Duayen gazeteci Mehmet Şener’in “Erzurum’da iki dev hastanede sünnet yapacak doktor yok!” diye köşesinde bir yazı kaleme alması, dikkatleri Erzurum’un ‘Sağlık’taki potansiyeli ve başarısına çevirdi.
Aslında konu geçen hafta Erzurum’daki tek özel hastanenin sahibinin yerel TV ekranında yapmış olduğu Erzurum’la ilgili talihsiz beyanatıyla ortaya dökülmüş, dolayısıyla karanlığa bir mum yakılmıştı.
Hatırlanacağı üzere ‘Sünnet’, inanç gereği yapılması tavsiye edilen bir uygulama olmasının yanı sıra bazı Sağlık sorunlarında da tıbben yapılması gerekli görülmektedir.
Sünnet işlemi, eskiden geleneksel metotlarla Sünnetçiler tarafından yapılırken son yıllarda bu operasyon yalnızca hekimlere devredilmişti. ‘Sünnet’; Çocuk Cerrahisi, Genel Cerrahi, Ürolog, Plastik Cerrahi branşlarındaki hekimler tarafından yapılabilmektedir.
Sünnet mevsimi geldiğinde hastanelerimizde ‘Sünnet Odası’nın hazırlanıp sünnet işleminin yapılması Devletin güvencesinde devam eden bir uygulamadır. Son iki yıldır Covit 19’dan dolayı bu uygulamaların yapılmaması veya az sayıda yapılması anlaşılabilir bir durumdur. ‘Sünnet’in tıbbî bir iyileştirme maksadıyla yapılmaması, operasyon sırasında anestezinin kullanılması, ilerde doğabilecek komplikasyonlarla ilgili tazminat gibi olumsuz durumlardan dolayı bazı branş hekimlerinin bu uygulamayı pek tercih etmedikleri söylentiler arasındadır.
Özel hastanelerin bu konuda yüksek ücretler talep etmesi, liberal ekonominin fırsatı değerlendirme felsefesiyle örtüşmektedir.
Devletin, ‘Sünnet’ konusunda yetiştireceği aile hekimleriyle ‘Sünnet Klinikleri’ açarak konuyu rahatlığa kavuşturması çözüm olarak düşünülebilir.
Erzurum’un ‘Sağlık Turizmi’ndeki iddiasını sürdürmesi için tüm branşların şehir ve üniversite hastanelerinde açık tutulması ve hekim göçünün önüne geçmesiyle mümkün olabilir.
Hatırlanacağı üzere geçen ay şehrimizde bir Afganistanlı sığınmacı ailenin evinde yangın çıkmış Atatürk Üniversitesi Hastanesi’nde Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi’nde hekim olmaması üzerine yaralılar Van’a gönderilmişti.
Diğer branşlarla ilgili bir tarama yapıldığı zaman da hastanelerde bazı branşların eksikliğinden dolayı hastaların başka illere sevk edildikleri görülmektedir.
Şehrimizde bulunan tek bir el cerrahının da yakında gidiyor olması, Üniversite hastanesinin Ortopedi Servisi’nden dört hekimin birden ayrılması, omurga ve kemik tümör ameliyatlarının yapılıp yapılmayacağı gibi soruları akla getirmektedir.
Kemik iliği nakli konusunda birçok başarıya imza attığı bilinen Prof. Dr. İlhami Kiki’nin Gaziantep’e gitmesinden bu yana yerinin doldurulamaması, hekimlerin Erzurum’dan neden gitmek istedikleri sorusunu gündeme getirmektedir.
Konuyla ilişkin bilgilerine başvurulan hekimlerin çoğu, maddi ya da sosyal sebepler dolayısıyla gitmek istediklerini ifade ederlerken, şehirde tam donanımlı Özel Tıp Merkezlerinin olmamasının da gitmelerinde etkin rol oynadığını belirtmekteler. Ortaya konulan bu tablo Sağlık Turizmi’nde iddialı olmanın yolunun, iyi özel hastanelere sahip olmaktan geçtiğini hatırlatmaktadır.
