Ben "yok" diyorum ama yanılıyorsam tarihçiler düzeltsin:Erzurum`da sırf çarşaf giyindiği için bir kadın asılmadı...…
İşte
yanı başımızda koskoca Atatürk Üniversitesi ve o üniversitenin çok
köklü bir kurumu olan tarih fakültesi var. En doğru, en yansız bilgiyi
oradaki kıymetli hocalarımızdan alabiliriz. Lütfen birileri çıkıp şu bilgiyi ya teyit etsinler, ya da düzeltsinler. Soru şu:
-Cumhuriyet`in
ilk yıllarında Erzurum`da bir kadın sırf çarşaf giyindiği için
Cumhuriyet Caddesi`nde güpegündüz asıldı mı eğer asıldıysa bu kadın
kimdi?Tarih hocalarımızın ne susma gibi bir lüksleri var, ne de "aman
bana ne" deyip geçiştirme sadedinde değiller. Çünkü Erzurum`u da
yakından ilgilendiren bir yanıyla Cumhuriyet tarihine ağır bir suçlama,
hatta çirkin bir karalama söz konusu.
Halen Ankara`da, (ne
demekse) "düz savcı" olarak görev yapan ancak bir dönemler kaleminden
kan damlayan Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, yayımladığı "Nuh`un
Gemisi" adlı eserinde böyle bir iddiaya yer veriyor ve bu iddianın
sahibi olarak da Fetullah Hoca`yı gösteriyor.
O kitapta yine
Hocaefendi kaynak gösterilerek deniliyor ki, "Erzurum çok dindar ve sade
bir Osmanlı şehri idi. Ne zaman ki ordu Erzurum`a geldi, şehrin yapısı,inancı, gelenekleri ve kültürü bozuldu."
Hocaefendi Amerika`da olduğu için belki bu yazdıklarımızdan hiç haberdar olmayacak, belki de bahse konu kitabı bile duymamıştır.
Nuh
Mete Yüksel, çok yakında yasa zoruyla emekliye sevk edilecek bir yargı
insanı...…Günümüzde artık ne şöhreti ne de etkisi var. Fakat 2000`li
yılların başında, Nuh Mete Yüksel denildiğinde akan sular dururdu. O yan
yana yürüyen birkaç kişiyi istese "örgüt üyesi" diye, tutuklatır ve
ağır cezalar gerektiren maddelerden davalar açardı.
O`nun önünde eğilen ve O`na serenat edenlerin sayısı hiç de küçümsenecek miktarda değildi.
Adam
oturup bir kitap yazmış. İsmiyle de uyumlu olsun diye, kitabın adını da
"Nuh`un Gemisi" koymuş. Doğrusu kitabı bütünüyle okuma imkanım olmadı
ama geriye çok bir şey de kalmadı.
Nuh Mete Yüksel`in, Fetullah
Hocaefendi ile nasıl uğraştığını, O`nun hakkında hangi fezlekeleri
düzenlediğini biliyoruz. Gençler bu ismi unutmuş olabilir ama biz
yaştakiler o günleri çok iyi hatırlayacaktır.
O kitapta diyor ki,"Ben Gülen soruşturmasını yaparken bu bilgilere ulaştım". Buna göre
güya Hoca demiş ki, "Erzurum`da sırf çarşaf giydiği için bir kadını
Cumhuriyet Caddesi`nde astılar.
Doğru; ama bir şartla doğru...…
Cumhuriyet
tarihinde Erzurum`da bir kadın asıldı. Tamam… Ama o kadın çarşaf
giydiği için değil, şu çok tartışmalı olan İstiklal Mahkemesi`nde, şapka
isyanına karıştığı için asılmıştı. Adı da, Şalcı Şöhret Ana`dır...…
Çarşaf
giyindiği için asılmış olması mümkün değil, zira tarihi belgelerden
görüyoruz ki o yıllarda Erzurum kadını çarşaf diye bir örtünme biçimi
bilmiyor. Bizim kadınımız örtünmek için halen geçerliliğini koruyan
ihramı kullanmıştır. Çarşaf çok sonraki yıllarda üretilen bir akımdır ve
şehrin iklim yapısı yüzünden çok uzun ömürlü de olmamıştır. Çarşafın
yerini, manto ya da eskiden olduğu gibi ihram almıştır.
