Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say demiş ki, “Allah’a inanmam için beni hapse atmak istiyorlar.”
Çok ağır ve can yakıcı…
Fakat buram buram ajitasyon kokuyor.
Bilmeyen
zanneder ki, bu ülkede hakkında dava açılan herkesi hapse atıyorlar ya
da hükümete muhalif olan herkese dünyayı zindan ediyorlar.
Fazıl
Say hakkında size vaaz verecek birikime sahip değilim. Ben de sizler
gibi O’nu medyadan takip ediyorum. Yaptığı müzikten çok, demeçleri ve
itirazlarıyla biliyorum.
Gördüğüm kadarıyla Fazıl Say’la ayrı dünyaların insanlarıyız.
Tıpkı Orhan Pamuk’la olduğumuz gibi…
Lakin
hem Orhan Pamuk, hem de Fazıl Say bu ülkenin dünyaya açılan
pencereleridir ve Batı bu ülkeye dair en çok o isimleri biliyor.
Orhan
Pamuk, Nobel’den edebiyat ödülü aldı. O ödülü almadan birkaç ay evvel,
“…Osmanlı 500 bin Kürt’ü, bir buçuk milyon da Ermeni’yi katletti” dedi.
Nobel’ciler
bu sözü öyle bir tuttular ki, aslında edebiyat değeri vasat olmasına
rağmen Orhan Pamuk’a dünyanın en prestijli ödülünü verdiler!
Orhan Pamuk, romancı değildir, edebi bir değeri yoktur demiyoruz.
Elbette romancıdır, elbette Batı dünyasında okuru olan bir Türk yazarıdır.
Lakin Orhan Pamuk, edebiyat adına asla ve asla son durak değildir.
Şayet bu ülkenin bir yazarı illa da Nobel alacaktıysa bana göre o kişi ya Orhan Kemal olmalıydı ya da Yaşar Kemal…
Benim birinci favorim Orhan Kemal’dir.
Tarihimizde
ilk defa bir Türk yazarın Nobel’e layık görülmesi hasebiyle,
sağcı-solcu hepimiz Orhan Pamuk’un Nobel ödülü almasını elbette ki
ciddiye aldık.
Halbuki Orhan Pamuk’un o çapta bir yazar olmadığını hepimiz biliyoruz.
Şimdi de Fazıl Say gerçeğimiz var.
Adam kendi alanında bir dünya starı ve gerçek bir virtüöz…
İşin
bu yanına bir itirazımız yok. Lakin bu dünya starımız medyada sanatıyla
ilgili değil, yaptığı siyasi açıklamalarla gündem yaratıyor.
Açıklamasından öğreniyoruz ki, Fazıl Bey Allah’a inanmıyormuş.
Varsın olsun, bu O’nun tercihi…
Bu yapısından ötürü ne O’nun hışma uğramasına razı oluruz ne de kendisini tehlike altında hissetmesine…
Sadece bir soru sormak istiyoruz:
Fazıl
Bey; siz ki dünya çapında bir sanatkârsınız ve ülkemizin adını bu
uğurda ziyadesiyle duyuruyorsunuz. Fakat aynı siz bu ülkede yaptığınız
müzikle değil, sizin gibi düşünmeyenlere hakaret etmekle adınızı
yaşatıyorsunuz. Nasıl ki bizler sizin Allah inancı taşımadığınızı sorun
etmiyorsak, siz de inanan insanlara artık hakaret etmekten vazgeçiniz.
Yazar
Kemal Tahir, kendisini içeriye attıran ve yıllarca hapiste kalmasını
sağlayan Demokrat Parti’ye karşı bile düşmanca bir tavır takınmamıştı.
Öyle ki…
27 Mayıs’tan sonra Celal Bayar, yani bir dönemin en kudretli devlet adamı ve Cumhurbaşkanı…
Yassıada’daki
hücresinde intihara teşebbüs ettiğinde, Kemal Tahir, “… Arkadaşlar
kalkın Taksim’e gidelim ve protesto edelim” demişti. Dostları o büyük
yazara sormuşlardı:
“Üstat, o Celal Bayar ve takımı değil miydi, seni yıllarca hapiste süründüren; şimdi niçin biz onların hakkını savunalım ki?”
