Bugünlerde havalar güzel gidiyor doğu cenahında.
Arada bir bulutlar gıcıklık yapsa da güneşi örtmeye güçleri yetmiyor.
Yakamozların oynaştığı koca bir denizi olmasa bile, ayın şavkı saz çalanın sazına, güzellerin alnına düşüyor.
Hor görmeyin gölgede kalmış yiğitleri!
Güzel şeyler de oluyor burada.
Hiç kimse görmese de depreşiyor doğu, değişiyor yavaştan hızlı; nazlı nazlı.
Maksat siyaset değil, bizim demek istediğimiz insaniyet iminde.
Hoşgörü loş görüntüsünden sıyrılmış, ışıklar yanmış; her şey netleşiyor günden güne.
Bu köşeyi okuyanlar bilir ki küfür yemek pahasına da olsa doğru bildiğini söyler bu köşenin kenar yazarı.
Erzurum’da ‘faşist’ olarak nitelendirilen milliyetçi fanatikler asla öyle değiller.
Dinliyorlar ve de fikirlerini dolu dolu söylüyorlar.
Bu coğrafyada zaten var olan hoşgörüye yeniden, hoş geldin,diyecek değiliz.
Vatan bölünmesinde ne kadar sert tavır koyuyorlar ise, çağın siyasetinde de o kadar anlaşılır bir dil kullanmaktalar.
Masa başında ahkâm kesmek değildir bu; siyasetin tabanında,yani sivil olarak bulunanlarla konuşularak konuşlanmış bir düşünce ürünüdür.
Elbette MHP’nin lideri Sayın BAHÇELİ ve Erzurum Örgütü’nün de bunda büyük payı vardır.
Erzurum’a her geldiğimde Erzurum’u gözlerim açık seyrediyorum. Ve bunları görüyorum insanlarında.
Bir de gözlerim kapalı ağzım açık Iğdır’ı dinledim birkaç yetkin dosttan.
Dediler ki;
Iğdır’ımızın ırakta olduğuna bakmayın siz; bir cennettir orası!
İyi, dedim, o zaman oranın halkı da meleklerdendir!
Evet, dediler…
Evet, suç oranının en düşük olduğu yerlerden bir şehirdir Iğdır.
Halkının büyük bölümü Azeri, diğeri Kürt’tür.
Aralarında ne fark gözetirler ne de nifak vardır.
Kan kardeş gibidir onlar, dediler.
Dedim ki;
Mademki Azeri çok orada, şu “kapı” meselesine ne der Iğdır?
Dediler ki;
Bakmayın siz! Dilleri üşenerek, “olmaz,” der ama içten içe “olur,” diye mırıldanır.
Analdım ki aslında kapının açılması doğrudur; ama bazıları “ayıptır;” diye dillendirmekten çekinir olmuşlar.
Bu da bir töredir.
“Olmaz,” demek de bir görevdir belki!
Şunu da düşünmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri ve de İçişleri bunun matematiğini yapmışlardır.
İç siyasette inceden inceye eleştirmek hakkımızdır.
Dış siyasete gelince dırdırın sırası değil şimdi!
Demokrasilerde halkın dediği olur; amma halkın yanlış bildiği doğrular da vardır.
İç siyasette güvenoyu veren bir halk, dış siyasette de güvenoyu vermiş demektir.
Yüzünü her zaman batıya dönmüş batı batakçıları neden doğunun doğrularını görmek istemezler; bunu anlamak çok zor!
Adam yaygın basında saygın bir köşe yazarı! Diyor ki; Ermeni kapısı açılamaz!
Niye?
Karabağ meselesi var!
Peki, bunun çözümü yok mu?
Yok!
Bakar mısınız? Sanki kendi işgal etmiş o toprakları.
Ağır gel ağam, serin gel biraz!
Sen neyin ne olduğunu biliyor musun?
Bırak bunu devlet halletsin!
Yoksa devlet misin?
Ermenilerin dışarıdaki örgütlü güçleri de “kapı açılımına”karşı.
Gel de kafan karışmasın şimdi!
Faşizmin yapısı ne kapıları kapadı insanlığa!
İşin ucu yine paraya mı çıkıyor yoksa!
Düşünmek gerek!