Gazetemizin manşetinde görmüşsünüzdür!
Editörümüz başlık atmış!
“Erzurum hala kuş cenneti,” diye.
Olmaz mı?
Çeşit çeşit kuşlar var memleketimize uğrayan; kimileri göçmen adıyla gelip geçmekte, kimileri de bir yuva yapıp yerleşmekte.
Güzel olanları var.
Öyle güzeller ki baktıkça bakasınız geliyor; öttükçe kendinizden geçiriyor bu memleketin melodik sesleri.
Gidenler, kuş yoluna düşüp kanat çırpıyorlar…
Onlara bir sözümüz yok!
Yolcu yolunda, kuş havada gerek, diyerek, kanat açanlara duasını esirgemez bu memleketin insanı.
Lakin burada yuva yapanları ikiye ayırmak lazım!
Bu kuşların bazıları burada dağdan dağa, dağdaki daldan dala uçarken bazıları da F şeklindeki kafese girip orada öylece yaşamaktalar.
Bu kafestekileri de ikiye ayırmak gerek.
Bir.
Kendi halinde ve inandığı değerlere saygı göstererek yaşayanlar.
İki.
Bulunduğu kafesi kendi çıkarları için kullananlar.
Birinci olarak bahsettiklerimize saygı duyarak karşı fikir üretmek gerekirken, ikinci kesimden asla çekinmemek gerekir; çünkü onlar (özellikle MEB’da) çocuklarının koltuğuna “Gülen” kitabı koyarak reklam yapanlardandır. Çekinmemek gerekir; çünkü devir değişmeye yüz tutarsa eğer, bu kuşlar anında kafes değiştirirler.
Ve balıklar!
Farkında mısınız?
Güzel ve az bulunan balıklar her zaman akvaryumlarda yaşarlar.
Asla özgür değillerdir derin denizlerdeki balıklar gibi.
Sıradan balıkların mavi denizlerde özgürce yüzgeç çırptıkları gibi onlar asla yüzemez!
Hapsolmuşlardır bir akvaryumun içine.
Çünkü, sıradan balıkların balık olmaktan başka bir özelliği yoktur; ama hapsolmuş balıkların ayrı bir güzelliği vardır.
Güzellikler her zaman hapsedilmiştir memleket genelinde ve dolayısıyla Erzurum’da.
Kim bilir!
Belki de bu güzel balıklar, kendilerini hapsetmiştir birkaç metreküp suyun içine, pis sularda yaşamayalım, diye!
Not.
Sanılmasın ki siyasetten uzak bu yazımız; hele bir adaylar kesinleşsin bakalım, o zaman kuşları da balıkları da cinsleri ve isimleri ile yazarız.