Erzurum Erzurum...

Memleket bağını bir tarafa bırakıp, el gözüyle görmeye çalışarak, haddimizi aşmadan ve de doğru bildiğimizden şaşmadan dost dili ile iki kelam etmeye kalkar isem…

Derim ki;

yılın büyük kısmında başını Palandöken denilen beyaz yastığa koyarak yatan, eteklerini ovaya   sermiş bir Doğu anasıdır Erzurum.

Asırlardır durmadan doğurmuştur bu kadın. Doğurduğu evlatlarının bazılarını bazen sürerek, bazen de ardından su dökerek güneşin gittiği yöne göndermiş ve hep sıla olarak anılmıştır kendisi.

Huma kuşunu yükseklerden seslendirerek koynunda turnalar beslemiştir bu şehir.

Zehir gibi ayazı vardır; ama şerbetlidir buranın insanı.

Törelidir ve eskidir…

Eski dediysem; bundan 1500 yıl öncesine gidip Bizans’ın Teodosious’una uzanarak lafı uzatmanın bir anlamı olmaz. Ermenili yıllardan ve Rusların ziyaretinden de söz açmaya niyetim yok!

Mustafa Kemal’in tahta masa başında sabahladığı günler de şimdilik şöyle dursun.

Geçmişin genlerinin bugüne nasıl taşındığını ve de bazı değerlerin nasıl aşındığını söylemek sosyologların işidir. Benim bu konudaki ahkâmım altın tepsideki teneke bardağa benzer; ama bulutlardaki yaylasını da unutulmuş sokaklarını da bilmişliğimiz vardır. Bu da bugün iki söz söylemeye yeter elbet.

Anadolu’nun her kentinde olduğu gibi Erzurum’da da iki Erzurum, iki insan var.

Biri, özünü kaybetmeden yüzünü çağdaş yaşama dönmüş, biri de bugünü dünmüş gibi yaşayan iki insan…

İkiyüzlüsü de var, düz sözlüsü de.

Dostluğu sahte olan da var, yirmi dört ayarda duran da.

Bunları unutmadan Erzurum’da siyaset yapısının kapısını çaldığımızda ilk karşılayan genellikle bir cemaatin etkinlerinden biridir. Herkes bilir ki az veya çok; az yerde çok, çok yerde az olsa da bu şehirde her zaman cemaat örgütlenmesi isteyerek ya da kerhen olmuştur.

Yani asla değişmeyecek olan inanç, değişiklik gösteren ve de göstermesi gereken siyasette etken olmakta. Ancak, kimilerinin bir kimlik yazar gibi dillendirmeye çalıştığı ‘irtica’ ya da ‘şoven’ bir yapısının olduğu asla söylenemez.

Şu ise söylenebilir.

Evet, Erzurum’da samimi ya da gösteriş; inanış ya da çıkar için siyasette dinsel kurallar sergilenmektedir. (Bu zıtlıklar hangi toplumda yok ki!) Ve yine samimi ya da yapay bir eleştiri mekanizması her an vardır. Örneğin, herkesin gözünden uzakta, gizlice içki içen biri, ertesi gün bir toplumda içki içeni eleştirmekten geri kalmaz. Bu ikiyüzlülükten çok, zorunlu bir davranış gibi algılanmalıdır. Çünkü, toplumda kabul görmenin ve onaylanmanın etkin bir yolu da içkiye karşı olmaktır.

Şunu rahatlıkla öne sürebilirim ki; eğer gün gelse de Erzurum halkının dörtte üçü Ramazan ayında oruç tutmayacak olsa bile, yine lokantalar kapalı olacaktır. Burada savunduğum bu düşünce asla Erzurumlunun ikiyüzlü davranacağı değildir; benim gözümle gördüğüm ve yüreğimle sezdiğim şey şudur; doğu coğrafyasında yaşayan herkes gibi, belki herkesten biraz daha çok Erzurumlu ‘saygı’ sözcüğünü çok önemsemektedir. Dine ve töreye ve de kendi düşüncesine saygıyı esirgeyene, meydan okurcasına fütursuzca davranana zor tahammül etmektedir.

 

Yeni Dünya Düzeni’nde sanayileşmenin gerekli olduğu bahane edilerek tarımın ve hayvancılığın yara aldırıldığı bu bölgede ne yazık ki sanayi adına da bir şey yapılmamakta. Cemaatler, ticaretini ‘al-sat’çılıkla yapacağına, sermayelerini de cem edip devletten talep edeceği yardımla ve coğrafi koşulları da göğüslemek pahasına üretime geçseler; var olanı çoğaltsalar kötü mü olur?

Hayvancılık da olsun sanayi de…

Hayvanı bahane etmek insanlık mı?

Kim görmüş bir ineğin fabrika bombaladığını!

 

İsterseniz son bir şeyden daha bahsedeyim, herkes bunu kendi görüşüne göre yorumlasın.

Üç yıl öncesine kadar Erzurum’da Palandöken’in şehre bakan göğsünde Atatürk’ün portresinin yanında şu yazı yazmaktaydı.

“Ya yolunda gideceğiz ya uğrunda öleceğiz!”

Ölüm kelimesi yakışmıyordu, üç yıl önce silindi. İyi de oldu.

Yani sadece, Atatürk’ün portresinin yanında “yolunda gideceğiz,” yazısı kalmıştı. Her yıl bu aylarda Erzurum’a geldiğimde, o yazı ve portre temizlenmiş, parlatılmış olurdu. Artık her ikisi de silinmeye yüz tutmuş! Silinme sözcüğünü mecazi olarak da düşünülsün diye bilerek kullandım… Bildiğim kadarıyla bugüne kadar bu işi asker yapmaktaydı; eğer belediyeye havale edildi ise bilmekte fayda var!

 

Erzurum Erzurum…

İki şehir var her yerde olduğu gibi; iki insan var her şehirdeki gibi.

Önemli olan her ikisini de görmek değil mi?

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.