SiyasetHaber Girişi : 30 Eylül 2013 11:37

Erdoğan demokratikleşme paketini açıkladı

Erdoğan demokratikleşme paketini açıkladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıklanan demokratikleşme paketinin ilk olmadığını, son da olmayacağını söyledi.
Erzurumajans-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıklanan demokratikleşme paketinin ilk olmadığını, son da olmayacağını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıklanan demokratikleşme paketinin ilk olmadığını, son da olmayacağını söyledi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına, "Paketin hazırlanışında katkısı bulunan çalışma arkadaşlarıma, ilgili kurum ve kuruluşlara şükranlarımı ifade etmek istiyorum" diye başladı. Erdoğan, "Demokratikleşme paketinin, ülkemiz milletimiz bölgemiz ekonomimiz ve demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum" dedi.Demokratikleşme paketinin 11 yıllık bir sürecin sadece bir safhası olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bu safhada bu paketin hazırlanmasında emeği geçen başbakan yardımcılarımıza, bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve kurumlarımıza da şükranlarımı ifade ediyorum. Türkiye'nin terörle mücadele kadar, demokratikleşme hafızasını da kaydeden bu paketin oluşumunda koordinasyon görevi yapan kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığımıza teşekkür ediyorum. Tarihi bir anı yaşarken özellikle teşekkürü hak eden, bir kesim var. Tarih sahnesine çıktığımız andan bugüne kadar hürriyet ve istiklalimiz için sayısız şehitler verdik. Bugün biz bu paketi açıklarken aslında tüm o şehitlerimizin de arzularını bir kez daha yerine getiriyoruz. İç barışımızı güçlendirecek toplumsal birliğimizi geliştirecek her adım milletimizin en büyük temennisidir. Bu demokratikleşme paketiyle Türkiye'nin istiklalini güçlendiriyor, özgürlük alanını genişletiyor ve umudunu çoğaltıyoruz. Bu paketle şehitlerimizin uğruna can verdikleri milletimizin birliğini kardeşliğini daha da pekiştiriyoruz. Böylece vasiyetlerini yerine getirdiğimiz tüm şehitlerimizi rahmetle yadediyorum, Allah onlardan razı olsun" diye konuştu.

Açıklanan paket bir ilk olmadığını belirten Erdoğan, "Bir son da olmayacaktır. Zira Gazi Mustafa Kemal'in devrim niteliğindeki adımları Türkiye'yi ileri standartlara ulaştırmayı hedeflemiştir. 1950'de başlayan demokratikleşme tarihimiz boyunca nice adımlar atılmıştır. 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan parlamento, 11 yıllık süreç içinde çok önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Bu paket bir son da değildir. Zira insanoğlu var oldukça değişim devam edecek, şartlar değiştikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. Türkiye bugünlerde ayağında prangalarla zincirlerle bugüne kadar ulaşmıştır. Açıklayacağımız paket Türkiye'yi bütün ağırlıklarından kurtaracak bir paket değildir. Fakat bu hedef konusunda önemli bir aşamadır" diye konuştu.

Tüm taleplere bir paketle yanıt beklemenin doğru olmayacağını kaydeden Erdoğan, "Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük ihtiyaçlarına bir kerede cevap verecek bir paket talebi rasyonel bir beklenti olamaz. Bunu ben geçtiğimiz haftalarda da ifade ettim. Gönül isterdi ki 11 yıl önce bir tek paketle tüm yasakları kaldıralım, bütün özgürlüklerin önünü açalım. Ancak Türkiye, Türkiye siyasetinin buna müsait olmadığını aziz milletim çok iyi gördü, görüyor.

