Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESP) Derneği Başkanı Kadir Demirbüken, İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı protestoları ile ilgili olarak basın açıklaması
Erzurumajans-Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESP) Derneği Başkanı Kadir Demirbüken,
İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı protestoları ile ilgili olarak basın
açıklaması yaptı. Demirbüken, ESP olarak Taksim Platformu'na çağrıda
bulunarak, "Ağacı sev, insanı koru" hassasiyetiyle başlayan ne var ki
ağaçları yakarak, insanlara zarar vererek devam eden sürecin akıllarda
paradoksal izler bıraktığı yadsınamaz." dedi.
ESP Başkanı Kadir
Demirbüken, açıklamasında şunları söyledi: "Tarih notları arasına "Gezi
Parkı olayları" olarak düşülecek, yanına bir de ünlem konulacak günler
geçiriyoruz. Ardımızdan gelen nesiller bizi nasıl yâd edecek bilinmez;
ama pek de sevimli hatıralar bıraktığımız söylenemez.
Bu hatırada
hepimizin emeği var: Siyasiler olarak, Medya olarak, Avukat olarak,
Sanatçı olarak. Öğrenci olarak. Öğretmen olarak. İnsan olarak! Sükûn
nasıl krize çevrilir; krizler nasıl sükûna erdirilir, bunun imtihanını
vermekteyiz zira.
"Ağacı sev, insanı koru" hassasiyetiyle başlayan
ne var ki ağaçları yakarak, insanlara zarar vererek devam eden sürecin
akıllarda paradoksal izler bıraktığı yadsınamaz.
Madem ağacı can bilenlerden, cana zarar gelmesinden endişe edenlerdeniz?
Madem çevreyi/doğayı ev bilenlerden, evimize yuvamıza zarar gelmesinden endişe edenlerdeniz?
Madem demokrasiye emek verenlerden, emeğin kıymetinin bilinmesinden yana hassasiyet gösterenlerdeniz?
Madem haktan, hukuktan yana olanlardan, hakkın yüceltilmesi, hukukun
tesisi ve adaletin gözetilmesi için bedel ödemiş olanlardanız?
Madem her türlü farklılığa rağmen ortak payda "insan"ı seçmiş olanlardanız?
Madem "hoşgörü"yü dünya dillerine kazandırmış olanlardanız?
Madem istikrar için elbirliği etmiş olanlardanız? Madem dışa bağımlılık konusunda fikri birlik sağlamış olanlardanız?
Madem dünya nazarında ülkemizin iyi bir noktada olması için gayret sarf edenlerdeniz? Öyleyse bu resim neresi?
Bu görüntüler bize, geçmişimize, demokrasi adına ödediğimiz bedellere,hukukun üstünlüğü uğruna harcadığımız emeklere reva mıdır?
Dünya
haberlerine şöyle bir göz gezdirdiğinizde fark edersiniz ki,
Taksim'dekine benzer nitelikte pek çok olay mevcuttur. Şu farkla ki, ya
enflasyon dibe vurmuştur, ya iç savaş vardır, ya bankalar borç yükü
altındadır yahut ciddi farklılıklara dayalı çatışmalar söz konusudur.
Peki, Türkiye'de, Taksim'de bu kadar yakıp yıkası gerekçe nedir?
Tam da "Düzeliyor işte her şey" denilen noktada bunların yaşanması tesadüf müdür?
Dünyayı çalkalayan mali krizlerden hasar almadan çıkılması,
IMF'ye olan borçların ödenmesi, öyle ki borç verir ülke konumuna gelinmesi herkesin hoşuna gitmiyor demek ki.
Kıtalar arasında köprü konumunda olan Türkiye için güçlü olmak demek,
güç azaltıcı provokasyonlara açık bir ülke de olmak demek.
Farkındayız belki; ama söylemeye çekingen diller sahibiyiz.
Yaşanılan en ufak sorunu krize çevirmede, provokatif kazanç sağlamaya
teşne merkezlere malzeme temin etmeye devam ediyor dillerimiz. Yazık ki,orta yolu bulma gayretinden ziyade yolları kapama, çıkmaza sürükleme
merakı içindeyiz.
Huzurlu bir Türkiye bizim arzumuz, evet. Ancak
bazı merkezler için bu huzur kaçırıcı bir durum. Türkiye ne kadar
güçleniyorsa, o kadar da hedef konumuna geliyor aslında. Dikkatli
olunması gereken nokta şudur ki, oynanan bu oyunun aktörleri sokaktaki
gençler gibi görünse de aslında onlar galeyana gelmiş masum
figüranlardır.