Hekimler cephesinden bakıldığında özellikle cerrahî branşlar başta olmak üzere (Kadın Doğum, Beyin Cerrahi, Genel Cerrahi, Ortopedi gibi branşlarda asistan sayısının azlığından şikâyetin olduğu anlaşılmaktadır. Yıllar önce okul birincilerinin tercih ettikleri cerrahî branşlara ilginin olmaması ise Malpraktis (Hatalı tedavi için tazminat) uygulamasına bağlanmaktadır! Bu durum ise gelecekte cerrah bulunamayacağı endişesini beraberinde getirmektedir.
Ayrıca belli bir kriterlere sahip hekimlere kadro çıkarılmasındaki zorluklar da hekimi dışarıda arayışa iten sebepler arasında konuşulmaktadır. Yan dallardaki eksikliklerin Şehir Hastanesi’ne yapılan mecburi hizmetlerle kapatılması ise palyatif bir tedbir olarak algılanmaktadır.
Organ nakli konusunda Erzurum’daki önemli isimlerden Prof. Dr. Yalçın Polat’ın İstanbul, Prof. Dr. Bülent Aydınlı ile Prof. Dr. İsmail Demiryılmaz ve Doç. Dr. Abdullah Kısaoğlu’nun Antalya’ya gidip oralarda başarılara imza atmaları bizler açısından gurur verici olmasına rağmen Erzurum açısından üzüntü verici bir durum arz etmektedir. Bu konuda hemşerimiz Prof. Dr. Gürkan Öztürk’ün şehirde kalıp bu ünitenin başında fedakârca gayret göstermesi ise her türlü övgüye lâyık bir davranıştır. Buradan yola çıkarak kendilerine sunulan her türlü avantaja rağmen Erzurum’da kalıp canla başla çalışarak hastalara şifa dağıtan hekimlerimize de şükranlarımızı sunmak isteriz.
Bugün Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi, ‘Karaciğer nakli’ konusunda dünyanın en iyileri arasına girmişse bu başarıda Prof. Dr. Sezai Yılmaz’ın büyük gayret ve çabası bulunmaktadır.
Antalya bu gün organ nakilleri konusunda akla ilk gelen adreslerden biri olmuşsa bu tesadüfi bir başarı değildir.
Oysa Erzurum, uzun yıllardan beri Doğu Anadolu’nun Sağlık konusunda tüm yükünü çeken ve bu büyük nüfusa Devlet imkânlarıyla parasız ve kaliteli hizmet sunan bir şehirdir! Bu özelliğinden dolayı Erzurum, Sağlık konusundaki tecrübe ve avantajını Sağlık Turizmi’ne de yansıtmalıdır.
Özetle söylemek isteriz ki, Erzurum’un Sağlık Turizmi konusunda iddiasını sürdürüp bu aşamada eksikliklerini görüp tamamlaması ve yarışı sürdürmesi gerekmektedir. Bu konu, tüm şehrin ele ele vermesi, siyasetin konuyu ciddi şekilde sahiplenmesi, marka haline gelmiş özel hastanelerin kazandırılması, yeni atılımların hedeflenmesi, hekimleri şehirde tutmanın sosyal ve ekonomik yollarının çözüme kavuşturulması ile mümkün olacaktır.
Ben 50 yaşındayım Erdal bey hiç bu kadar dağlıkta geri gidildiğini görmedim. Serdar sevimli gibi bir doktorun alternatifi varmı yok. Ömer selim yıldırımın alternatifi varmı yok. Bunlarda giderse araştırma hastanesi sile sağlık ocağı olacakbuna bir çare bulunmalı. Nerede tahsin baba nrtrdesebahst kot gibi doktorlar yok.