Çözümsüzlüğün bir siyaset tarzına dönüştüğü, siyasetin çözüm değil çözümsüzlük arayışının üretildiği bir ortamda reform yapmak son derece zordur. Biz buna rağmen reformlar yaptık. Sadece siyaset muhalefet değil, anayasadan yasalara, medyada iş dünyasına, devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelere kadar biz cesaretle reform süreçlerine sahip çıktık. Darbe senaryolarına rağmen vazgeçmedik. Partimizi kapatma tehditlerine rağmen yolumuzdan dönmedik. Tahriklere rağmen değişim iradesinden geri adım atmadık. Partimize yönelik tehditlere rağmen boynumuzu eğmedik. Demokrasiye her türlü saldırıya rağmen sandıktan taviz vermedik" dedi.

Demokratikleşme paketlerinin darbecilerin uykusunu kaçırdığını, milletin yüzünü güldürdüğünü ifade eden Erdoğan, "Reformlar milletin iradesine musallat olan ceberut odakları rahatsız eder. İleri demokrasiye doğru attığımız her adım mağdur mazlumları mutlu eder, yasakçı zihniyetleri tedirgin eder. Biz milletimizi memnun razı mutlu edecek ne varsa onu yapmaya devam edeceğiz. Bu bir son değildir. Bir nihayet değildir. Bir son nokta asla değildir. Türkiye artık geri döndürülemez biçimde demokrasi istikametinde ilerlemektedir. Bu paket işte bu ilerleyişin tarihi bir aşamasıdır. Bundan sonra da hak ve özgürlük talepleri olacaktır. Tartışmalar yaşanacaktır. Esas olan hak ve özgürlük taleplerinin, altını çiziyorum siyasi bir zeminde demokratik bir kültürle oluyor olmasıdır. Esas olan hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin silahın dışlandığı ortamda dillendirilmesidir. Hiçbir silah, şiddet gösterisi meşru bir hak talebinin yerini tutamaz. Yumruklar sıkılıysa, tokalaşma ellerin birleşmesi mümkün değildir. Kalpler birbirine karşı kaskatı kesilmişse oradan gönül birlikteliği çıkmaz" şeklinde konuştu.

Sorunları siyaset kurumunun halkla beraber çözeceğinin altını çizen Erdoğan, "Toplumsal destek her türlü adımın enerji kaynağını oluşturur. Biz ne yaptıysak milletimizle birlikte yaptık. Oturdukları yerden ahkam kesenler, öncelikle halkın hissiyatını sağlamak durumundadır. Nasıl halka rağmen düzen kurmaya çalışanlar başarılı olamadıysa, halka rağmen adımlar atmak mümkün değildir. İşte bu yüzden biz demokratikleşmeyi halkımızla birlikte gerçekleştirmenin gayreti içerisindeyiz" dedi.

Türkiye'de değişimin önündeki en büyük engelin 27 Mayıs'ın karanlık gölgesi olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çeşitli kesimlerce yaşatıldığı zihniyettir. Elime o dönemlerin gazeteleri gördüğümde atılan başlıkların bile aynı olduğunu görüyorum. Başta anayasa ve siyasette olmak üzere bu zihniyet değişmediği sürece, Türkiye'de değişim zor olmaya devam edecektir. Ancak saati durdurulsa da zembereği parçalansa da Türkiye'de millet siyasetin önünde ilerlemiştir. Milletimiz her yeniliğe ayak uydurmuş, devleti ve siyaseti dönüştüren de milletin kendisi olmuştur.
Bu paketin açıklandığı andan itibaren, aynı zihniyetin malum korkuları canlandırmaya çalışacaktır. 11 yıl boyunca her reformla birlikte Türkiye bölünüyor, parçalanıyor iddiasını dile getirdiler. Göreceksiniz bunları bugün de aynı şekilde söyleyeceklerdir. Her reformdan sonra milleti korkuttular. Yine aynısını yapacaklar. Değişimden her zaman ürktüler. Bugünden itibaren de yine değişimin karşısında duvar olmayı sürdürecekler".

