Bakanlığı'ndaki dinleme skandalının faillerinin ve görevini ihmal edenlerin bulunmasının hükümetin görevi olduğunu söyledi. Yeşil, "Alabildiğine sıkı güvenlik önlemleriyle korunan mekânların ancak yüksek teknolojiyle dinlenebileceği bilinen bir gerçektir. Benzeri, ancak devletlerarası karşı casusluk faaliyetlerinde görülebilecek olan bu tür bir dinleme vakasını bahane ederek "kanaat oluştu" türünden ifadelerle sivil bir hareketi yıpratmak akıl ve hukuk ölçüleriyle bağdaştırılamaz." dedi.
GYV'nin gündeme ilişkin Swissotel'de düzenlediği toplantıda konuşanMustafa Yeşil dinleme olaylarına da değindi. Özellikle Dışişleri Bakanlığı'ndaki dinlemenin Hizmet Hareketi'ne yıkılmaya çalışılmasını eleştiren Yeşil, "Devletin en mahrem görüşmelerini dinleyen ve sızdıranların yanı sıra görevini ihmal ederek bu zaafı oluşturanlardan da hesap sorulması Hükümetin namus borcudur." ifadelerini kullandı.
Suriye'ye giden MİT tırlarının durdurulması olayını da hatırlatan Yeşil, "Devletin güvenlik ve istihbarat birimleri ile yargı arasında cereyan etmiş bir hadise olmasına rağmen, Hizmet ile ilişkilendirilmesi gerçekle telif edilemez. Devlet birimleri arasındaki koordinasyonsuzluğun yol açtığı bu skandalın hukuk çerçevesinde aydınlatılması gerekirken, bu iddiayı yargısız infaz niteliğindeki tasfiye ve art niyetli operasyonlara gerekçe yapmak hukuka sığmaz." açıklamasında bulundu.
"EKONOMİDEKİ OLUMSUZ GELİŞMELER BİLE HİZMET'E MAL EDİLDİ"
17 Aralık sonrası ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerin bile Hizmet Hareketi'ne mal edildiğini vurgulayan Yeşil, "Halbuki, yürütmenin yargı üzerinde baskı kurmasıyla başlayan süreçte yabancı sermayenin kaçacağı, iş hayatına ket vurulacağı ve ekonomimizin zarar göreceği yönündeki haklı endişeler ekonomik çevrelerce de dile getirilmiştir. Ekonomik istikrarı asıl tehdit eden faktör, hukuku askıya alan ve teşebbüs hürriyetine yapılan keyfi müdahalelerdir." şeklinde konuştu.
"HİZMET, MÜSPET HAREKET PRENSİBİNDEN TAVİZ VERMEYECEK"
Hizmet'in, müspet hareket prensibinden asla taviz vermeyeceğinin altını çizen Yeşil, şöyle devam etti: "Birlikte yaşama kültürüne, barış ve uzlaşıya, eğitim ve diyalog faaliyetlerine devam edecektir. Toplumsal barış ve huzurumuzu bozacak girişim ve kışkırtmalara, nefret söylemlerine, şeytanlaştırma ile itibarsızlaştırma girişimlerine takılmayarak kendi mana köklerinde ve geleneğinde var olan kin gütmeme, herkesi konumunda kabul etme prensipleri ile onurlu duruşunu sürdürecektir.
İktidar partisinin dar bir kesimine ait kutuplaştırıcı ve ötekileştirici dilin parti tabanın çoğunluğunda kabullenilmediğini görmekteyiz. Farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşayabilmenin en güzel örneklerini veren toplumumuzun içinde bulunduğu bu kısa süreli huzursuzluğun üstesinden geleceğine inanmaktayız. Hizmet Hareketi yeniden toplumsal huzur ve uzlaşının tesisi için her zaman olduğu gibi kendi üzerine düşen sağduyulu yaklaşımına devam edecektir.
Demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan, kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye arzusuyla kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz."