“Merhamet veya acımak başkasının iyiliğini istemektir.”
Merhametliler, yeryüzünde yaşayan insanlara ve hayvanlara şefkat, ihsan ve iyilikle yaklaşanlardır. Allah, tüm kâinata yarattığı her şeye ihsanda ve lütufta bulunurken hiçbir ayrım yapmaz.
Yeryüzünde halife olarak yarattığı insanın benliğine de bu duyguyu lütfetmiştir. Kullarını merhametli olmaları konusunda uyarmıştır. Hz. Peygamber’in (sav); “Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki” uyarısı umumi/genel bir ifade olup; ağaçları, bitkileri, tabiattaki en yırtıcı hayvandan en munisi ve sevimlisine kadar vahşi hayvanları kapsar.
Bu satırları ülkemizin birçok yerinde ormanlarımız yanarken sosyal medyada gördüğüm bir takım paylaşımların tesiri altında ve bir eğitimci hassasiyeti ile kaleme alıyorum.
Ormanlarımız yanarken, bölgedeki insanımız canhıraş bir halde alevleri söndürmeye çalışırken, diğer tarafta milyonlarca insanımız ekranların başında gözyaşlarıyla, çaresiz bir şekilde dua ediyordu. Kalplerinde merhamet duygusu ölmeyen milyonların yürekleri orman yangınlarıyla beraber yanıyordu.
Ormanlarımızın yangınına sebebiyet verenlerin karanlık ruh hali, insanlık ve merhamet duygularını kaybetmiş olmalarının anlamı bize karanlık ve korkunç bir muammadır. Bir insan nasıl, bir canlıyı bile bile ateşler içinde bırakır? Nasıl bir duygudur bu? Bu hadiselerin niçin ve nasılı çokça yazılıp konuşuluyor. Ancak gözden kaçan veya konuşulması zor bir mesele var ki belki ilk onu konuşmalıyız. O da insanın hemcinsi ve doğa ile ilişki kurarken içinde bulunduğu ruh hali. Özellikle basın yayın organları ve sosyal medya yayınları insana dair nasıl bir açmazın içinde olduğumuzun göstergesidir. Bu yayınların veya paylaşımların altındaki ruh halini incelemek elbette ilgili alandaki bilim adamlarının işidir. Ancak bir eğitimci olarak önce kendimizi ve tabi ki eğitimin organizasyonu diyeceğimiz sistemi sorgulamak durumundayız. Toplumun ekseriyeti, sayıları az da olsa bu tür afetlere sebebiyet veren veya afete sevinir halde paylaşımda bulunan bu gruplar ile aynı sokağı, aynı caddeyi muhtemelen aynı okulu, aynı sırayı paylaşmaktan dolayı endişe duymaktadır. Bu gruplar içimizdedir. Yine bu gruplar mevcut eğitim sisteminin ürünleridir. Merhametsiz diyebileceğimiz bir sürünün varlığından söz edebiliyoruz. “Şüphe yok ki birbirimize acımıyoruz. Merhamet unutulmuş. Sade kendimize acıyabilecek bir sefalet halini yaşıyoruz.”
Toplumsal hayatın gereği olarak beraber yaşadığımız ve aynı eğitim sistemi içinde bulunduğumuz veya geçtiğimiz küçükte olsa merhametsizler topluluğunun varlığına tanık oluyoruz. Böyle grubun eğitim sistemiyle ilişkisine bakmak durumundayız. Elbette tüm sorumluluk eğitim sistemi üzerine yıkılmamalı ancak eğitimimiz bu hususta en azından kendisini hesaba çekmelidir. Çocuklarımızı sadece bilgilendirirken eğitimlerini ötelememiz, özellikle 2000’li yıllardan itibaren test tekniği ile yapılan seçme sınavları ve uygulama teknikleriyle insani değerlerin nasıl kaybedildiği sorgulanmalı ve muhakkak masaya yatırılmalıdır.
Eğitim kademeleri arasında yarışma sınavına dayalı geçişler ile çocuklarımızı duygusuz birer makine-insan modeli ile yeni bir insana doğru itiyoruz. Biliriz ki her yarış duygusuzdur. Beynin ve kalbin, kasa indirgendiği bir modelden bahsetmekteyiz. Bir zamanlar öfkelendiğimiz makine olmak isteyen insan modeli ile artık yüzleşmek durumundayız. Trans hümanist çağdayız, ona uygun insan yetiştirmeliyiz diye nutuk çekerken nasıl bir insan ile karşılaşacağımızı veya insanlığın nasıl bir bilinmeze doğru sürüklendiğimizin farkında değiliz. Bildiğimiz tek şey var ki o da insanlığın teknolojik cihazlar ve onun emrinde kapitali öncelemiş eğitim sistemleri eliyle durdurulamaz halde ve yine makineden medet umar halde makineleşmesidir. Ancak makinenin ne ruhu ne de merhameti vardır. Buz çölünde yol alırken merhameti nerede bulacağız. Eğitim sistemi mahareti ile gelecek nesilleri yeniden merhamet ile nasıl buluşturacağız.