Konuşmasında, Türkiye'nin muhalefet sorunu olduğunu kaydeden Erdoğan, "Muhalefet artık dilini, üslubunu değiştirmek, millete ayak uydurmak zorundadır. Ben bunu defalarca ifade ettim. Unutmayın İstiklal Marşı'nın ilk kelimesi 'korkma' diyor. Korkaklar zafer anıtı dikemezler. İleri standartlardan korkanlar bir milim ilerleme kaydedemezler. Siyasetlerini korku korkutmak üzere kuranlar değişim karşısında ayakta duramazlar. Sadece yapılmak istenene karşı çıkan bir anlayışıyla yoluna devam etmesi fevkalade zordur. Kendi eksiğini görmeyen muhalefetin milleti suçlar hale geldiğini görüyoruz. Muhalefetin bu korku söylemini bir kenara bırakması, değişimin önünde engel olmaktan çıkması gerekiyor. Yeni Türkiye'ye yakışan bir muhalefet inanın Türkiye'nin hakkıdır. Paketten insan oğluna ölümsüzlük iksiri bekleyenler, ölümsüzlük iksiri bekleyenler irrasyonel bir beklentinin içindedirler. Kuşkusuz hayal kırıklığına uğrayacaklardır. 11 yıldır yaptığımız hiçbir reforma destek göstermeyenlerin bugünkü reformları da alkışlamasını da beklemiyoruz" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Çok önemli bir aşamaya geçiyor, Türkiye'yi daha büyütmek için adımlar atıyoruz. Bugün açıklayacağımızı Demokratikleşme Paketi bir ilk değildir, bir son da olmayacaktır. Bu paket bir ilk değildir" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; Başbakanlık'ta düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın başkanlığında aylardır üzerinde çalışılan Demokratikleşme Paketi'ni açıkladı. Kabine üyeleri ve AK Parti Genel Başkan Yardımcılarının katıldığı basın toplantısını gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleri ile çok sayıda gazeteci takip etti.

Başbakan Erdoğan, paketin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "3 Kasım 2002 seçimlerinde ve sonraki seçimlerde bizi destekleyen 11 yıllık reform sürecinin sahibi olan reform kararlılığımızı diri tutan ve muhafaza eden, desteklerini esirgemeyen aziz milletimize teşekkür ediyorum. Türkiye'nin özgürleşmesi noktasında herkese milletçe minnettarlığımızı ifade ediyorum. 11 yıl boyunca da aynı istikamet doğrultusuna fedakarca görev yapan, milli iradeyi en güçlü şekilde savunup milletin talepleri doğrultusunda çalışan meclisimize ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum. 11 yıllık uzun soluklu bir sürecin sadece bir safhasıdır. Bu safhada bu paketin hazırlanmasında emeği geçen herkese şükranlarımı ifade ediyorum. Tarih sahnesine çıktığımız andan bugüne kadar hürriyet ve istiklalimiz için sayısız şehitler verdik, o şehitlerimizin de arzularını bir kere daha yerine getiriyoruz. Terörün sona ermesi, akan kanın durması öncelikle olarak şehit yakınlarının temennisidir. İç barışımızı güçlendirecek, bütünlüğümüzü geliştirecek her adım milletimizin en büyük temennisidir. Türkiye'nin istiklalini güçlendiriyor, ufkunu açıyor, umudunu çoğaltıyoruz. Bu paket ile şehitlerimizin uğruna can verdikleri milletimizin birliğini, dayanışmasını daha da pekiştiriyoruz. Vasiyetlerini yerine getirdiğimiz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum."

