Bir eğitimci gözüyle "TEOG" un kaldırılmasına yönelik, ardı ardına üçüncü yazımı yazarak, düşüncelerimi dile getirerek paylaşıyorum. "TEOG"un kaldıılmasıyla, kamuoyu ve özellikle de öğrenciler ve veliler uygulayama konulacak denilen meçhûl sistemin ne ve nasıl olacağına ilişkin, endişeli bir bekleyişle, "pür-dikkat" odaklanmış durumda... Sayın Mili Eğitim Bakanımız'ın yeni sisteme ilişkin "Bize güvenin, kimsenin endişilenmesine gerek yok. Velilerimizin içi rahat olsun. Hiç bir hak kaybı olmayacak" türü iyimser sözlerinin dışında kimsenin bildiği pek bir şey de yok gibi... Elbette Bakanımımız'a güvenceğiz ve güvenmeliyiz de... Ama, "TEOG" sınavının kaldırılmasının öncesinde; "TEOG"un firsat eşitliğini sağlayan, eşitklikçi ve tutarlı ölçüm ve değerlendirmelerin yapıldığı başarılı bir sınav sistemi olduğundan söz edilmişti. "OKS"ye rahmet okutan "SBS" nin mücidi malûm Bakan Hüseyin Çelik de, aynen ve benzer kulağa hoş gelen lâflar etmişti. Ne diyelim; "Hâfizâ-i beşer, nisyân ile mâlüldür." Çok garip!
Yine, sayın Bakanın yeni sisteme ilişkin açıklamalarında; "Her okul kendi sınavını kendisi yapsın diyenler var. Herkesi mahallesindeki okula alın diyenlerler var. Eskiden de öyledi. Ankara Fen, İstanbul Erkek, Kabatas Lisesi gibi okullara girebilmek için, her iki dersin matematik ve Türkçenizin 5 olması gerekiyor. Eğitim uzmanı diyor ki, 85'in üzerinde notu olanlar girsin. Kimisi de diyor ki, açık uçlu sorular sorulsun. Sınavı yapacak öğretmen bir başkası olacak, okuyacak kişi başkası olacak. Ancak sonuçta öğrencinin ne cevap verdiğini ailesine de gönderilsin ki, o da bilsin. Bu da bir başka alternâtif" benzeri bir takım önerilerin ipuçlarını vermekte... Bu önerilerin tamamı, Türk Milli Eğitim Temel Kanunu'da yer alan "fırsat eşitliği ilkesine" ve yine, Anayasamızın 10. Maddesindeki "eşitlik ilkesi''ne aykırı uygulamalar olur ki, hiç birinin hayatiyet kazanma şansı yok gibi...
Ee ne oldu şimdi? TEOG sınavı "kaldırılırılsın; kaldırıldı" derken; yine daha karmaşıklı bir sınava kapı aralanacağının işaretleri verilmiyor mu? Hani nerede kaldı sınavsız bir sistem? Beşeri sermayemizi değerli kılan bir eğitim anlayışı ve sınavsız bir sistemin getirileceğinin iddiasına ne oldu? İki gündür yazdığım yazılarda, israrla ve inatla vurguladığım bir husus var. Mevcut ortaöğretim yapısıyla, sınavsız bir sistem getirilemez. Şâyet getirilmek isteniliyorsa, eskiden olduğu gibi, tüm niteliki ve puanlı Fen, Anadulu ve Sosyal Bilimler v.b. lise ve okulların genel liselere dönüştürülmesiyle, meslek liselerinin ise mevut yapılarını sürdürülmesiyle, ancak mümkün kılınabilir diyorum. Aksi ise, zor ve mümkün değil..Zevâhiri kurtarmak adına bir başka adla, bir başka sınavlı sistem olur ki, "Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmez" Hepsi o kadar!
Geçmişten günümüze ortaöğretimde ''merkezi sınavlar''a bakıldığında; Türkiye'de ortaöğretime yerleştirme sürecinde merkezi sınavlar belirleyici olurken, sınavlar çeşitli dönemlerde yöntem ve içerik olarak farklılık gösterdi. Ülke genelinde kimi zaman tek, kimi zaman birden çok sınavlar uygulandı.
Ülkemizdeki, ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin "Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı"nın ( SETA) hazırladığı rapor ve derlenen bilgiler tarandığınnda; sınavla öğrenci alan okulların tarihi çok eskilere dayanıyor. 1955 yılından itibaren hizmet vermeye başlayan ve yabancı dilde eğitim sunan "kolejler" öğrencilerini sınavla seçiyordu. Daha sonra öğrencilerini sınavla alan 1964 yılında itibaren "fen lisesi" 1985 yılından itibaren "Anadolu imam hatip liseleri" 1990 yılından itibaren "Anadolu öğretmen liseleri" ile 2003 yılında faaliyete geçen "sosyal bilimler lisesi" kurulmaya başladı. Kolej olarak açılan ve şimdilerde "Anadolu lisesi" olarak bilinen okullar ise 1999 yılına kadar öğrencilerini ilkokuldan itibaren merkezi sınavla aldı. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının başlamasıyla, Anadolu liselerinin ortaokul kısmı kapanmış, "Anadolu liseleri" hazırlık ve üç yıllık lise eğitimi vermeye başladı. Yeni düzenlemeyle öğrenciler, 8'inci sınıftan itibaren Anadolu liselerine yerleşmek için sınava girmeye başladı.
