ERVAK, Feyyaz İbrahimhakkıoğlu'nu mezarı başında andı.
Erzurum Ajans-İki yıl önce hayatını kaybeden Atatürk Üniversitesi İbrahim Hakkı
Araştırma Enstitüsü eski Müdürü, İbrahim Hakkı Hazretleri'nin
torunlarından Mahmut Feyyaz İbrahimhakkıoğlu, Erzurum Kalkınma Vakfı
(ERVAK) tarafından 2. ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı.
Asri Mezarlığında düzenlenen anma programına ERVAK Başkanı Erdal Güzel,
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü
Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu ve çok sayıda ERVAK üyesi katıldı. Atatürk
Üniversitesi İbrahim Hakkı Araştırma Enstitüsü eski Müdürü, İbrahim
Hakkı Hazretleri'nin torunlarından Mahmut Feyyaz İbrahimhakkıoğlu,
ölümünün 2. yıl dönümünde Kur’an-ı Kerim okunup dualarla mezarı başında
yad edildi.
ERVAK Başkanı Erdal Güzel, yaptığı konuşmada
İbrahimhakkıoğlu’nun 70 yıllık hayat yolculuğunda, ilim ve irfan sahibi
bir sülalenin evladı olma sorumluluğunu ve feyzini hep taşıdığını
belirtti.
Güzel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İbrahim Hakkı
Hazretleri’nin torunlarından; ağabeyimiz, hocamız, arkadaşımız Feyyaz
İbrahimhakkıoğlu, aramızdan ayrılarak vatan-i aslisine döndü. Rahmetli
Nurettin Topçu Hoca’nın Rahle-i tedrisinden geçen Feyyaz Ağabeyi,
ailesinden aldığı bilgi ve görgüye okuma merakını da katmış, irfan
sahibi, bilge bir kişilikti. Mütevazı yaşantısında İbrahim Hakkı
Hazretleri’nin torunu olma avantajını asla kullanmaması, dini; siyasete
ve ticarete alet edenlere karşı son derece müsamahasız olması, başta
gelen özelikleriydi. Sohbetlerinden son derece istifade ettiğimiz Feyyaz
Ağabeyi’ye, kendi aramızda ‘Şeyh’ ismini vermiştik. Oldukça hoş sohbet
olan Feyyaz Ağabeyi’nin sohbetini dinleyenler, kendisinden oldukça
etkilenirler, onunla hemen yakınlık kurarlardı. Son zamanlarda yakasını
bırakmayan hastalıklardan dolayı epeyce sıkıntılı günler yaşamasına
rağmen, güçlü hafızasından hiçbir şey kaybetmemişti. Konuşmalarından son
derece yararlandığımız Feyyaz Ağabeyi’nin yolunu dört gözle bekler,
onu; elinde bastonu ile görünce keyfimiz yerine gelirdi. Erzurum’da
bulunduğu sıralar, Mumcu Caddesi’ne indiğinde ilk önce Hamit Yavuzer’e
uğrar, daha sonra eczaneye gelir konuğumuz olurdu. Ardı arkası gelmeyen
mizah ve nasihat yüklü konuşmalarını aklımda tutmak için onu can kulağı
ile dinlesem de yine her defasında birçok ayrıntıyı kaçırdığımı fark
ederdim. Muhabbet dolu bu sohbetleri yazmak veya ses cihazına kaydetmek
gibi düşünceler aklımdan çok geçmiş olsa da böyle bir davranışın onu
ölüm yoluna koymak demek olduğu korkusuna kapılır, bundan hemen
vazgeçerdim. Dünyalık fazla bir şeyi yoktu amma oldukça mert bir yapısı
vardı. Allah mekânını cennet eylesin.”