Tarihi bir anın yaşandığını söyleyen Erdoğan, "Çok önemli bir aşamaya geçiyor, Türkiye'yi daha büyütmek için adımlar atıyoruz. Bugün açıklayacağımızı Demokratikleşme Paketi bir ilk değildir, bir son da olmayacaktır. Bu paket bir ilk değildir. Atatürk'ün devrim niteliğindeki adımları muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkartmayı hedeflemiştir. 3 Kasım 2002 seçimleri ile oluşan hükümet ile iş başına gelen hükümetimiz, 11 yıllık süreç içinde çok önemli reformlar gerçekleştirdi, çok cesur adımlar attı. Bu paket Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin tabi sonucudur. İnsanoğlu var oldukça değişim ve devam edecek, şartlar değiştikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. Bugün açıklayacağımız reformları bir son nokta olarak asla görmüyoruz. Türkiye değiştikçe, şartlar olgunlaştıkça, siyaset bir hak arama yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça yeni reformlar Türkiye gündeminde kaçınılmaz olarak yerini alacaktır. Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük ihtiyaçlarına bir kerede ve bütün zamanlar için cevap verecek bir paket talebi makul bir beklenti olamaz. Böyle bir beklentinin siyasetin ve toplumun tabiatı ile çelişeceği açıktır. Gönül isterdi ki, 11 yıl önce 1 tek paket ile tüm yasakları kaldıralım, kısıtlamalara son verelim, özgürlüklerin önünü açalım. Ancak Türkiye siyasetinin buna müsait olmadı milletimiz gördü. Çözüm demokrasi, hak ve özgürlükler, barış kavramını dillerinden düşürmeyen parti ve siyasetçilerin 11 yıl boyunca değişim karşısında nasıl bir direnç oluşturduklarını milletimiz gördü. Sadece siyaset, muhalefet değil, anayasadan yasalara, medyadan iş dünyasına, devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelere kadar çok büyük dirençlere rağmen cesaretle reform süreçlerine sahip çıktı. Darbe senaryolarına rağmen kararımızdan, vazgeçmedik. Tahriklere, kanlı provokasyonlara rağmen değişim iradesinden geri adım atmadık. Tehditlere rağmen boynumuzu eğmedik. Sandığa, demokrasiye yönelik saldırılara, kışkırtmalara rağmen milli iradeden ve demokrasiden taviz vermedik. Millet bize bir emanet yükledi, bizde bunun hakkını vermek için cesaret ile dimdik durarak aldatmayarak, Türkiye'yi bu seviyelere taşıdık. Çok açık söylüyorum, demokratikleşme paketleri milletimizin yüzünü güldürür, darbecilerin uykusunu kaçırır. Milletimizi memnun edecek ne varsa onu yapmaya devam edeceğiz. Bu bir son değildir. Bir nihayet değildir. Bir son nokta asla değildir. Türkiye artık geri döndürülemez biçimde demokrasi istikametinde ilerlemektedir. Bu paket bu ilerleyişin tarihi aşamasıdır. Bundan sonra da talepler olacaktır, demokrasimizin daha da derinleştirilmesi için tartışmalar yaşanacaktır. Esas olan hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin, silahın dışlandığı bir ortamda mücadelenin siyasi ortamda verilmesidir. Hiçbir şiddet gösterisi meşru hak talebinin yerini tutamaz. Yumruklar sıkıldıysa tokalaşma mümkün değildir. Gönüller kapalıysa, kalpler katı kesilmişse oradan gönül birlikteliği çıkmaz. Silahlar konuşuyorsa oradan çözüm çıkmaz. 11 yıl boyunca bütün gayemiz o sıkılı yumrukları çözmek, kalpleri yumuşatmak, fikirlerin konuşmasını sağlamak yönünde olmuştur. Sorunları siyaset kurumu çözecekse elbette halkla beraber çözecektir. Toplumsal destek her türlü demokratik adımın enerji kaynağını oluşturur. Biz ne yaptıysak milletimizle birlikte yaptık. Oturdukları yerden ahkam keserek vaatlerde bulunanlar halkın kabul ve rızasını sağlamak durumundadır. Halka rağmen düzen kurmaya çalışanlar başarılı olamadılarsa halka rağmen ileri adım atmak ta mümkün değildir. Biz demokratikleşmeyi halkımızla birlikte gerçekleştirmenin gayretindeyiz. Bu paket Türkiye'nin ulaştığı seviyenin tezahürüdür. Türkiye'de kimlik dayatan, vatandaşlarının kökeni ile, inancı ile dünya görüşü ile uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye'de vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine kulak tıkayan, asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. Türkiye'de devlet bu anlayışa dönmüştür. Son 11 yılda hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız sessiz devrimi ile birlikte yukarıdan dayatması bir devlet ve siyaset anlayışı tarihin çöp sepetinde yerini aldı. Türkiye'de insanı ile vatandaşı ile var olan, insanı için var olan, herkese aynı mesafede duran bir devlet anlayışı vardır. Meşruiyetin kayrağı artık millettir. Söz yetki ve karar artık milletindir" diye konuştu.