LGS, OKS, SBS, TEOG
Türkiye'de ortaöğretime geçişte merkezi sınavlar hep var oldu, ancak bu sınavların yöntemleri farklılıklar gösterdi. Liselere Giriş Sınavı (LGS), Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme Sınavları, Seviye Belirleme Sınavı (SBS) uygulanan farklı sınav sistemleriydi. 2000'li yıllarda sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına "LGS" ile yerleştirme yapılırken, 2004 yılından itibaren "OKS"ye geçilmiş, 2008 yılında son kez yapılan "OKS" ile bu sistem de terkedildi. "OKS"sistemine geçilerek özel okullar ile polis kolejine öğrenci alımları da bu sınavla yapılmaya başlandı. İlköğretim 6, 7 ve 8'inci sınıflar için düzenlenen "SBS"ye 2008 yılında geçildi, bu yılda sadece 6 ve 7'nci sınıflar için "SBS"düzenlendi. 2009 yılından itibaren ise bu sınav ilköğretim 8'inci sınıflara uygulandı. SBS 2012-2013 eğitim öğretim yılında son kez uygulandı ve yalnızca 8. Sınıflara uygulanmak üzere TEOG sistemine geçildi.
Yine, "SETA"nın araştırma raporuna göre, diğer ülkelerde durum nasıl? Bir bakalım:
Ortaöğretime geçişte her ülkenin farklı uygulamaları bulunuyor. ABD, Japonya, İngiltere (Gramer okulu), Macaristan, Güney Kore ile Hollanda merkezi sınavla liseye öğrenci alırken, Çin, Fransa, İtalya, Singapur ortaokul bitirme sınavı uyguluyor. Bazı ülkelerde sadece okul notları, görüşü, okul bazlı giriş sınavı da etkili bir yöntem olarak kullanılıyor.
Ülkelere göre uygulamalar şöyle: ABD'de liseye geçişte öğrenciler adrese dayalı olarak evlerine yakın bir liseye yerleşebildiği gibi, sınavla da bazı okullara yerleşebiliyor. Bazı eyaletlerde önemli devlet okulları öğrencilerini sınavla seçiyor. Çin'de, ortaöğretimde birinci kademeyi bitiren öğrenciler yılda bir kez ve yerelde yapılan giriş sınavına katılıyor. Sonuçlara göre okullar kontenjan belirleyerek öğrenci alıyor. Çin, genel liselerin kalitesini desteklemek için giriş sınavlarını destekliyor. Almanya'da, okul türlerine yönlendirme erken yaşlarda başlıyor. İlkokulu bitirenler başarılarına ve öğretmenlerinin değerlendirmelerine göre okullara yerleşiyor.
Fransa'da ise liseyi bitirmek için bitirme sınavına giren öğrenciler, sınavda belirlenen derslerin sorularını yanıtlıyor. Okul notlarının da önemli olduğu eğitim sisteminde üst öğrenime geçişte öğrencinin temel değerleri de önemli yer tutuyor.İtalya'da genel ve meslek liselerine geçebilmek için ortaokul bitirme sınavında başarılı olmak ve diploma almak şartı aranıyor. Başarılı olanlar istediği liseyi tercih edebiliyor. Güney Kore'de öğrenciler liselere yerleştirilirken seçme sınavına giriyor ve yerleştirmede notları da etkili oluyor. İngiltere'de merkezi sınavla öğrenci seçme uygulaması yer almıyor. Burada, genel okullara herhangi bir ölçüte bağlı kalınmaksızın kayıtlar yapılıyor. Farklı adlardaki diğer okullar ise öğrenci seçimini kendisi belirliyor. Finlandiya'da ise ülke genelinde yapılan bir sınav yok. Liseye gelen öğrenciler ortaöğretimdeki başarı notlarına göre gruplandırılıyor.
Netice, "analojik" bir akıl yürütmeyle ve yöntemle, yapılacak çıkarımlarla önümüzde, ülkemizde ve dış dünyada yığınla uygulamalar var; örnekler var. Yeniden "deneme-sınama" yoluyla bir başka sisteme yelken açmayalım. Boşa kürek çekmeyelim ve acele de etmeyelim. Getirilecek sistem ne ise, alternâtifleriyle "kamuoyu"nda alabildiğine tartışalım ve "eğitim surası" nda da bir güzel değerlendirelim ve bir yıl sonra da uygulamaya koyalım.. Öğrencilerimizi bir kez daha mağdur etmeyecek "dört başı mâmur" bir sistemi birlikte oturtalım. Ne dersiniz sayın Bakanım?