Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Ertek, bilimsel araştırmalar Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının tedavisi ve
Erzurum Ajans-Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Ertek, bilimsel araştırmalar Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının tedavisi ve korunması konusunda yeni yöntemler geliştirinceye kadar korunmadaki temel yaklaşımın, kene ile insan temasını asgariye indirecek önlemlerin alınması olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Ertek, 2003 ve 2010 yılları arasında KKKA hastalığı ile ilgili yapılan çalışmalar konusunda bilgi vermek üzere bir basın toplantısı düzenledi. Ertek, KKKA’nın Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan önemli ‘hayvan kaynaklı’ hastalıklardan biri olduğunu belirterek, bu kapsamda yaptıkları çalışmaları anlattı. Ertek, dünyada bu hastalığa yönelik etkili bir ası ve spesifik bir tedavi olmaması nedeniyle korunmanın temelini sağlık personeli ve riskli bölgelerdeki vatandaşlara yönelik eğitim faaliyetlerinin oluşturduğunu anlattı. Ayrıca hastaların tanı ve tedavisine yönelik olarak, Ankara’nın ardından Samsun, Erzurum ve Tokat’ta tanı merkezleri açıldığını belirten Ertek, hastalara en kısa sürede tanı konabilecek laboratuar kapasitesi oluşturulduğunu bildirdi. Ertek, 2003-2009 yılları arasında KKKA hastalığına yönelik bilimsel araştırmalar yapıldığını belirterek, virüsün incelemelerinin tamamlandığını ve üç farklı genetiğe sahip virüs saptandığını bildirdi. Ertek, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum
bölgesinde saptanan virüsün Rusya’da görülen virüse benzer genetik özellik taşıdığını, Orta Anadolu ve Batı Karadeniz’de ise, Balkanlar ve Kosova bölgesinde görülen virüse benzer özellik taşıyan iki farklı virüs saptandığını kaydetti.
Kene ile mücadeleye yönelik de, Tarım Bakanlığı ile koordineli bir şekilde evcil hayvanlara yönelik ilaçlama çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Ertek, 2006 yılında Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalında KKKA hastalığı virüsünün izole edildiğini, 2009 yılında da yaklaşık 20 kilobaz olan virüsün tüm genetik haritasının DNA dizilimi ile ortaya çıkartıldığını söyledi. Ertek, virüsün genetik şifresinin çözülmesinin, virüsün hastalandırıcılık şiddeti, hastalık oluşturma yeteneği
ve virüsle savaşımdaki stratejinin belinlenmesinde önemli bir kazanım olduğuna da vurgu yaptı.
“AŞI GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR”
Doç. Dr. Ertek, hastalığa yönelik aşı çalışmalarının sürdüğünü belirterek, 2009 yılında virüsün atlara verilmesi ile gerçekleştirilen çalışmaların ardından, 2010 yılında da rekombinan teknoloji ile üretilecek antijenlerle paralel olarak aşı geliştirme çalışmalarının süreceğini söyledi.
Fırat Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi ve RSHM tarafından sunulan ‘Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Virüsünün Epidemiyolojisi, Moleküler Karakterizasyonu, antijen ELİSA Geliştirilmesi ve Koruyucu Aşı Çalışmaları’ isimli projenin TÜBİTAK tarafından kabul edildiğini ve imza aşamasında olduğunu da ifade eden Ertek, şunları kaydetti:
“Haziran 2010′da aktif olarak proje çalışmalarına başlanacaktır. Bu projeyle virüsün yaban hayatından evcil yaşama taşınmasında rol oynayan konak ya da konakların belirlenmesi, hastalığın ortaya çıkması ve yaygınlığı ile ilgili bilgilere katkı sağlayacak. Gerek evcil hayvanlarda ve gerekse yaban hayvanlarda yapılacak hastalığın görülme sıklığını ortaya koyacak çalışmalarla hastalığa karşı doğal olarak oluşan bağışıklık yanıtının ortaya konması ile ilgili önemli verilere ulaşılacaktır. Yine hastalığın
naklinde rol oynayan vektörlerin biyo-ekolojileri ile ilgili veriler elde edilecektir.”
UYARILAR
Hastalığa karşı uyarılarda da bulunan Doç. Dr. Ertek, “Bilimsel araştırmalar KKA tedavisi ve korunması konusunda yeni yöntemler geliştirinceye kadar korunmadaki temel yaklaşım kene ile insan temasını asgariye indirecek önlemlerin alınmasıdır. Bu konuda riskli kırsal bölgelerde ağırlıklı olmak üzere hastalık konusunda farkındalığı artırmaya yönelik faaliyetlere devam edilecektir. Kenelerin vücuttan emniyetli bir şekilde uzaklaştırılması için kene kartı alınarak dağıtımı yapılacaktır” dedi.
Kenelerle KKKA dışında 200 kadar hastalığın da bulaşma riski olduğuna dikkat çeken Ertek, şunları söyledi:
“Bir şekilde keneden uzak kaldığımız takdirde bu hastalıklardan da korunmuş olacağız. Dolayısıyla da, vatandaşlara verebileceğimiz temel mesaj kene temasını en asgariye indirmektir. Tedavi için ise bugün en etkili yol tam bir destek tedavisi ve kritik hastalar için yoğun bakım şartlarında hastanın takibidir. Bu konuda da bakanlığımız tüm imkanlarını seferber etmiş hastaların nakli için hava ambulans sistemi dahil, ihtiyaç duyulan kan ürünlerinin zamanında temini için gerekli tüm önlemler alınmıştır.
Riskli bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın arazide çalışırken kenelerin vücutlarına kolayca tutunmalarını engelleyecek kıyafetler giymeleri, düzenli aralıklarla kene kontrolü yapmaları ve usulüne uygun olarak en hızlı biçimde keneyi vücuttan uzaklaştırmaları önemlidir. Kene vücutta ne kadar uzun süre kalırsa hastalık oluşturma riski de o kadar artmaktadır.”
Daha sonra soruları da yanıtlayan Ertek, 2010 yılının kene açısından tehlikeli bir yıl olacağına ilişkin açıklamaların hatırlatılması üzerine, riskin kırsal kesimlerde olduğunu, şehir merkezlerinde ise risk bulunmadığını söyledi. Ertek, aşı ile ilgili bir soru üzerine de, bu konudaki çalışmalardan olumlu sonuç almayı ümit ettiklerini belirterek, bu durumda aşılamanın kitlesel değil, riskli kırsal bölgelerde yapılacağını kaydetti.