SiyasetHaber Girişi : 14 Haziran 2012 20:30

Erdoğan'dan Gülen'e çağrı

Erdoğan'dan Gülen'e çağrı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır.
Erzurum Ajans-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz'' dedi.

Türk Telekom Arena'da gerçekleştirilen 10. Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış törenine; eşi Emine Erdoğan ile birlikte katılan Başbakan Erdoğan yaptığı konuşmada, dünyanın değişik ülkelerinden çok sayıda kişinin buraya geldiğini söyledi. 135 dost ve kardeş ülkeden genç ve çocukların, Türkçe sevdalılarının Türkiye'ye hoş geldiklerini ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kardeşlerim, gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz'' şeklindeki sözleri katılımcılardan büyük alkış aldı.

Erdoğan, ''Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim. Bu anlamlı gecede kadim bir medeniyetin evlatları olarak, zengin bir kültürün diliyle, Türkçe'yle bize ve dünyaya seslendiğiniz için sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum'' şeklinde konuştu.

10. Türkçe Olimpiyatları'nın, ''İnsanlık el ele, bayram o bayram olur'' sloganıyla yapıldığını dile getiren Erdoğan, 5 kıtadan gelen çocuk ve gençlerin bir kez daha bayram yaşattıklarını kaydetti. Erdoğan, ''Türkçe her zaman barışın dili oldu. Türkçe her zaman, aşkın, sevdanın dili oldu. Türkçe, dayanışmanın, kardeşliğin, paylaşmanın dili oldu. Bu dil, hiçbir zaman sömürünün, hiçbir zaman istismarın, hiçbir zaman kültür baskısının dili olmadı. Türkçe her zaman hoşgörünün, her zaman diyaloğun, her zaman uzlaşmanın, kaynaşmanın, yani kalbin, yani ruhun dili, gönül dili oldu'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Bize bir kez daha bizi hatırlattınız.

Bize bir kez daha, sözümüzü, özümüzü hatırlattınız. Bize bu bayramı yaşattığınız için, bize Türkçe Bayramı'nı yaşattığınız için, buradan, Türkiye'den tüm dünyaya Türkçe barış mesajlarını ilettiğiniz için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Güzel Türkçemize kendi seslerini, kendi nefeslerini, kendi renklerini ve ahenklerini katan tüm öğrencilere, bizlere bu heyecanı, bu coşkuyu yaşattıkları için sonsuz teşekkür ediyorum. Bu bayramın yaşanmasına vesile olan, 140 ülkede faaliyet gösteren Türk okullarını, okulların tüm yöneticilerini de tebrik ediyorum. En büyük takdiri, en büyük tebriği, en büyük teşekkürü, Türk okullarında görev yapan öğretmenler hak ediyor. Gurbeti sılaya çeviren, ulaştıkları her noktaya memleket havası götüren öğretmenleri bugün bir kez daha kutluyorum” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Türkçe ile birlikte, Türkiye'nin ay-yıldızlı bayrağını, o bayrağın dostluk, kardeşlik, dayanışma mesajlarını adeta gönül burçlarına diken, gönüller fetheden, gönüllere taht kuran sevgili öğretmenlerimizi bugün bir kez daha alınlarından öpüyor, her birine şahsım, ülkem ve milletim adına en kalbi şükranlarımı sunuyorum. 14. yüzyılda, batıda Fas'ın Rabat şehrinden, doğuda Çin'in Pekin şehrine kadar, Türkçe bilen bir insan hiç yabancılık çekmeden seyahat edebiliyordu.

18. yüzyıla kadar, aynı şekilde, batıda Viyana'dan, doğuda Urumçi'ye, güneyde Sana'dan, kuzeyde Sibirya'ya kadar, Türkçe uluslararası bir dil, ortak bir iletişim dili olarak kullanıldı. Türkçe her zaman barışın dili oldu. Türkçe her zaman, aşkın, sevdanın dili oldu. Türkçe, dayanışmanın, kardeşliğin, paylaşmanın dili oldu. Bu dil, hiçbir zaman sömürünün, hiçbir zaman istismarın, hiçbir zaman kültür baskısının dili olmadı.

Türkçe her zaman hoşgörünün, her zaman diyaloğun, her zaman uzlaşmanın, kaynaşmanın, yani kalbin, yani ruhun dili, gönül dili oldu. Türkçe, kendi öz kültürünün aynası olduğu kadar, çok geniş bir coğrafyadan kazandığı kelimelerle, ortak bir medeniyetin de sesi oldu, nefesi oldu. Türkçe kendi öz kelimeleriyle birlikte, Arapça'dan, Farsça'dan, Latince'den, Batı dillerinden, Çince'den, Rusça'dan, Boşnakça'dan, Arnavutça'dan, Slav dillerinden aldığı kelimelerle, herkesin kendi çiçeğini derleyeceği bir gül bahçesi, bir sevgi medeniyetinin lisanı oldu. Türkçe'nin büyük ustası Yusuf Has Hacib, 'Gönülde arzu, dilek her ne ise, insan ağzını açınca hep onu söyler' diyor. Türkçe'nin en büyük şairi Yunus Emre, 'Dil, hikmetin yoludur' diyor. Hazreti Mevlana, 'Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar' diyor. Türkçe'nin büyük şairlerinden Yahya Kemal, 'Her halk, kendi ikliminin lisanını söyler' diyor. Evet, dil, ruhun, kalbin, gönlün aynasıdır. Lisan, her ne olursa olsun, hangi bedende olursa olsun, ruhta, kalpte, gönülde ne varsa, işte sadece onu söyler.''