Türkiye'de 27 Mayıs'ın yaşatılmak istendiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Anayasanın bir çok maddesi ile bir çok kurumları ile, 27 Mayıs yaşatılmak istenmektedir. Esasen Türkiye'de değişimin önündeki en büyük engel 27 Mayıs'ın o kararlık gölgesidir. Bugün bile çeşitli kesimlerce yaşatılan zihniyettir. Elime o dönemlerin gazete arşivlerinden gelen bazı örnekleri gördüğümde atılan başlıkların aynı olduğunu görüyorum. Başta anayasada olmak üzere bu zihniyet değişmediği sürece Türkiye'de değişim zor olmaya devam edecektir. Türkiye'de millet zamanın ruhunu kavramayı her zaman başarmıştır. Milletimiz her yeniliğe açık olmuş, çok hızlı ayak uydurmuş, devleti ve siyaseti dönüştüren de milletin kendisi olmuştur. 11 yıl boyunca attığımız her adımda söylenenler şuandan itibaren ezberden dile getirilecek. 11 yıl boyunca her reformla birlikte Türkiye bölünüyor iddiasını dile getirdiler, bunları bugünde söyleyecekler. Milleti korkuttular, göreceksiniz bugünden itibaren korkutmaya çalışacaklar. Değişimin hep karşısında durdular, bugünden itibaren değişimin karşısında duvar olmayı sürdürecekler. Muhalefet artık dilini, siyaset yapma tarzını değiştirmek, büyüyen Türkiye vizyonuna göre hareket etmek zorundadır. Türkiye 2013 yılını yaşarken 1960 yılında kilitlenen saatte durmak Türkiye adına bir talihsizliktir. Unutmayın İstiklal Marşımızın ilk kelimesi korkma diyor. Korkaklar zafer anıtı dikemezler, Değişimlerden yeniliklerden korkanlar bir milim dahi ilerleyemezler. Siyasetlerini korku üzerine kuranlar değişimin karşısında ayakta duramazlar. Türkiye'nin bölünme, gerileme, parçalanma diye bir meselesi yoktur. Türkiye'nin muhalefet diye bir sorunu vardır. Hiçbir proje üretemeyen, yapılana karşı çıkan bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam etmesi zordur. Büyük Türkiye vizyonuna yakın bir muhalefet Türkiye'nin hakkıdır, ertelenemez bir ihtiyaç halini aldı. Bugüne kadar taş üzerine taş koymayıp sadece bizi taşa tutanlar bundan sonra yapılanları küçük göstermeye çalışmaya sürdürecekler. 11 yıldır yaptığımız reformlara destek olmayan bu zihniyetin bugünkü reformları alkışlamasını beklemiyoruz. Biz yüzümüzü millete çevirdik. Bu paketin kıymetini bu işin dertlisi olanlar, yüreği yananlar, ocağına ateş düşenler bilir. Bu paket acıların tedavisi, akan kanın durması, akan gözyaşlarının dinmesi noktasında son derece önemli bir adımdır. Bir istikamet çizmektedir bu paket, 11 yıl önce hayali dahi kurulamayan hak ve özgürlükleri getiren bir pakettir. Türkiye siyasetin hukukun, demokrasinin rehberliğinde, milletin desteği ile bugünlere ulaşmıştır. Bu paket birilerinin dediği gibi dayatmanın eseri değildir, bir müzakerenin, pazarlığın eseri değildir. 11 yıl boyunca hiçbir reforma dayatmalarla, baskı ile pazarlık ile açıklamadık. Milletimiz için hayırlı olan ne ise biz onu yaptık. Paket çözümler itibariyle sürprizlerden ibaret ama sorunların hiçbiri sürpriz değildir. Paketin gizlendiği eleştirisi son derece temelsizdir. Pakette yer alan sorunları çoğunluğun Cumhuriyet tarihimiz boyunca var olan sorunlardır. Her bir sorun alanı ile ilgili olarak tüm tartışmalar, tavsiyeler dikkate alındı, çözümler ona göre şekillendi. Gönül ister ki, Bütün bu sorunların kaynağı olan anayasa yeniden yapılabilseydi. Biz iktidar olarak yeter ki üzümü beraber yiyelim. Sizin sayınızın toplamda 220 olması, bizim sayımızın 326 olması böyle bir çalışmayı gerçekleştirmemize mani değil dedik. Biz böyle bir uzlaşma komisyonuna 3 üye verirken muhalefet 9 üye ile katıldı. Orada zaten bir uzlaşma diye bir şey söz konusu değil. Madem 59 maddede uzlaştınız bu maddeleri 15 gün içinde meclisten geçirelim bir mesafe alalım. Bir taraftan burada bu mesafe alınırken, komisyon çalışmalarına yine devam etsin. Buna da yaklaşmadılar, mesele ipe un sermek. Bir iş yapalım, dertleri yok. Bugün çözümün karşısında duran, sabote etmek için çalışan böyle bir muhalefet ile yeni bir anaya mümkün olamadı. Bu reform paketimizde de referans noktamız önce millettir. Bundan 1 yıl önce yine 30 Eylül gününde partimizin 4. büyük kongresini gerçekleştirdik. 2023 vizyonumuzu açıkladık o kongrede, bu 63 maddenin önemli bir çoğunluğunu 1 yılda yerine getirdik" şeklinde konuştu.

