Türkiye'yi ayağı kaldıran cinayetlerden sadece biri olan Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesinin üzerinden fazla zaman geçmedi.
Erzumajans-Türkiye'yi ayağı kaldıran cinayetlerden sadece biri olan Özgecan
Aslan'ın vahşice öldürülmesinin üzerinden fazla zaman geçmedi.
Yaşanan
trajedi hep farklı kadınlara uğrasa da beylik laflar hep aynı.
Türkiye'nin farklı yerlerinde hunharca öldürülen kadınların tek suçu
kadın olmak, erkek egemen bir toplumda var olmak. Ne yazık ki yasalar,
çözüm önerileri bile erkek egemen bir aklın ürünü olarak ortaya çıkmakta
ve kadınla ilgili bir konuda kadın ihmal edilmektedir.
Cinayeti
işleyen bir erkek ise eğer sorun yok. Herkes erkeği bu cinayete iten
sebepleri tartışmaya koyuluyor. Çocukluğa kadar inilerek derin analizler
yapılıyor ve erkek egemen çözüm önerileri sunuluyor. Ve olay "erkektir
yapar" çiğliğine varan bir yoruma uzanarak kapanıyor ve unutuluyor. Bu
kadına şiddetten dolayı ülkenin kaçıncı kez ayağı kalkması, kaçıncı
vahşice işlenen cinayet, bu kaçıncı "artık bon bulsun bu cinayetler"
palavraları bilemiyorum.
Erkek, bütün bu çirkinlikleri yaparken,
olan kadına oluyor ne yazık ki. Kimse kadınların toplum içindeki
psikolojik durumunu ortaya koyan tespitler yapamıyor. Toplumsal olarak
kimse lütfen şu cümleleri kimse kurmasın bana: "Türkiye, Avrupa'dan önce
kadına haklar vermiştir. Cennet anaların ayağı altındadır. Kadınlar bir
çiçektir vs."
Bunlara hiçbir biçimde inanmıyorum ve kadınlar da
inanmıyor artık. Bir yalandan öteye gidemeyen bu söylemler artık kabak
tadı veriyor. Yaşanan yüzlerce kadın cinayetinde şu ana kadar ciddi bir
çözüm önerisi getiren hiç kimse olmadı. Kadına şiddet durdurulsun!
Tamam, durdurulsun da nasıl? Bunu özellikle kadınların merkeze alınarak
çözülmesi gerekiyor. Bunun için ciddi projeler üretilmeli ve bunlar atıl
olmadan hayata geçirilmelidir. Bu tür cinayetlerde aile faktörünün çok
önemli olduğuna dikkat çekiyor uzmanlar. Yani kişinin nasıl bir ailede
yetiştiği oldukça önemli bir konu. İyi bir ailenin ise temelleri
sağlıklı bir evlilikten geçiyor. Bu anlamda son yıllarda özellikle
toplumsal olarak evlilik kurumunun çatırdadığını düşünürsek ve
boşanmaların ciddi oranda arttığını düşünürsek konuyu daha ciddi ele
almak gerektiğini anlarız. Sağlıklı evliliklerin olmadığı, mutsuzluğun
ve şiddetin tavan yaptığı ailelerde doğan ve yetişen çocukların şiddete
eğilimli oldukları bir gerçek. Bu sebeple işin en temeline inerek aile
ve evlilik kurumunun temelde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu
konuda ciddi projelerin olmadığı ülkemizde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bazı adımları var ancak yeterli değil. Bu adımların
toplumun geneline mal edilerek artırılması gerekmekte.
Aile ve
evlilik konusuna ilişkin geçtiğimiz günlerde Erzurum'dan gelen bir mail
oldukça dikkatimi çekti. Erzurum'da uzun yıllardır eğitimcilik yapan
Ferit Keleş'in geliştirdiği projenin içeriği tarafıma gönderildi.
İnceledim ve buraya taşımanın önemli olacağını düşündüm. Eğitimci
olmasının yanında aynı zamanda Erzurum Milletvekili Adayı olan Keleş, bu
konuyu meclise taşıma konusunda da oldukça iddialı. Proje evlenecek
çiftlerin birbirleri için uygun çiftler olup olmadığına karar veren bir
enstitü çalışması. Bu enstitüde psikologdan iletişim bilimciye, aile
danışmanlarından ilahiyatçıya, 40-50 yıllık evli çiftlerden
psikiyatrlara kadar uzanan karma bir heyet bulunuyor. Bu heyetin
karşısına çıkan aday çiftler, çeşitli aşamalardan geçerek heyetin
sorularını yanıtlıyor. Çeşitli testlerin uygulandığı projede heyet daha
sonra adaylara bir rapor vererek evliliklerinin uygun olup olmadığı
hakkında bilgilendiriyor. Özellikle evlendikleri durumda hangi konularda
sorun yaşayacakları ve hangi durumlarda mutlu olacaklarına yönelik
bilgiler paylaşıyor.
Bu önemli projenin hayata geçmesi yaşanan bu
trajedilerin temeline inmek ve eli taşın altına koymak anlamına
geliyor. Çünkü devletin kadın erkek ilişkisi hakkında şu zamana kadar
yaptığı tek şey 'boşanmalarına karar verildi' demekten öteye gitmedi. Bu
ve buna benzer projeler ile sorumluluk sadece ailelerde değil devlette
de olmuş olacak. Yazımı toplum olarak sıklıkla kullandığımız ve ne yazık
ki çözüm olmayan bir cümle ile bitirmek istiyorum: "Umarım bu
cinayetler son bulur." Kaynak: Milat Gazetesi