Sadece barışın diliyle konuştuklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, ''Bu toprakların lisanı olan, bu kültürün, bu medeniyetin, bu iklimin lisanı olan Türkçe'den, biliniz ki, hayırdan, iyilikten, kardeşlik ve dayanışmadan başka hiçbir şey sadır olmaz. Bu lisandan, Türkçe'den, bilimden, hikmetten, sevgiden gayri hiçbir şey sadır olmaz. Bizler, Türkiye Türkçe'sini konuşanlar olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, tıpkı dilimiz gibi, kalbimizle de 'peace' diyoruz, 'paz' diyoruz, 'friede' diyoruz, 'asudelik' diyoruz, 'aşıti', 'eman', 'şalom', 'mir', 'tinçlik' diyoruz, 'selam' diyoruz, yani bütün dillerde barış diyoruz.

Biz bütün dünyaya, sadece ve sadece barışın diliyle konuşuyoruz'' ifadelerini kullandı.

Dış politikada da barışın dilini kullandıklarını ifade eden Erdoğan, ''Büyükelçilerimizle, konsoloslarımızla barış diyoruz. Dünyada, ihtiyaç sahiplerini buluyor, onlara ulaşıyor, onlara el uzatıyor, Kızılay'la, TİKA'yla, Yunus Emre Enstitüleri'yle, TRT'yle barış diyoruz.

Biz, 10. Türkçe Olimpiyatları'nda, sevgili Aygül İlyasova'nın en güzel şekilde seslendirdiği, Nazım Hikmet'in dizelerindeki gibi, 'Akın var, güneşe akın' diyen; sevgili Menatullah Ahmet Mehdi'nin seslendirdiği, Sezai Karakoç'un dizelerindeki gibi, kalbinde merhamet adlı bir çınar taşıyan öğretmenlerimizle, okullarımızla barış diyoruz.'' dedi. 5 kıtadan, 135 dost ve kardeş ülkeden gelmiş gençlerden bir ricası olduğunu belirten Erdoğan, söylediklerini, ülkelerine döndüklerinde anne babalarına, ülkelerine, evlerine döndüklerinde sınıf arkadaşlarına, okul arkadaşlarına, tüm aile fertlerine iletmelerini rica ettiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bugün misafiri olduğunuz bu ülke, sizin ülkenizin kardeşidir. Bugün misafiri olduğunuz bu aziz millet, sizin mensubu olduğunuz milletin dostudur, kardeşidir. Hiç kuşkunuz olmasın. Burada, Türkiye'de, 75 milyonun kalbi, mensubu olduğunuz halkların kalbiyle ortak atıyor. Bizim yüreğimiz ortak çarpıyor. Kaliforniya'dan Cakarta'ya kadar, Rio'dan Sidney'e kadar, Cape Town'dan Tokyo'ya kadar bu milletin kalbi, tüm insanlıkla birlikte ritim tutuyor. Ankara'yla birlikte, şu İstanbul şehri, sizin ülkelerinizin başkentlerinin kardeş şehridir. Bu şehir, İstanbul, Kudüs'ün kardeşidir. Bu şehir, Beyrut'un kardeşidir.

Bu şehir, Saraybosna'nın, Üsküp'ün, Berlin'in, Tiran'ın, Kuala Lumpur'un, Mogadişu'nun, Astana'nın, Bakü'nün, Lefkoşe'nin kardeşidir. Bu şehir, Mekke ve Medine'nin kardeşidir. Bu şehir, Bağdat'ın, Kahire'nin, Tunus'un, Trablus'un, Şam'ın, Halep'in, Hama'nın, Humus'un kardeşidir. Ankara ve İstanbul, burada ismini sayamadığım her başkentin, her şehrin dostudur, akrabasıdır, kardeşidir. Anne babalarınız, arkadaşlarınız, sevdikleriniz bilsinler ki, eğer zora düşerlerse, Türkiye her zaman, ama her zaman onların yanındadır.

Türkiye, tüm imkanlarıyla, milletinin cömertliğiyle, fedakarlığıyla, hiç olmazsa, dualarıyla, dünya sathında hakkı tutup kaldırmaya, hukuku savunmaya, mazlumun, mağdurun yanında dimdik durmaya devam edecektir. Biz, öyle bir milletiz ki, insanı, sadece insan olduğu için, sadece can taşıdığı için severiz. Biz, Yunus Emre gibi yaradılanı, yaradandan ötürü severiz. Kimsenin derisinin rengine bakıp ayrımcılık yapmayız. Hiç kimsenin diline, inancına bakıp ayrımcılık yapmayız.

Hiçbir ırkın, hiçbir inancın, hiçbir kültürün, yek diğerine hükmetmesine, tahakküm etmesine, baskı kurmasına biz razı olmayız, rıza göstermeyiz. Kendisinden olmayanları dışlayan, kendisi gibi düşünmeyenleri öteleyen, kendisi gibi inanmayanları horlayan bir anlayışın biz asla ve asla yanında olmayız, olamayız. Burada, Türkiye'de, nasıl ki 75 milyonu bir, beraber ve kardeş olarak görüyorsak, nasıl ki 75 milyon arasında ayrım yapmıyorsak, yeryüzünde de 7 milyar arasında asla ayrım yapmayız.''

Kendileri için esas olanın özgürlük olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Bizim için esas olan barıştır, dayanışmadır. Bizim için esas olan haktır, hukuktur, adalettir. Milletin, halkların arzu ve talepleri, onların iradeleri, onların tercihleri, bizim için her şeyin üzerindedir. Değil mi ki candır, bizim için kutsaldır. İşte Türkçe, böyle bir medeniyetin, böyle bir kültürün dilidir'' ifadelerinin kullandı.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.