-6-
İftarı Yemeği:
İftar sofrasının salatası, pastırması, hurması, susamlı ekmeği
ve pınar suyu ile beraber, aşotulu ayran çorbası, içinde ıspanağı, pastırması olan
yumurtalı kıyması, su böreği, kadayıf dolması ve ara sıra sebze yemeği bulunurdu.
Evlerde veya camilerde hatim okuyan imam veya hafızla beraber, sokakta
bulunan komşular Ramazan'ın onundan itibaren iftara çağrılırlardı.
İftar davet yemeklerine biraz daha yemek ilavesi yapılırdı. Bunlar; yaprak
dolması, kuru fasulye pilav hoşaf ve güllaç ilavesi olurdu. Ramazan ayı yaz aylarına
da, kış aylarına da denk gelse, bu iftar daveti sürekli olarak her zaman
yapılırdı. Peşine semaver çayı bir iki bardak içilir içilmez hemen teravih nazmına
gidilirdi.
-7-Teravi Namazı
Ramazanda Teravisine,
Çocukların bayram arifesine,
Bayramda çocukların ayak sesine,
Hasret kaldım Erzurumun"
Şeref Hamamcı
Akşam iftar vaktinden sonra yatsı namazı ile beraber 20 rekat teravi namazı
kılınır. Teravi namazı Erzurum'da bambaşka bir şevk içerisinde icra edilir.
Bazı kişiler işlerinden dolayı, bazı gençler kahveye oyun oynamaya daha
çabuk gitmek için teravi namazını daha çabuk kıldıran hocanın camisine ramazan
ayı boyunca abone olurlar. Bazı yaşlılar da hatimle, teravi namazını kıldıran
camileri tercih ederler.
Hatimle teravi namazı kıldıran imamlar gurra hafizlerdi: Ayaz Paşa caminde
Mehmet Hoca, Devrişağa caminde Mustafa Hoca, İbrahim Paşa camiinde
Solakzade Sagıp Danışman, Gürcükapı aslında yapımcısı adının verilmesini
istememiş yaptıran zahireci Alioğlu camiinde Recep Keskin, Caferiye camiinde
Mehmet Gürgür, daha sonraları Gez caminde Metin Hoca, Narmanlı caminde
Veli Velioğlu Hoca, Abdullah Hoca camilerinde hatimle teravi namazı
kılınmaya başlandı[1] 1.
Bazıları evlerine yakın muhit camilerini tercih ederken, bazıları kendi arkadaş
gurupları ile ortak buluştukları muhitte bulunan cami veya mescitlerde,
bazıları ise muhitlerinde bulunan eyvanlı evlerin geniş salonlarında veya çok
katlı apartman dairelerle, bodrum veya teras katlarında, tuttukları özel hocalarla
teravi namazlarını kılarlardı. Teravi namazı cemaatinden bazıları, namaz
sonrası semt kıraathanelerine gider oturur çaylarını içerler, oyun oynamak isteyenler
oyunlarını oynarlar, bazıları ise oyun oynanan kahvenin yerine, küçük
cay ocaklarını tercih ederlerdi.
Ramazan ayı kış ayına denk gelmişse, evlerde kılınan teravi namazının peşine
"Şemhinin patates" közlemeleri yenir, çaylar içilir, sohbetler edilir, geçmişe
ait ortak anılarını anlatılır, bir önceki Ramazanda beraber olup, şimdi ebediyete
göç edenler olmuşsa, onları rahmetle anarak yad etmek ihmal edilmezdi. Ramazanda
ayında Erzurum'da alınan hazı, Türkiye'nin hiçbir yerinde alınmazdı.
Hele birde oldukça popüler olan ve herkesin gönlüne hitap eden, gönül
adamı hocalardan Şeyhler cami[2] hocası Naim
Hoca idi (Naim Gölleroğlu).
Naim hocanın kıldırdığı teravi namazına gidenler çoğunlukla, esnaf, bürokrat,müzisyen, sporcu ve şehrin ileri gelenleri ve siyasileri olurdu.
Mesela, Ramazan ayı boyunca radyoevinin usta müzisyenlerinden Suat Işıklı,
Şeyhler camisi müezzinlerine teravi namazlarında eşlik eder, işfaneleyi okurdu. Müezzinlerin oturduğu mahfilde müezzinlerin rekat aralarında okudukları selat-ı selamlara eşlik edenler arasında o muhitin sevilenlerindenDadaş Sıddık, Tik Ayhan (Dalmızrak) ağabeyi ve bazen de kunduracıMolla usta olurdu.
