İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Erzurum'a kalkacak olan uçağın bekleme salonundayım.
Havalimanı'nda her zaman olduğu gibi müthiş bir yoğunluk yaşanıyor.
Tanıdık bir sima görebilme ümidi ile etrafıma bakınıyorum.
Gözüme şimdilik kimse takılmıyor, biraz erken gelmiş olabilirim diye kendi kendimi teselli etmeye çalışıyorum.
Uçağın kalkış vakti yaklaşıyor, bekleme salonu dolmuş vaziyette, yine aşina olduğum, tanıdığım kimseler var mı diye bakıyorum! Bir kişi bile çıkmıyor.
Oysa şahit olduğum bu durum, son yıllarda gördüğüm manzaralardan hiçte farklı değil.
150 ? 200 kişilik uçaklarda, bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda tanıdık sima görmek, artık alıştığımız bir durum oldu.
Birkaç yıldan beri gözlemlediğim bu durum karşısında; acaba şehir mi yabancılaşıyor, yoksa biz mi şehre yabancı kaldık? Sorusuna cevap arıyorum.
Bu şehirde doğduğumu, yarım asrı çoktan geride bıraktığımı, anamın babamın, dedelerimin nenelerimin bu toprağın insanları olduğunu bir kez daha hatırlıyorum.
Otuz beş yıldır işlettiğim eczanemin kapısından günde ortalama elli kişinin girdiğini düşünüp, ne kadar simaya aşina olduğumun hesabını yaparak, durumu anlamaya çalışıyorum.
Cumhuriyet Caddesi'nde yürürken her iki kişiden birine selam verdiğimiz zamanları hayal ederken göç'ün şehirde neleri götürdüğünü ve demografik yapıyı nasıl değiştirdiğini düşünüyorum.
Erzurum'un; son yıllarda gelenleri ağırlayan, gidenleri uğurlayan büyük bir istasyon gibi olması yüreğimi sızlatıyor.
Göç olgusu karakış gibi kader yazgımız mı? Diye hayıflanıyorum.
Her geçen yıl Palandöken'in bağrındaki karlar gibi eridiğimizi hissediyorum.
Arkalarına bakmadan gidenleri, köprüleri yıkarak şehri terk edenleri, hatıralarını alıp götürenleri, elbette ki şikâyet edecek değiliz.
Herkesin mutlak bir gerekçesi vardır demek durumundayız.
Şehrin insanını dışarıya iten sebepleri yalnız ekonomik şartlara ve iklimin olumsuzluğuna da bağlayamayız.
Sosyal hayat, kişisel ilişkiler, homojen dünya görüşü ve cehaletin beslediği dar görüşlülük gibi sebeplerin etkisi yok diyemeyiz.
Kalkınma ve gelişme konusunda yeterli bir mesafe aldığımız söylenemez.
Hamaset sarhoşluğu yüzünden, olup biteni fark edemeyecek durumdayız.
Şairin dediği gibi; "Hara gidir sabahımız?" diye soranımız yok.
İnsanımızı toprağında tutamıyoruz.
Gençlerin gözü dışarıda, yetişmiş insan gücümüz şehirden ayrılmak için gün sayıyor.
Sermayesini biriktirenlerin çoğu başka bir şehre ilk adımı atmış fırsat kolluyor.
Düşüneni, münevveri, bürokratı, akademisyeni, tüccarı, esnafı gitme düşüncesinde.
Kültürü kim muhafaza edecek, gelecek nesillere kimler neleri miras bırakacak? Sorusu, maddi beklentilerin arasında kimsenin aklına bile gelmiyor.
Kırsal şehre taşınıyor, şehirli sahayı boşaltıyor.
Şehre taşınanların büyük bir kısmı şehirli gibi gözükseler dahi, düşünceleri ve dünyaya bakışları şehirli değil.
İşin garibi, meydan; şehir kültürünü köy menkıbeleri ile yorumlayanlara kalmış,
Erzurumluluk sevdası: "Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli" şarkısı gibi kulağa hoş geliyor.
Bizim hissiyatımıza dokunan, yaşamak istemediği bir şehir hakkında uzaktan ahkâm kesip; "Yapılmalıdır, edilmelidir, olmalıdır" diye komut verenlerle, siyaset beklentisi olanların Erzurum'u hatırlamalarıdır.
Kimseler rahatsızlık duymasa bile, rakamlar vicdanları acıtır cinsinden.
2007 ? 2012 tarihleri arasındaki beş yıllık göstergelere bakıldığında, 181.776 kişinin Erzurum'dan göç ettiği ve 117.342 kişinin Erzurum'a yerleştiği anlaşılmaktadır.
Erzurum'un merkez nüfusunun 382.383 olduğu gerçeğinden yola çıkıp bu tabloya bakıldığında, fotoğraf net bir şekilde görülmektedir.
Her yıl ortalama 36.355 insanımızın göç ettiği ve ortalama 23.468 kişinin şehre geldiği baz alındığında, on yıl içerisinde şehirden 363.550 civarında insanımızın göç edeceği ve bu süre zarfında 234.468 kişinin şehre geleceği anlaşılmaktadır ki bu durum oldukça düşündürücüdür.
Özetle; göç olgusu bu tempoda giderse, 20 yıl içerisinde il nüfusunu (778.195) aşan bir hemşehri kitlesini kaybedeceğimiz söylenebilir
Bu tablo fazla söze mahal bırakmamaktadır.
Ne diyelim; bu şartları beraberce hazırladık, insanımıza sahip çıkamadık, vefa gösteremedik, bari; inadına kalanlara sahip çıkalım.
YILLAR TOPLAM NÜFUS ALINAN GÖÇ VERİLEN GÖÇ
2007-2008 774.967 18.999 43.585
2008-2009 774.207 24.830 33.681
2009-2010 769.055 23.294 35.711
2010-2011 780.847 27.719 35.599
2011-2012 778.195 22.500 33.200