Pozitivist eğitim anlayışı batıda insandan ruhu yerinden çekip almıştır. İnsandaki boşluğu yeniden din ile dolduramayan batı 20. yüzyılın sonuna doğru eğitim kurumlarında değerler eğitimi projesi ile bir takım değerler ders programları ve kazanımlara yedirilerek nesillerin şekillendirilmesinde araç olarak kullanılmıştır. 2011-2012 yılından itibaren bizde okullarımızda bu projeyi uygulanmaya başladık.
Merhameti ancak merhametin kaynağından öğrenilebilir. “Merhamet ruhun bütünüyle kendini Allah eserine feda ederek Allah’ı kazandırıcı hareketidir. Merhamet insanlığımızın âlemde şahidi olan ve kalp yoluyla bizi Allah’a yaklaştıran ilahi cevherdir.” İnsanın ruh derinliklerinde ilahi bir cevher olarak merhamet hep vardır. Bütün mesele ruhu kapatan tabakanın alınmasıdır. Bu tabaka ise ancak eğitim ile temizlenir.
Dini anlayış ve gelenekten besleyeceğimiz ve yine okullarda ders kazanımlarına yedirilecek merhamet eğitimi, uygulanmakta olan değerler eğitimi projesi ile etkin olarak kullanılabilir. Projenin toplumsal yansımalarında geri bildirimler toplanarak, merhamet duygusunun geliştirilmesi için neler yapabileceğimizin tekrar masaya yatırılması elzemdir. Elzemdir çünkü sadece ülkemizde yaşadığımız bir felaketin daha korkuncu, insanoğlunun Allah’ın kâinata ve tabiata koyduğu dengeleri bozması ile daha büyük olaylar kapımızda beklemektedir. BM bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), açıkladığı yeni raporda iklim değişikliğinin 'yaygınlaştığı, hızlandığı ve yoğunlaştığı' uyarısında bulunmaktadır. Bugün sefil ruhların yapmış olduğu kundaklamalardan daha büyüğü ile karşılaşmak üzereyiz.
Küresel ısınma tüm dünyayı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Eriyen buzullar, artan su seviyesi ve sıcaklıkların yanı sıra meydana gelen yangınlar son yıllarda dikkat çekici seviyede artış gösteriyor. Artan hava sıcaklıklarına bağlı olarak meydana gelen bu felaketler canlıların hayatını da tehdit ediyor. Çok da uzak olmayan bir gelecekte azalan su kaynakları ve yok olan tarım arazileri nedeniyle milyonlarca insan yeni tehditlerle karşı karşıya kaldığında merhamet duygusunu kaybetmiş insanların bencil duygularla çok büyük tehditler oluşturacaklarını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Okullarımızda, ailelerimizde merhamete dayalı eğitime çok daha ağırlık vermemiz gerektiğini unutmamamız gerekiyor.
“Merhamet Allah’la ansızın vaki olan buluşma halidir. Dünyalar merhametle yaratılmıştır. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur. Merhamet veya acımak, başkalarının iyiliğini istemektir. Merhametin sınırları yoktur. Merhamet kendisine acıdığımız varlığı küçültmez, acıyan ruhu yükseltir ve değerlendirir, insanı insanlaştırır. Merhametsiz insan içsel yapısı tam olmayan, eksik bir varlık gözüyle bakıyoruz.”
Eğitimde bir merhamet harekâtına ihtiyacımız olduğu biliyoruz ve bu hususta bir hamle bekliyoruz.
Not: Metindeki tırnak içerisindeki alıntılar Felsefe Muallimi Nurettin Topçu’ya aittir.
Beyfendi yazınızı okudum Kendinizi eğitimci olarak tanıtıyorsunuz ve merhametli öğrenci yetiştirmekten bahsediyorsunuz Neden öğretmen evi müdürlüğü yaptığınızı merak ediyorum. Siz kendinize samimi değilseniz başkaları size nasıl inansın Meden sizde ömrünü eğitime adamış Nurettin Topçu gibi eğitimde olmadınız Kendi yapmadığınız konuda nasıl etkili olmayı düşünüyorsunuz