Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez tarafından Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda Diaspora ve Terör konulu konferans düzenlendi.
Erzurum Ajans-Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez tarafından Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda “Diaspora ve Terör” konulu konferans düzenlendi.
Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türkiye’de yaşanan terörün ilk Türk devletlerine kadar indiğini belirtti. Türklerin, Selçuklu Devleti’nden bu yana terör örgütleri ile mücadele ettiğini vurgulayan Savaş Eğilmez, “Hasan Sabbah önderliğindeki dünyanın ilk terör örgütü olan Haşişiler; Selçuklu çağında birçok terör eyleminde bulunmuşlardır. Ermeni terörü de Türklerin karşılaştığı en eski ve Türkiye’ye büyük zarar veren terör hareketlerinden biridir. Bu anlamda bu konuyu anlatmaya çalışırken Osmanlı Devleti’ndeki
kökleriyle başlamak en doğrusu olacaktır. Çünkü sonrasında gelişen terör hareketleri, taktiksel ve ideolojik olarak Osmanlı dönemindeki eylemlerle büyük benzerlikler göstermektedir” diye konuştu.
İlk olarak Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan Ermeni terörünü iki önemli özelliği olduğunu ifade eden Eğilmez şöyle devam etti:
“Ermenilerde, bağımsız ve ayrı bir devlet kurma hayali vardır. Ancak en büyük problem, bu hedefiyle orantılı imkanlara sahip olmamalarıdır. Osmanlı Ermenilerinde erken dönemde ayrı bir ulus olma bilincinin olduğunu söylenemez. Zaten Ermenilerin radikal kesiminin terör ve provokasyona başvurmalarının önemli nedenlerinden biri de budur. Silahlı eylemleriyle Ermeniler ile diğer etnik gruplar arasında çatışma oluşturan bu gruplar, Ermenilik bilincinin de bu şekilde gelişeceğini ummuşlardır. Benzeri bir
yöntemin 1980′lerin başında PKK tarafından Kürt kimliğinin oluşturulması iddiasıyla uygulanması dikkat çekicidir. Ermeni gruplar, zayıflıklarını anladıkça dışa bağımlılıkları artmıştır. Diğer devletlerin Osmanlı’yı zayıflatıp ve sonunda parçalama stratejileri bu ilişkiyi oldukça pekiştirmiştir. İki önemli terör örgütünün Osmanlı toprakları dışında kurulmuş olması da dışa bağımlılığın temel göstergelerindendir.bunlardan biri Hınçaklar diğeri de Taşnaklardır.”
Tarih Bölümüm Öğretim Elemanı Savaş Eğilmez, Ermeni teröründen sadece Müslüman Osmanlı vatandaşları değil, Osmanlı Ermenilerinin de çok çektiklerini vurguladı.
Yrd. Doç. Dr. Eğilmez; “Osmanlı döneminde Ermeni gruplarının ilk özelliğinin yeni keşfettikleri milliyetçilik akımının etkisinde bağımsız bir Ermenistan kurma hedefi olduğu söylenebilir. Ancak milliyetçilik kavramı Osmanlı Ermenilerin de diğer Ermenilere oranla daha geç gelişmiştir. Bu nedenle ilk örgütler ya Avrupa’da, yada Kafkasya’da ortaya çıkmıştır. Bunun bir diğer nedeni de diğer devletlerin Osmanlı politikalarında Hristiyan azınlıkları bir araç olarak kullanma çabalarıdır. Bu bağlamda tüm Osmanlı Ermenilerini amaçları doğrultusunda harekete geçirmeye çalışan örgütler terörü en etkili yöntem olarak görmüşlerdir. Bu nedenle Ermeni teröründen sadece Müslüman Osmanlı vatandaşları değil, Osmanlı Ermenileri de çok çekmişlerdir” şeklinde konuştu.
“Ermeniler arasında Türklere karşı nefret duygularını yeşertme operasyonu” kampanyasının asimilasyon tehlikesi arttıkça hız kazandığını vurgulayan Eğilmez, “Bilindiği üzere Ermenilerin Doğudan Batıya olan göçleri günümüze kadar hiçbir dönemde hız kesmemiştir. 2002 yılı itibariyle de Ermenistan en çok göç veren ülkeler arasında başı çekmektedir. Bunun da Türk düşmanlığını ve terörü besleyici zemini desteklemekte olduğunu” ifade etti.
Türkiye ve Türklere yönelik terör örgütlerinin, çoğunlukla aynı kaynaklardan beslendiğini ve gerektiğinde işbirliği yaptıklarını dile getiren Savaş Eğilmez konuşmasını şöyle sürdürdü:
“PKK ve Asala-terör örgütleri, 8 Nisan 1980 tarihinde Lübnan’ın Sidon kentinde ortak bir basın toplantısı düzenleyerek Türkiye’ye karşı bir deklarasyon yayınlamışlardı. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine ilişkilerin gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırıldı. Toplantının ardında 9 Kasım 1980′de Türkiye’nin Strazburg Başkonsolosluğu, 19 Kasım 1980′de ise Roma Türk Hava Yolları bürosu saldırıya uğramış ve bu eylemler PKK ve Asala tarafından ortaklaşa üstlenilmişti.”
Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez son olarak şunları dile getirdi:
“Ermeni terörü ile ilgili bir diğer önemli gelişme ise 11 Eylül saldırılarıdır. Bu olay Türkiye’de genel olarak olumlu etkileriyle anılmışsa da Ermeni terörü konusunda bazı riskleri de beraberinde getirdiği açıktır. Bir yandan tüm dünyada terör konusundaki hassasiyet artmış, en önemlisi neredeyse tek süper güç haline dönüşen ABD terör gruplarını en önemli, tehdit olarak algılamaya başlamıştır. Diğer taraftan Türkiye’nin 11 Eylül benzeri saldırılara karşı ne kadar hazırlıksız olduğu anlaşılmıştır. Ermeni
terör gruplarının ‘yeni terörizm’in gerektirdiği teknolojik bilgiye sahip olduğu hatırlanacak olursa PKK ya da bir diğer örgütle Ermeni teröristlerin yapacağı teknoloji yoğun bir terör saldırısında Türkiye’nin zor durumda kalacağı kolayca anlaşılabilir.”