Demokrat Parti'nin kurucularından Ordinaryüs Prof. Dr. Fuat Köprülü 17 Mart 1950 yılında Vatan Gazetesi'nde "Milli Birlik Ne Demektir?" başlıklı bir yazı yayınlar.
Çocukluğumdan bu tarafa parti başkanlarının hemen her demecinde ileri sürdükleri: "Bugün ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu şey milli birlik ve beraberliktir," sözüdür.
Milli birlik ne demektir? sorusuna Köprülü, ne cevap vermiştir diye merakla okudum.
Ben de siz okurlarımla 67 yıl önce ülkemizin bilim ve siyaset alanında hem fikri hem de fiili olarak işin başında bulunmuş seçkin insanın kaleminden çıkan "Milli birlik ne demektir?" yazısından alıntılar alarak paylaşmak istedim.
Köprülüye göre milli birlik, totaliter ve demokratik rejimlerde farklı anlamlara gelir.
İster komünist ister faşist olsun totaliter rejimlerde milli birlikten anlaşılan tutum ve zihniyet şudur:"Yukarıdan gelen emrin bütün millet tarafından harfi harfine tatbiki ve buna karşı en küçük bir itiraz nidasının bile yükselememesidir. Her türlü fikri ve siyasi hürriyetlerden mahrum olan ve adeta köleleştirilen halk, diktatörün ve onun icra vasıtalarının emir ve iradeleri karşısında mecburi bir sükûta ve itaate mahkûmdur. İşte totaliter rejimlerin milli birlikten anladıkları mana budur."
Demokratik rejimlerde, milli birliğin ifade ettiği mana ise şudur: "İnsanların insanlık hak ve hürriyetlerine sahip oldukları bu demokrat memleketlerde, siyasi, içtimai, iktisadi bütün meseleleri her fert istediği gibi yazabilir, istediği gibi tenkit edebilir. Milli hâkimiyeti tam ve hakiki bir surette temsil eden millet meclislerinde, muhtelif programlara sahip muhtelif siyasi partiler, memlekete ait bütün meseleleri müzakere ve münakaşa ederler; karşılıklı tenkitlerde bulunurlar; bazen, birbirine tamamıyla aykırı nokta-i nazarları müdafaa ederler; nihayet ekseriyetin kararı hâkim olur."
Totaliter rejimler sessiz, münakaşasız ve daima oy birliğine dayanan zahiri birlik manzarası gösterir.
Demokratik rejimlerde ise kıyasıya bir fikri çekişme vardır. Bu fikri çekişme milli birliğin bozulması için değil, sağlanması içindir.
Köprülü, ülkede tek parti sistemi yıkılıp çok partili siteme geçmenin milli birliğe zarar vereceğini ileri süren, yazılar yazan tek parti taraftarlarının yanıldıklarını ileri sürer.
Ona göre milli birlik şudur: "Milli birlik, memleketin şeref ve haysiyetine, istiklaline bir taarruz vaki olduğu zaman, hürriyetlerine sahip olan vatandaşların, kendi serbest iradeleriyle tek bir gaye uğrunda birleşmeleri demektir."
İki devleti örnek verir Köprülü: "İkinci Dünya Harbi esnasında, vatanlarını kurtarmak için çok ulvi bir ittihat manzarası gösteren İngilizler, parlamentolarında en geniş tenkit hürriyetini kullanmaktan asla vazgeçmemişlerdi. Hâlbuki Almanya, muhakkak olarak felaket uçurumuna sürüklenirken bile, hiçbir taraftan tenkit sesi yükselmemişti?"
Milli birlik gerçekte hangi sistemde olgunlaşır?
Köprülü'nün verdiği cevap ise şöyledir: "Milli birlik hakiki manasıyla, demokrasinin kemaliyle hâkim olduğu ileri memleketlere mahsus bir şeydir. Çünkü bu memleketlerde gerek iktidarda gerek muhalefette bulunan partiler, siyasi ahlak kaidelerine tamamıyla riayet ederler; memleketin yüksek menfaatini, aynı müşterek ölçü ile her şeyin üstünde tutarlar; dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeleri tek cephe ile karşılarlar."
Köprülü, milli birliği bozacak en büyük tehlikeye parmak basar.
"İktidarda bulunan siyasi kuvvetin, milli iradenin serbest tecellisine engeller çıkarmasında, iktidarı her ne pahasına olursa olsun zorla elinde tutmak istemesindedir. Hele, bütün vatandaşlara karşı tam bir adalet ve tarafsızlıkla hareket etmesi icap eden idare makinesinin, iktidar partisini yerinde tutmak için bir tazyik vasıtası olarak kullanılması, vatandaşları muhalif ve muvafık/uygun diye iki ayrı zümreye bölerek onlara karşı ayrı ayrı ölçüler kullanması, milli birliği kökünde yıkabilir. Böyle büyük bir gafletten ve bunun kötü neticelerinden istifade edecek olanlar, bir memleketi içinden yıkmak için her türlü fırsatlar arayan menfi kuvvetlerdir, beşinci koldur."
Köprülü, 1950'de yapılacak seçimlerden dolayı endişesini belirterek iktidardaki partiyi de uyarır.
"Seçimlerin çok yaklaştığı şu günlerde, bütün dünyada tecrübe edilmiş olan bu basit hakikatleri bir defa daha tekrarlamayı çok lüzumlu görüyoruz. Memlekette muhalefeti temsil eden tek kuvvet olan Demokrat Parti, dört yıllık hayatında ? 1946'da kurulmuştu- milli birliği, yani milletin manevi kudretini sadece muhafaza etmek değil, hatta artırmak hususunda çok büyük bir dikkat ve basiret göstermiştir. İktidarın da yukarıda kısaca işaret ettiğimiz meselelerde samimi bir hassasiyet göstererek herhangi bir gaflete düşmemesini, memleketin yüksek menfaatleri hesabına temenni ederiz."
67 yıl önce ülkenin şartları buydu. İktidardakiler yönetimin el değiştirmesine çok istekli değillerdi ama yine de çok partili hayata geçmenin önünde engel de değillerdi. İleride ülkede doğacak olumsuzlukların doğuracağı endişeleri taşıyorlardı. Cumhuriyet Halk Partisi döneminin Başbakanı Celal Bayar, Fuat Köprülü ve arkadaşları partilerinden ayrılarak dört yıl önce kurdukları Demokrat Parti adıyla 1950'de seçime katılmış, seçimler barış içerisinde gerçekleşmiş, bütün dünyaya örnek olmuş ve demokratik olgunlukla iktidara gelmişlerdi.
Bugün ülkemizin içerisinde bulunduğu bölücü terör örgütlerini üzerimize salan iç ve dış düşman sarmalından elbette milli birlik içerisinde olunarak çıkılacaktır.
Ülkemizin demokratik yollarla milli birliğini korumak ülkenin tüm kurum ve kuruşlarının ortak dayanışması ve her bir vatandaşın sorumluğundadır.
Ancak milli birliği koruma sorumluluğu ve yükü, ağırlıklı olarak iktidarı elinde bulunduranların sorumluluğundadır. Siyasetin doğası bunu gerektirmektedir.