'Siyaset ve Ticaret'
İç içe geçmiş iki kelime.
İkisi de sanki Erzurum için geçerli...
Allah aşkna, azıcık düşünün;
Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum'a geldiği gün, aklının ucundan dahi ticaret veya siyaseti geçirdi mi hiç?
Allah aşkına!
Herkes eğri oturuyor, biz düzgün konuşalım. Şimdi o şiire döneceğim hepiniz yine kızacaksınız. Ne diyordu Akatay;
''Palandöken dağ değil göz dağıdır!''
Bir hafta boyunca kitap imzalayıp caka satanlar. ''Palandöken dağ değil göz dağıdır! ''diyecek kadar yüreğiniz, şu anlık ticaretiniz ve hayalinizdeki siyasetiniz için geleceğe ne bıraktınız?
Biz, bu buz kentin son çığlığı olan çocuklarız!
Ne sizin kadar paramız oldu, ne de hayalleriniz kadar siyasetimiz.
Ama, A'sından, Z'sine kadar hepinizden yürekli kaldık.
Yine kızacaksınız biliyorum!
O zaman gelelim yeniden Erzurum'a, ticarete ve siyasete...
Adam; adından büyük kocaman Anadolu'nun en önemli birliğinin başkanı olmuş, kim şeyim hıyar demişse koşmuş... O kadar hızlı koşmuş ki, yanında götüreceği tuzu bile unutmuş!
Hıyar işte...
O gün, ' Yeni Türkiye' demişler, koşmuş...
Bugün, 'İYİ' demişler, koşmuş...
Oysa ki adam kaşarın da kaşarı ve hem de Aksakallı beyler beyi.
Can yoldaşına bir bardak çay ısmarlamayacak kadar cimri, ancak trilyonluk binalar yapıp cemaatlere bağışlayacak kadar da cömert biri...
Yani; o kadar toplumcu ve o kadar da şen-gel ki...
Allah aşkına; dünün kötüsünden, bugünün iyisi çıkar mı?
Bir de; arzuhalciler var!
Daha ortaokul sıralarında köyümüzdeki okuma yazma bilmeyen anaların, asker oğullarına yumurta karşılığı mektup yazdığım günlerde olduğu gibi...
Ah!.. Keşke öyle kalsaydık.
Şimdi; dört yumurtaya demokrasi, beş yumurtaya teokrasi, yarın kim bilir kaç yumurtaya, kimin dilekçesini yazanlar....
İşte tam da burada dile gelmeli, getirilmeli Türküler ve Cumhuriyet ve O'nun çocuklarının özlemleri.
- ''Ağam ağam nereden aşar bu yaylanın yolu...''
Ne demiş Nazım;
-''Siyah gece
Beyaz kar
Rüzgar
Rüzgar...''