Erzurum'un yaşayan değerli ozanlarından ve çokça dinlediğim Mustafa Ruhani'den söz etmek istiyorum. Âşık Ruhani 1931 yılında Erzurum'un Tortum ilçesinde doğdu. Köylerinde ilkokul olmadığı için okuyamadı. Okumaya yazmayı daha sonraki yıllarda arkadaşlarının yardımı ile öğrendi. 11 yaşlarında eline geçirdığı bir dinamıtin patlaması sonucu sol gözünü ve sağ elinin üç parmağının uç kısımlarnı kaybeder. 1943 yılında da sağ gözünde oluşan bir rahatsızlık sonucu sağ gözünü de sonrakı yıllarda kaybeder ve böylece karanlıklara gömülerek dünyası zindan olur ve içine kapanır.
Âşık Ruhani ozanlığa ve siire ilgisini ise şöyle anlatır: " 10 yaşlarında idim. Amcam Mehmet'in sıklıkla okuduğu ve tekrarladığı iki şiir vardı. Bunlardan biri : Şol cennetin ırmakları/ Akar Allah deyu deyu. Bir diğeri ise Sümmani'ye ait Arzu maksuduma firkat ahıma /Nöbet geldi varmadan mı gideyim/Yüzüm sürüp bu dem adil şah'ıma/ Derde şifa sormadan mı gideyim dörtlüğü idi" Amcasından dinle?iği bu mısralar onda şiire ve Ozanlığa ilgininn ve şiir sevgisinin depreştıği ilk yıllar olur.
Âşık Ruhani halk ozanlığı geleneğinde var olan rüya görme motifine uygun olarak rüya gördüğünü ve pirler elinden rüyada içirilen "dolu veya bade" ile kendisine gösterilen hâyâli sevgili ile birlikte " Ruhani" mahalasının da verildiğini ve yaşanılan bu rüya aleminden sonra Mustafa Temelli olan ismini Mustafa Ruhani olarak kullanmaya başladığını söyler.
Hayatının akışını değiştiren dinamit kazasından sonra tenhalarda gezinmeye başlar Ruhani.. Bazen basit düzeyde kafiyeler meydana getirerek ahenkli sözler söylemesi, birkaç mısralık kırık dökük şiir denemeleri yapması, komşusu olan Haydar Çavuş isimli şahsın dikkatini çeker. Âşık tarzı şiir geleneğini bilen ve eski âşıklara ait çok sayıda şiiri ezberlemiş olan Haydar Çavuş, Mustafa ile ilgilenir ve ona yardımcı olur. “Ben bir mısra söyleyeyim, sen de ona uygun kafiyeli bir mısra söyle” diyerek onu yönlendirir. Mustafa'ya bir tahta parçasından basit bir saz yapılır, Halil Polat adlı komşunun askerlik dönüşünde getirdiği ince elektrik telleri bağlanır.
Böylece onun oyalanabileceği bir çeşit oyuncak ortaya çıkar. Saza benzeyen bu alet eşliğinde çeşitli türküleri mırıldanan, kendiliğinden de bazı şiirler söyleyen Mustafa, çevresinde âşık olarak tanınmaya başlar. Ancak Mustafa'nın bir başka problemi daha vardır. Babası onun saz çalmasını ve şiir söyleyerek âşık gibi tanınmasını istememektedir. Neticede babası ikna edilir. Mustafa, sazını alarak babasına hitaben şu şiirini söyler: Şiirden ilk dörtlük:
İzin ver elime alayım sazı
Mızrabım dokunsun telime baba
Dağladı sinemi hasretin közü
Baksana savrulan külüme baba
Bu, Mustafa Ruhani'nin dörtlükler halinde hece vezniyle söylediği ilk şiiridir. Âşık tarzı şiir geleneğinin gelecek kuşaklara aktarılması için çaba harcayan ve her fırsatta genç ozanlara tecrübelerini aktaran Ruhani, yetiştirdiği çıraklarıyla da geleneğe katkıda bulunmakta. Âşık Ruhani aynı zamanda iyi bir halk hikâyeleri musannifi ve anlatıcısıdır.
Şiirleri kitap halinde basılan Âşık Ruhani'nin çokça sayıda lirik ve didaktik türde şiirleri vardır. Onun didaktik (Nasihat-Öğüt Verici) bir şiirini paylaşarak, Ozanlık geleneğine ve halk kültürümuze yaptığı katkılar nedeniyle kendisine sağlık ve güzellikler diliyorum.
BAŞIM
Başım sana birkaç sòzüm var
Sakin fosilleşmiş taş olma başım
Sağ iken arama eşimmiş mezar
Canlı cendek olma naş olma başım
Gösterişe gelme ahmak derler
Yardan uçurur üsten gülerler
Paslı hançer ile beynin delerler
Körpe kapak gibi yaş olma başım
Namerdin eline olursan kına
Bozarlar silahın koyarlar kına
Yalancıya vurguncuya çapkına
Giyimle yem olma aş ol başım
Sabunl ile çıkmaz namusun kiri
Bu bir meşhur sòzdür öteden beri
Takar parmağına kalleşin biri
Rastgele yüzüğe kaş olma başım
Kiminin zevk dolu dünyası ayrı
Kiminin çileden delinmiş böğrü
Doğruya doğru de eğriye eğri
Doğru bak doğru gör şaş olma başım
Şahlan ki zemine velvele düşe
Nehirler köpüğe denizler taşa
Bir günde yaşarsın hafifçe yaşa
Yamyama çakala eş olma başım
Âşık Ruhani'de bir arzu yatar
Gün gelir korkağın gemisi batar
Casüsa cabbara ayak ol yeter
Yüreksiz gövdeye baş olma başım