Erzincan Kapısı...-1-

Şehrin genişleyip yeni semtlerin oluşmasıyla birlikte, çarşı pazar dengelerimizde haliyle değişmeye başladı. Açılan büyük alışveriş merkezleri, bir zamanların en gözde çarşılarının önem ve canlılıklarını kaybetmesine yol açarken, ticari kültürümüzle ilgili bir takım güzel alışkanlıklarımızın da kaybolup gitmesine sebep olmaktadır.

Viraneye dönmüş mahallelerimizin hazin halleri, şehrin değişen fiziki ve demografik yapısı, artık yeni görüntülere alışacağımızı ve hatıra sunan mekânları, bir daha göremeyeceğimizi söylemektedir.

Erzincan Kapı semtinde bulunan çarşı, kısa bir süre öncesine kadar şehrin en renkli alışveriş yerlerinden biriydi.

Çarşının müşterileri; ekseriyetle üniversite, askeri kesim ve şehrin bürokratlarından oluşurdu.

Sebze ve meyvenin en tazesi, yağ, bal, peynirin en kalitelisi, kuru gıdanın tüm çeşitleri, Erzincan Çarşısı’nın şirin dükkânlarında satılırdı.

Çarşının en renkli ve zevkli günleri Ramazan ayında olurdu.

Esnafın kendi aralarındaki şakalaşmaları, müşteriyle yakın ve candan ilişkileri, çarşının alışveriş ortamına ayrı bir renk katardı.

Yerli esnafın yanında, Karadeniz kökenli esnafın da çoğunlukta olduğu bu çarşıda, o günün şartlarında iğneden ipliğe her türlü ihtiyacı karşılamak mümkündü.

Şimdiki İş Bankası’nın bulunduğu yer Gündoğduların binasıydı, buranın alt katında Gündoğdu Mağazası ve Türk Ticaret Bankası, üst katında ise nargile içilen ve gençlerin hararetli okşin partileri yaptığı Gündoğdu Kıraathanesi ile Gündoğdu Palas vardı.

Dar ve dik merdivenlerle çıkılan Gündoğdu Kıraathanesi’nin, Cumhuriyet Caddesi’ni gören manzarası çok güzeldi.

Delikanlılığa adım atmış ve kâğıt oyunlarıyla yeni tanışan gençlerin doldurduğu bu mekânın içerisinde, tüten sobadan ve yoğun sigara içilmesinden dolayı göz gözü görmez olurdu.

Oyunun etkisinde kalan gençler, neredeyse kahveciyle birlikte kahveyi kapatırlar, açlıklarını ise ciğer dürümü veya Kıno Ağabey’in keteleriyle giderirlerdi.

Kıno Ağabeyi evde yaptırdığı keteleri bir seleye doldurur, esnafı ve kahvehaneleri dolaşarak ketelerini satıp geçimini sağlardı.

O günlerde Kıno Ağabey’inin yağlı, içli ketelerini tatmayan ve lezzetini bilmeyen yok gibidir.

 Zekâyi Ağabeyi’ye “Kıno” denmesinin sebebi, burnunun boksörler gibi yüzüne yapışık olmasından dolayı idi.

Sinema önlerinde, maçlarda ve caddelerde sık görülen bir başka renkli sima ise camekânlı küçük arabası ile halka tatlısı satan “Tatlıcı Kata” idi.

Bu tatlılar o kadar lezzetli ve meşhurdu ki aradan geçen bu kadar yıla rağmen Erzurum halkı bu tatlıları hâlâ “Kata Tatlısı” olarak adlandırırlar.

Gündoğdular’ın binadan sağa döndüğünüzde, artık Erzincan Kapı’dasınız demektir.

Mahmut Kişioğlu’nun züccaciye mağazası, oldukça dindar ve güvenilir bir aile olan Bayburtlu Karaaslanların kuka, iplik, dantel, orlon, mendil, çorap sattıkları tuhafiye dükkânı, Güzel Mehmet’in manavı ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın babası ile amcasının işlettiği fırından sonra, köşe başındaki Mevsim Pazar’ıyla çarşının hareketliliği başlardı.

Hakkı Paşa’nın çocukları Mehmet, Arif ve Hacı Necip’in işlettiği bu manav dükkânı, o günden bu güne Erzurum’un kaliteli sebze ve meyvesini satmakla meşhurdur.

Arif, dükkânın önünde açmış olduğu tezgâhıyla, bu günde hâlâ havuç, tere, şalgam, aşotu, ıspanak gibi yerli ürünler satarak, müşterilerini memnun etmeye devam ediyor.

Vahdettin ve Lütfettin kardeşlerin işlettiği fırına yandan bir kapıdan merdivenle inilir, camekândan açılmış bir pencereden ekmekler satışa sunulurdu.

Aileden Lütfettin Akkök emekliye ayrılıp, Vahdettin Akkök ve çocukları şehirden göçünce, Şark Fırını da ömrünü tamamlamış oldu, şu anda Şark Fırını’nın yerinde “Akdağ Süt ve Süt Ürünleri” isimli işletme faaliyet göstermektedir.

Rahmetli babam bizim haberimiz olmadan, bir cenaze için gerekli olabilecek miktardaki parayı Lütfettin Amcalara “Ne olur ne olmaz” diye bırakmış, ölümünden sonra bu emaneti aldığımız da Şark Fırını’nın hatıralarımızda silinmez bir iz bıraktığını söyleyebilirim.

Bakkal Muğdat’ın devrettiği dükkânı alan Cemil Kuzu, çarşının müdavimlerinden Servet Kuzu’nun oğluydu ve çarşının en hareketli simalarındandı, dindarlığı ile etrafına nasihatte bulunan Hacı Necip’e takılmasıyla ve komşularla şakalaşmasıyla meşhurdu.

Cemil Kuzu’nun sesi ve şamatası, çarşının bir ucundan diğer bir ucuna yankılanırdı.

Cemil Kuzu siyasi görüş olarak DYP’yi tutar, komşusu Hacı Necip’te Milli Görüş çizgisinden taviz vermezdi.

Yine o dönemlerde çarşı esnafının şakalarına katılan rahmetli Prof. Dr. Tali Ural Hoca da Cemil Kuzu’dan alışveriş ederken; “Allah doğru yoldan ayırmasın” diyerek fitili ateşler, Cemil Kuzu’da Hacı Neciplerin dükkânına dönerek ellerini açıp; “Âmin, Âmin…” deyince, söz düellosu başlardı.

Manav Kukaz Mustafa, Pala Mürsel, Bakkal Şahan Ağa, çarşının en eski esnaflarıydılar....  (Devam edecek…)

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.