Sahada çalışırken haliyle bir basın mensubunun anısı da çok oluyor. Oradan oraya koştuğun için arkaya baktığında yüzlerce ilginç anıyı da biriktirmiş oluyorsun. Çoğu da unutulacak cinsten olmayan..
Polis teşkilatının 168′nci kuruluş yıldönümü kutlamalarının yapıldığı bugünlerde elbette ki polis ile ilgili de çok anım oldu çalışırken.. Çok fazla uzağa gitmeden daha yakında yaşadığım ilginç bir anıyı bugün sizinle paylaşayım istedim. Beni 'şaşırtan', 'utandıran' ama aynı zamanda da 'onurlandıran' bir hatıra!
Sanıyorum bir yıl önceydi. Yine 'dört elli' Fırfırik'i çıkarttığımız günlerdi. Emniyet Müdürlüğü'nden hem telefonla hem de resmi yazı ile 'kahvaltı' daveti aldım. Polisevi'ndeki saat 09.30′da ki bu kahvaltı için yola çıkmıştım. Polisevi'nin önüne gelmiştim ki baktım daha buçuğa var! Ben de Polisevi'nin karşısındaki Cumhuriyet İşmerkezine girdim, koşar adımlarla bizim Erzurumspor berberi Yavuz Yakışan'ın berber dükkanından içeri girdim. Sakal traşı olacaktım ve Naci Usta'dan 5 dakikada 'tek perdelik' bir traş istedim. Acelem olduğu için de saçlarımı bile taratmadan çıktım, kahvaltının olacağı Polisevi'nden içeri girdim. Hızlı adımlarla daha önceleri de geldiğimiz için bildiğim üst kattaki yemek salonuna geçtim. Tam saatinde gelmiştim, onun huzuru da vardı içimde. Ancak ve fakat, o da ne? Bir anda koca salonun tam ortasındaydım ve Emniyet Müdürü Halit Turgut Yıldız ve kurmayları ile şube müdürleri bana odaklanmıştı! Üniformalı, üniformasız bütün polis şefleri kahvaltı masasındaydı ama salonda benim dışımda sivil bir Allah'ın kulu yoktu! İnanamıyordum! Bana göreve geldiği günden beri hep 'sempatik' gelen Yıldız Müdür, "Gel, gel" dedi ve ekledi: Fırfırik'e özel bir kahvaltı olacak galiba bu!
Fazla uzatarak kafanızı çok da şişirmek istemiyorum! Müdür beyin ilgisi tamamen bana oluyor. Basına kahvaltı verdiğini ama bir önceki gün bazı basın mensupları ile Şenkaya'da yaşadığı polemikten dolayı 'protesto' ile karşılaştığını itiraf ediyor. Bana, 'Herhalde bu protestodan bir tek senin haberin yok' diyor. Gerçekten hiç bir şeyden haberim yok. Olayı artık yavaş yavaş çözüyordum. Arkadaşlarım, Müdür Yıldız'ın bir gün önce sergilediği bir tavıra karşılık tavır yapmış ve herkesle irtibat kurmuş, kahvaltıyı protesto etmiş. Ama bir tek beni aramayı unutmuşlar! Hiç birisi de gelmeyeceğini bildirmediği için polis de doğal olarak kahvaltı düzeni almış, bir tek 'bana kahvaltı vermiş(!)' olmuş! Müdür başta olmak üzere orada bulunan herkes de zaten benim bilmeden gelmiş olduğumu anlıyordu. Düşmüştüm yani. Şaka gibi!
Doğrusunu isterseniz o masada otururken ve kahvaltıya başlarken arkadaşlarıma ihanet ediyor olduğumu düşünmedim değil. Ama o şartlarda orayı terketmenin de hem müdüre hem de polis şeflerine 'nezaketsizlik' olacağını da düşünmedim değil. Kalkmak istedim ama kalkamadım. Kahvaltımı yaptım ama neremle yedim, açıkçası pek anlamadım!
Biz kahvaltı yaparken bir yandan da canlı müzik yayını var salonda. Hem de büyük bir ciddiyet içinde. Yaklaşık 1,5 saat sonra kahvaltı bitiyor. Sağolsunlar, veda ediyorum, bütün polis şefleri tek tek elimi sıkıyor, tanışmış olmaktan memnuniyet duyduklarını ifade ediyorlar. Ben de onlara teşekkür ediyorum ama dışarıda bu kahvaltıya sadece benim geldiğimi duyan arkadaşlarımın bana karşı olacak tavrı da beni içten içe kemiriyor!