Sahne karışık olsa da asıl oyun perde arkasında
oynanmaktadır. Gençlerin bu oyuna alet edilmesi (Çevresel duyarlılıkla
sokağa dökülenler müstesna), aslında niyeti de aşikar kılmaktadır ki o
da Türkiye'nin hızla büyüyen, gelişen ve eğitilen genç nüfusunun
dinamizm kazanmasından duyulan hoşnutsuzluktur.
Dünya kamuoyunda
yapılan haberler ve bu haberlerin servis ediliş şekli Türkiye'nin içinde
bulunduğu "kriz"den duyulan memnuniyeti açık bir şekilde gösteriyor.
Önce kafalar, sonra sokaklar karıştırılıyor. Bakınız söylemlere,
"Direniyoruz" deniyor, neye ve kime lakin? Kendi ülkesinde rahatça
eğitim, sağlık, gıda ve diğer tüm ihtiyaçlarına ulaşabilen, istediğini
istediği mecradan istediği dille, üslupla ifade edebilen insan neyin
direnişini vermektedir acaba? Hakları koruma altına alınan bir
neslin "hakkımız elimizden alınıyor" demesi akla mantığa mugayir değil
midir? Suni bir gündem ile suni meselelerin üretilmeye çalışıldığı
görülmez mi? Sokağa çağrılan gençlerin ülkemizin duru dimağları
olduğu bilinmez mi? Onlar üzerinden ülkenin içinden çıkması güç bir
duruma itilerek, güç ve itibar kaybetmesi istendiği bu resimden
çıkarılamaz mı? Üç yıl ileri 5 yıl geri hesabıyla tekerleğini düze
çıkaran bir milletin, ödenmiş bedelleri yok sayarak, her şeyi yakıp
yıkmasına anlam vermek zor.
Yakılan ağaç değildir Taksim'de,
yıkılan yol köprü değildir; zarar verilen çevre midir sadece? Bindiği
dalı keser de farkında değildir gencimiz.
Ayrıca, başta İsrail
olmak üzere uluslararası emperyalist devletlerin Taksim olaylarına
bakışı da son derece manidardır. İsrailli politikacı Avigdor Lieberman,
Taksim'deki kalkışmayı kasdederek "Gelişmelere karşı olan sevincimi
saklayamam" dedi.
CNN International'ın ünlü haber sunucusu
Christiane Amanpour, Taksim olaylarının canlı yayını sırasında stüdyoya
telefonla bağlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı İbrahim
Kalın'ın "Aynı saldırıların Beyaz Saray'a yapıldığını hayal edebilir
misiniz?" demesi üzerine "Program bitti" diyerek, Kalın'ın konuşmasını
yarıda kesti.
Bir kısım yabancı medya alışılmışın üzerinde bir
ilgiyle ve taksim olaylarını oldukça abartarak yayınlıyor. Adeta
Türkiye'nin başına gelebilecek bir felaketi bir akbaba gibi bekliyorlar.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, Taksim'deki çevreci ve vatansever
muhaliflerin gençlerimizin hukuk çerçevesinde medeni ve uygarca
fikirlerini, itirazlarını her platformda dile getirmeleri ülkemiz ve
geleceğimizin daha ileri seviyelere ulaşmasına vesile olacağına
inanmaktayız , Ancak ülkenin uğradığı büyük maddi ve manevi zararı,bunlardan daha da üzücü olarak kardeşlik ikliminin aldığı yaraları
dikkate alarak bir an önce bu eylemlere son vermeleri ve ülkemizi hedef
alan marjinal terör grupları ile aynı safta olma ayıbından kurtulmaları
duyarlı ve sorumluluk sahibi gençlerimiz adına doğru bir davranış
olacaktır."
MÜSİAD Erzurum Şube Başkanlığı'nda düzenlenen
toplantıya Erzurum Sivil Toplum ve Kuruluşları Platformu Başkanı Kadir
Demirbüken, MÜSİAD eski Başkanı A.Mustafa Güvenli, MUSİAD Başkan
Yardımcısı Sunay Yıldırım, Abdurrahman Gazi Vakfı Başkanı Muhammet Emek,Ebu İshak Vakfı Başkanı Raci Solmaz, Ahenk Derneği Başkanı Kürşat
Beyler ve Çağrı Der Başkanı Salih Uylaş katıldı.
- metin 01 Ocak 1970 02:00
sayın üyeleri;başörtüsü eylemleri,ayasofya eylemleri varken nerdeydiniz.Desteklediğiniz iktidar sallanmaya başlayınca korkmaya başladınız.Yıllardır amerikan empeyalizminin elinden tutan,ırakta,libyada,suriyede kan ve gözyaşına destek olan iktidar mensuplarına Yüce yaradanın bir uyarısıdır.Allah geciktiririr ama ihmal etmez.bir avuç çapulcu bakın tahtları nasılda sallıyor.