Müezzinlerin arka sırasında saf tutanlar arasında bazen çok uzun boylu oldukları için dikkat çekenlerden biri de,Cazım Gürbüz ile Kombostu Cevdet Yumuk du.
Suat Işıklı işfelaneyi okuduğu zaman, Naim hocanın "Allah, Allah" deyişi
camiyi inletirdi. Cami cemaatinde Naim hocanın hemen arkasındaki safta yerini
alan Sümbül Baba, Naim hocanın sırtının devamlı terlemesine karşı yanında
bulundurduğu havluyu, Vitir namazına başlanmadan okunan işfanele sırasında
hemen bohçadan çıkarıp Naim hocanın sırtına koyardı. Naim hocayla teravih
namazını kılmak ve Şeyhler camisinde olmak bambaşka bir hazın ve mutluluğun
adı olurdu. Bu caminin teravih namazında müdavimleri, hep birbirini tanıdığı
için cami içinde saf tuttukları yerler de bilirliydi. Bu yerlerde oturan arkadaş,
diğer arkadaşlarına bugün ben gelmeyeceğim, uzak yere davetliyim veya hastam
var, ya da işim cıktı haberini diğer arkadaşlarından herhangi birine verirdi.
Haber vermeyenler olduğunda, gözler onu saflarda arardı. Cemaatten kimlerin gelip,
kimlerin gelmediğini gözler, namaz sonunu zor bekler, gelmeyen arkadaşı
arar, onun hakkında bilgi alır, diğer arkadaşlarını da haberdar ederdi.
Çünkü teravi namazına başladıkları safların yerleri, sanki onlara tahsisli
gibiydi. İlk teravi namazını kılan bir kişi kıldığı safı değişmezdi.
Her arkadaş gurubundan bir veya birkaç kişi teravi öncesi gelir, saf durdukları
yere oturur, diğer saf arkadaşlarını beklerlerdi. Arkadaşları da ilk oturdukları saf
yerini bildikleri için hemen camiye geldiklerinde oraya gidip saf tutarlardı. Erken
gelen arkadaş, diğer arkadaşlarına yer tutarlardı. Yalnız bu cemaatin en az yarısı
Naim hocanın kavaflarda olan Zeynel caminde verdiği ikindi vaazında bulunan
cemaati ile Cuma namazını kılan cemaatten olurdu.
[1] 1 Not: Savaş zamanında Ceferiye camii ve Kurşunlu camilerinde askerler yatırıldı.
Kurşunlu camii bahçesinin içerisinde bulunan medresede asker kaçağı ve devlete
karşı suç işleyen casuslar ve ağır mahkumlar yatırılırdı. Bunların ayakları prangalı,
ellerinde taşınması zor ağır kiloluk demirler taşır ve hep zincirlerle birbirlerine bağlı
olarak mahkemeye gider, gelirlermiş.
[2] "(Erzurum'da Ezan vakitlerini belirtmek için, Şeyhler camisinin minaresine müezzin ve cemaatin namaz vakitlerini takip etsinler diye, 1767 yılında Müftü Habip Mehmet tarafından yaptırılan tek camidir
- SELÇUK KARDIN 01 Ocak 1970 02:00
GEÇENLERDE SAYIN ŞENER`E DE BİR YAZISI SONRASINDA YORUM YAPMIŞ İDİM. DEDİM Kİ ERZURUM`DAN VEKİL OLUP GİDEREKM. VEKİLLİĞİ BİTTİKTEN SONRA ERZURUM`A DÖNÜP BURADA İKAMET EDEN VE HAYATININ GERİ KALANINI ERZURUM`DA GEÇİREN BİR TANE DAHİ VEKİL VARMI?? YOK İDİ O YÜZDEN DE ZATEN CEVAPLAMADI ZİRA BİLİYORDU Kİ BİZ BUNU BİLMİŞİZ. ŞİMDİ SİZ DE SAYIN HİMOĞLU ERZURUM`DA YAŞAYIN Kİ ERZURUM`U DA ANLATABİLESİNİZ.. BİZ ZATEN BURDAYIZ ERZURUM`U BİLİYORUZ. SİZ ANKARA`DAN BAKMA İLE GÖREMEZSİNİZ.. BAKIN SİZ ORDAKİ İŞLERİNİZE.
- mehmet gürpınar 01 Ocak 1970 02:00
hocam eline sağlık diline sağlık var ol yine kurur kaynağımızsın