Kemal Tahir, kendisini “büyük” yapan o cevabı vermişti:
“Arkadaşlar
evet Celal Bayar ve takımı bana hayatı zindan ettiler. Bu yüzden ne
Menderes’i ne de Celal Bayar’ı hiç sevmem. Ama Celal Bayar gibi bir
dönemin Kuvve-i Milliye’nin Galip Hoca’sı intihara teşebbüs ediyorsa,
demek ki insanlık onurunu rencide eden bir fiil oluşmuştur. Biz işte o
fiili protesto edelim. Celal Bayar benim umurumda değil.”
Kim Kemal Tahir değiliz. Fazıl Say da Celal Bayar…
Ama ben de Fazıl Say’ın düşünme özgürlüğünü ve düşündüğünü söylemesini savunuyorum.
Allah’a inanmıyorsa inanmasın. O, onun sorunu…
Haşa biz Allah’ın vekil kıldığı kimseler değiliz ki, O’nun adına birilerine ceza keselim…
Bir de bendeniz Fazıl Say’ı, Orhan Pamuk’tan daha çok önemsiyorum.
Sebebi de şu:
Orhan
Pamuk, sırf şu Nobel ödülü uğruna kendi tarihine ve hakikate ihanet
etmiş bir kişidir. Fazıl Say ise, dürüstçe inanmadığını söylüyor.
Canımızı sıkmasına sıkıyor ama Pamuk’tan daha dürüst, daha yerli biri…
Hepimiz
biliyoruz ki, kimse Say’ı hapse atmayacak. Eğer hakkında dava açılan
her insan hapse atılsaydı, bugün Türkiye açıkhava cezaevine dönüşürdü.
Niçin gerek duydu bilmiyorum ama Fazıl Say da tıpkı Pamuk gibi kendi ülkesini satmakla evrensel olunacağına inanmış.
Yazık…
Erzurum
gibi tarikat ve cemaatlerin “merkez karargahı” olan bir şehirde, Fazıl
Say’ın, “Ben Allahsız bir adamım” demesini, “…Bu O’nun düşünce ve inanç
özgürlüğüdür” şeklinde bir cümle ile desteklemek, elbette ki en ahmakça
bir durumdur.
Daha yazıyı kaleme alırken bile görüyorum ki,
elhamdürillah müslüman biri olan ben, malum o çevreler tarafından çoktan
“kafir” ilan edildim.
Nasıl ki, Nef’i, dönemin şeyhülislamı Tahir Efendi tarafından “kafir” olarak ilan edilmiştiyse…
Peki Nef’i o Tahir Efendi’ye nasıl bir cevap vermişti, hatırlıyor musunuz?
Demişti ki:
“Tahir Efendi kafir demiş bana.
Bende müselman desem O’na.
Yarın vardıkça Hakk’ın divanına.
Anda çıkarız ikimizde yalan.”
Fazıl Say’ı medya ötesinde tanımadığım gibi, yaptığı müziği de iyi bilmiyorum.
Fakat bendeniz Fazıl Say’ı, Orhan Pamuk’tan daha samimi buluyorum.
O meşhur sözde olduğu gibi; “Söylediği sözü kabul etmiyorum, ama söyleme hakkını savunuyorum.”
Öyle ya, haşa ben Allah’mıyım ki birileri için hüküm icra edeyim.
Fazıl
Say, benim dünyamın insanı değil; ama sadece bana ait olmayan bu
dünyada, benimle birlikte yaşayan biri olduğunu biliyorum.
Çünkü: Bu hava, bu su, bu toprak benim olduğu kadar Fazıl’ın da hakkı…
O hakkı kimin nasıl kullanıp kullanmadığını takdir etmek ise, benim vazifem değil.