Bu, bizim çalakalem verdiğimiz bir bilgi. En doğrusunu illa ki tarihçilerimiz söyleyecektir.
Keşke Fetullah Hocaefendi bizi duyuyor olsa da bir cevap verse:
-Bu ifadeler kendisine mi ait yoksa ünlü savcının O`nun adına yaptığı bir yakıştırma mı?
Aynı şekilde, "… Ordu Erzurum`a geldi, Erzurum`un ahlakı bozuldu" biçimindeki iddia da yenilir yutulur gibi değil.
Kişisel görüşüm şudur:
Vaktiyle
başörtüsüne "futurat" yani ayrıntı diyen ve ömrünü ilme adamış bir
Hoca`nın, hem de bu şehrin tarihine vakıf olmasına rağmen kalkıp da,
"Cumhuriyeti kuranların ilk yıllarda sırf çarşaf giydiği için bir kadını
Cumhuriyet Caddesi`nde asmıştır" diyeceğine ihtimal vermiyorum.
"Cumhuriyet
tarihinde Erzurum`da bir kadın asıldı" demek ayrı, "Çarşaf giydiği için
asıldı" demek çok ayrı şeyler. Çünkü ne Atatürk ne de şedit
uygulamalarına rağmen İnönü, devri iktidarlarında kadının kıyafetine
dönük bir yaptırımda bulunmamışlar. Erkeklerin şapka giyinmesi zorunlu
tutulmuş, hatta bu uğurda haksız biçimde onlarca insan darağacına
çıkarılmış ama kadının kıyafetine dair bir zorlama olmamıştır.
Bu
arada "şapka isyanına destek verdi" diye asılan Şalcı Şöhret Ana`nın
idam edilmesi de, başlı başına bir faciadır. Tıpkı Kel Ali`lerin astığı
öteki masumlar gibi...…
Şalcı Şöhret Ana ne yapmış olabilir ki,
nasıl bir örgüt kurup da asileri örgütlemiş olabilir ki, "önce asalım,
sonra savunma alırız" anlayışındaki bir düzmece mahkemede "idamlık
suçlu" bulunmuş olsun...…
Bu sorulara cevap verecek kişiler
tarihçilerimizdir. Onlar konuşsun ki ,toplum da tarihimizi doğru bilsin.
Erol Kürkçüoğlu hocam kusura bakmasın ama bu şehrin tarihi sadece
Ermeni mezaliminden ibaret değil. Bir de böyle iddialar var işte...…
Merhum Mehmed Akif diyor ki, "Gelenin keyfi için geçmişime sövemem"
Ben de o ilkeyi savunuyorum ve aynı inançtayım.
Fetullah Gülen, bu toprakların, bu kültürün ve bu iklimin pişirdiği bir insan...…
Şayet
mevcut sistem ilim tahsil etmenin önüne başörtüsünü engel olarak
koyuyorsa, "başörtüsü futurattır" diyen bir düşünce adamının kalkıp da,
"çarşaf giydi diye Erzurum`da kadın astılar" diyeceğine ihtimal
vermiyorum, vermek istemiyorum.
Kitap orada...…Merak edenler okuyabilir. Nuh Mete Yüksel, Hocaefendi adına böyle iddia ediyor.
Dedim ya, keşke Hocaefendi`nin bu tartışmadan haberi olsa ve bir açıklama yapsa...…
Bir de tarihçilerimiz mutlaka konuşmalıdır. Onlar konuşsun ki tarih, dedikodularla örülmüş bir efsane olmaktan kurtulsun.
Soru çok ama bu soru çok basit:
-Erzurum`da bir kadın çarşaf giydi diye idam edildi mi, edilmedi mi?
- Gürhan Özorhan 01 Ocak 1970 02:00
Sayın Şener, tarih içinde yanlışa doğru, doğruya yanlış diye inandırmaya çalışanlara, bir gazetecilik örneği cevap alamassanız, bu sizin değil tarihçilerin ayıbı olur ki, söz ortanın illa alanın gerçeğini yansıtır.Selam ve sevgilerimle, Ülkü İle Kalınız.