Tâ
asırlar öncesinden Mevlana teşhisi koymuş. Ne de güzel
söylemiş.Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var lâkin
bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye !
Hoş
bizim nezdimizde "adam" değil ama madem ki birileri "adam" yerine koyup
ve de şecaatlerini beyanat namına yayınlıyorsa biz de muhatap alalım o
halde...
Dediği tam olarak şu:
"9'u 5 geçe kenefe (tuvalete) gidin"
Niye tam da 9'u beş geçe?
Çünkü biz inanıyoruz ki 9'u beş geçe
Atatürk öldü.
Aklını
ve ilmini lağım çukuruna hapsetmiş o herifin derdi ne saatle ne de
tarihle... O, her fırsatta Mustafa Kemal'e sövmenin, iftira atmanın ve
de yalan söylemenin peşinde...
Bir de o utanmaz adamın kafasında fes, (sanki bir ayrıcalıktır) adının önünde "üstat" unvanı var!
Tarih ya da saat doğru veya yanlış olmuş hiç bir önemi yok. O kendini lağım kusmaya programlamış!
Allah aşkınıza söyler misiniz?
Tut ki 9'u beş geçe değil de, 10'da ve tut ki 10 Kasım'da değil de 20 Ekim'de öldü...
Hiç bir şey fark etmez. Bu millet aradan geçen 76 yıla rağmen Büyük Önder'i unutmadı ve her yıl aynı sevgi ve minnetle anıyor.
O
adam öldükten sonra kaç kişi ardından dua okur bilmiyoruz ama bu millet
Atatürk'ün ardından hep rahmet dileyecek ve O'nun bize armağan ettiği
bu değerleri hep yaşatacak...
Dönem dönem Atatürk'e sövmek modadır.
Biz ise ne Atatürk'ü putlaştırdık, ne de Atatürk'ü hatadan münezzeh, günahtan ari saydık.
O
bizim için bugün üzerinde özgürce yaşadığımız bu vatanı bize armağan
eden kahraman ve bu millet için her türlü eziyete katlanmış bir
liderdir.
O, bizim için ne bir ilah, ne de melektir.
O, ete kemiğe bürünmüş zaman zaman Mustafa Kemal, bazen de "Sarı Paşa"dır.
Ama hepsinden önemlisi O bizim için iyi bir insan, güçlü bir lider, azim ve inancın adıdır.
O
bizim için hiç bir zaman insanüstü bir varlık, önünde secde edilecek
bir anıt yahut da her söylediği Allah kelamı olan biri olmadı. Zaten O
da bunu hiç istemedi.
O, önce bir asker, sonra bu milletin önderi olmuş günah ve sevaplarıyla bir insandı...
O'nu "kenefle! aynı mertebede gören hastalıklı ruha diyeceğimiz şudur:
Atatürk
elbette ki bir ilah (haşa) değildi. O da senin benim gibi etten ve
kemiktendi ve vakti saati geldi, emaneti Rahman'a teslim etti.
Peki sen... Evet söyle fesli meczup, sen kimsin?
Biliyorsun ki Cenab-ı Hakk cezai ehliyete sahip olmayanlardan hesap sormayacak.
Sen bu teminata güvenerek ömrün boyunca her türlü hezeyanda bulundun durdun.
Haydi
insanlar senin deli olduğuna inandı ve bu yüzden de senin zırvalarına
ya gülüp geçti, ya da "vah zavallı" deyip senin için üzüldü.
İyi de ey fesli meczup ya öbür dünya?
Varınca Hakk'ın divanına acep kim nice ola...
Atatürk rakı içiyordu, Atatürk namaz kılmıyordu.
Hepsi gerçek olsa bile bu, senin eyyamcılığını, hacı yatmazlığını, sahtekârlığını örter mi?
Ey fesli İblis...
Atatürk 9'u beş geçe değil de, 20 Aralık'ta 10'u 20 geçe ölmüş olsa ne çıkar...
Biz tabi ki Atatürk'ün öldüğünü biliyoruz ve her fani gibi O'nun da günü geldiğinde bizden ayrılacağına başından beri hazırdık.
O ne bir Rab'dı, ne de Nebi..
O sadece bir askerdi, iyi bir liderdi ve cesur bir devlet adamıydı, o kadar...
Ama O asla 9'u beş geçe tuvalette anılacak bir adam değildir. Çünkü O, o fesli adamla aynı çukurda bulunmadı.
Bugün konjoktör icabı birileri o fesli adamı alkışlıyor olabilir, lakin bu doğru değil.
Mustafa Kemal yaşıyor olsaydı eğer, inanınız ki o fesli meczubun bile hakkını korumak için yasa çıkarırdı:
"Deliler cezaya muhatap olamaz"
Abdülhamit öyle yapmıştı çünkü...
Delileri hapse atmak yerine, akıl hastanesine göndermişti.
Ne bilecekti ki yüz yıl sonra o delinin peşinden koşacak milyonların divane olacağını...
Abdülhamit zannediyordu ki Kur'an okundukça Allah'ın insanlığa çağrısı aracısız ve de tefecisiz ulaşır.
Yanılmış!
Bugün
Allah'la kul arasında öyle yüksek setler var ki, işte onlardan biri
Mustafa Kemal'i peşinen "kâfir" ilan ederken, başkaları da okyanus ötesi
bir meczubun kendisinin Mehdi olduğuna inanmamızı istiyor.
Bütün bunlara ve bunların ötesindeki şirklere bakarak diyorum ki, hamdolsun Müslümanım.
Hamdolsun ki aklım var ve bu aklımla fesli şeytanların yolunda gitmiyorum.
Hamdolsun ki cennet ve cehennem var. Yoksa şeytanla melek nasıl ayrılacaktı.
Ben,inancım gereği mehdi gelir ya da gelmez amentü bellemiyorum. Ama şu
fesli şeytanlara ve de okyanus ötesi mehdi heveskârlarına bakınca
diyorum ki, Yarabbi, sen benim aklımı mukayyet eyle. Ve beni asrın bu
şaşaalı şeytanlarından koru. Yarabbi, beni Müslüman yarattığın için sana
hamdü senalar ediyorum. Biliyorum günah üzereyim. Ama Yarabbi, sana boy
ölçülmeyecek günahlardan ve Kübra-i şeytanlardan uzaktayım.
Ve hamdolsun ki Yarabbi okyanuslara fersah fersah uzaktayım. Yoksa bende o okyanus metfunları gibi aklımı yitirmiş olabilirdim.
Sana şükürler olsun. Beni ummanın derinliklerinde yitip gitmiş anlamsız bir dalga kılmadığın için?