Mevcut seçim sistemi üzerine açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Mevcut seçim sistemi yüzde 10 barajı AK Parti'nin getirdiği bir sistem değildir. Biz 2002 seçimlerine girerken bu sistem uygulanıyordu. Biz bu sisteme tabi olarak bu seçime gerdik. Partimizi kurarken mevcut seçim sisteminin katılımcılıktan uzak olduğunu güçlü şekilde ifade etmiştik. Tüm öneri, tavsiye ve eleştirileri gözden geçirdik ve bu sorunu çözmek için bir adım atıyoruz. Yeni sistemin nasıl olduğu konusunda 3 farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz. Birincisi, yüzde 10 barajı ile devam edebiliriz. İkincisi, barajı yüzde 5'e çekip 5'li gruplandırma ile daraltılmış bölge seçim sistemini uygulayabiliriz. Üçüncüsü, ülke barajını tamamen kaldırarak dar bölge seçim sistemini getirebiliriz. Bu 3 seçeneği önümüzdeki günlerde tartışacak en doğrusu hangisi ise o yönde düzenlemeyi meclise getireceğiz. Siyasi haklar alanında ikinci düzenlemeyi siyasi partilere devlet yardımı konusunda yapıyoruz. Bu kapsamı genişletiyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nun ek 1. Maddesini değiştiriyor, yüzde 7 olan oranı yüzde 3'e çekiyoruz. Yüzde 3'ü aşan oranda oy alanlara devlet yardımı yapılacaktır. Bu düzenlemenin siyasi partilerimizi güçlendireceğine, katılımcılığı artıracağına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Siyasi partilerin teşkilatlanmalarına da kolaylık getiriyoruz. İlçelere teşkilatlanma için, beldelerde teşkilat kurma zorunluluğunu kaldırıyoruz. Siyasi partilerde eş genel başkanlığın önünü açıyoruz. Siyasi partilere üye olmayı daraltan bazı engelleri ortadan kaldırıyoruz. Oy verme hakkına sahip olan herkesin siyasi partilere üye olma hakkının önünü açıyoruz. Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkanını getiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.