Abdullah Gül sakin, i,yumuşak, Güler yüzlü, iddiasız, verileni alan, risk almayan BİRİNCİ SINIF GİBİ GÖRÜNEN İKİNCİ ADAM tanımına şip diye oturuyor.
Geldiği her yere BİRİNCİ ADAMLARIN onayı,desteği ve müsaadesiyle gelmiştir.
Dün Erbakan'ın himayesinde ve Kanatları altında yol alan Gül, Erdoğan'ın himmetiyle Cumhur Başkanlığı makamına kadar gelmiştir. Kendisinin cumhur üzerinde ciddi bir etkisi ve albenisi yoktur.
Hamisi himmet etmiştir.
O da atandığı makamda hamisinin istek ve taleplerini harfiyen yerine getirmiştir.
Cumhurbaşkanlığı süresinde 8500 civarında kanun ve karar ne varsa hepsini geciktirmeden, imzalamıştır.
Önüne onaylaması için gelen kanunlar hazretin dünya görüşüne, vicdanına, demokrasi anlayışına ters düşmesine rağmen, bağrına taş basarak, istemeye istemeye, vicdan azabı çekerek imzaladığını söylüyor.
Nerde söylüyor? Adeta editörlüğünü yaptığı, hangi tarihte basılması uygun olacağına karar verdiği, bazı bölümleri değiştirip, bazı bölümleri dikte ettirdiği, danışmanı Ahmet Sever'e yazdırttığı "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le 12 yıl"
Kitab'ında söylüyor.
Velinimetinin polisleri, Gezi olayında destan yazarak öldürdükleri, kör bıraktıkları, sakat bıraktıkları onlarca Genç'i perişan ederken bu zat çok üzülüyormuş, ama ne yapsın ki elinden bir şey gelmiyormuş, imkanı yokmuş üzülmekten başka bir şey yapamamışmış.
Baş komutanı olduğu Ordu hapisler doldurulurken, emrindeki komutanlara esir muamelesi yapılırken, onların başına kumpas kurulurken, bir şeyler sezinliyormuş ama yapacak birşeyi de yokmuş sadece rahatsız oluyormuş.
Kendi imzasıyla atanan Dört Bakanın yolsuzluk ve hırsızlık yaptıklarına kanaat getirilmişmiş, o olsaymış yüce divana gönderirmiş ama ne yapsın ki
o yokmuş ah bir olsaymış siz görürdünüz yolsuzluk yapan Bakanları nasıl analarından doğduğuna pişman edermiş.
Doğru söylüyor o yokmuş.
Tıpkı Şairin dediği gibi "Ne Kadınlar sevdim zaten hiç yoktular"
Eğer çektiği vicdan azabı olsaydı Vicdanını rahatlatmak için Abdullatif Şener gibi davranırdı. Belkide AKP'nin kokuşmasına mani olurdu, ama o koltuğu,saltanatı tercih etti.
Ama Köşküne yaptığı masraflardaki cömertliği, Topkapı Sarayı'ndan hanımının sipariş ettiği padişah tahtını getirme konusundaki kararlılığı, Kızının 7000 polisin görev yaptığı Altın , mücevherlerle doldurulan hediye çuvalları konusundaki dik duruşu, Türkiye'ye gelen Suudi Kral'ını otel odasında eşi ve hamisi ve hanımıyla ziyaret etmesindeki gelenekleri hiçe sayması, Kral'ın verdiği hediyeleri ısrarla söylememesindeki sırrına sadakatini hiç unutmadık.
Görevi bittikten sonra İstanbul'da Hüber Köşkü'nde bütün avenesi ile debdebesini aylarca devam ettirmede gösterdiği direncini Ülkenin menfaatında gösteremedi.
Tanrı'nın en Şanslı kulları arasında yer alan bu adamların "attıkları her taşa kuşlar değmiştir."
Şimdi Bir taş daha atmaya hazırlanıyormuş.
Ülke yönetimine yeniden talip olmak için, Hemde velinimetine rağmen.
Yeni ve güçlü bir hami bulmuş herhalde.
Parlatılmaya başlatıldığına göre, Garip ve sahipsiz memleketimin çilesi hala bitmemiş gibi Vesselam.