Evet; gerçekten de bir dönem efsaneydi. Erzurum deyince akla gelen ilk isimlerden biriydi.
Turizmden
madenciliğe, müteahhitlikten tarıma, ihracattan kombinacılığa kadar
hemen her sektörde faaliyet gösteren dev bir firma...
Seksenli
yılların ortalarında ya da ANAP'ın devr-i iktidarında, merhum Başbakan
Turgut Özal, bizzat onlar için Erzurum'a gelip, tesislerinin açılış
kurdelasını kesmişti.
Kalabalık bir aile...
İspir eşrafından, yerli mi yerli Erzurumlu...
İhsan, Baki, Tahsin, Hikmet, İsmet ve Fikret...
6 kardeş.
Bugün o kardeşlerden yalnızca İsmet ve Tahsin Bey hayattalar...
Onlar da artık ticaretten ellerini ayaklarını çekip, arenayı gençlere bıraktılar.
Aile kalabalık olduğu için efsanenin geri dönmesi de zor olmadı.
Büyük dağın karı çok olur demiş eskiler. Bu yüzdendir ki aile çok acı çekti.
İhsan Bey'in oğlu Murat ile Baki Bey'in oğlu Mustafa çok genç yaşta hayatlarını kaybettiler.
6
kardeşin en büyüğü olan İhsan Bey, bir dönemin hızlı Adalet
Partilisiydi. Ben yaştaki meslektaşlarım hatırlayacaktır, Demirel
Erzurum'a geldiğinde bu kalabalık ailenin evinde misafir edilirdi.
Seksenden
sonra ailenin siyasi çizgisi, merkez sağ'daki Demirel'den, yine merkez
sağdaki Özal'a kaymıştı. Hatta ailenin ikinci kuşağı bir dönem Turgut
Sunalp'ın MDP'siyle beraber oldu. Öyle ki, Konsey veto etmemiş olsaydı,
İsmet Bey'in oğlu Abdulkadir (İstanbul'da yaşar) Erzurum milletvekili
seçilecekti. Kenan Evren başkanlığındaki darbe konseyi Abdulkadir
Bey'in üstünü çizince yerine maliyeci hemşehrimiz rahmetli Ebubekir
Akay vekil seçildi.
Hanedan bir ailedir...
Ama bir o kadar da devlet eliyle kadre uğratılmış bir ailedir.
Seksenli
yılların ortalarında hemen bütün Türkiye kalkınma yolunda dolu dizgin
koşarken Erzurum adına o görev bu hanedan ailenin omuzlarına
yüklenmişti.
Ellerinden geleni yaptılar, otelden kombinaya kadar
onlarca yatırıma ön ayak oldular, yüzlerce insanı istihdam ettiler. Ne
var ki talihsizlik bir türlü yakalarını bırakmadı. Ya Kalkınma
Bankası'nın çelmesine takıldılar, ya da Ziraat Bankası'nın ceberrüt
uygulamasına kurban gittiler.
Bu aile Erzurum'a kombina kurduğunda, bütün basın o kombinayı aynen şu ifadeyle dünyaya duyurmuştu:
"Türkiye'de Ortadoğu ve Balkanlar'ın en büyük et entegre tesisi Erzurum'da açıldı"
Gerçekten de öyleydi.
Kombinaya canlı giren hayvan neredeyse insan eli değmeden paketlenmiş şekilde çıkıyordu.
Hiç
unutmam, kombinanın açılışında sunum yapan işletme müdürü, "Sayın
Başbakanım, burada hayvanın bir tek nefesi boşa gidiyor" demişti.
Bugün için bile ileri bir durum...
Erzurum'un bu büyük ailesi, uzun bir süre inzivaya çekildi.
Ne büyükler ne de çocukları etrafta fazla görünmediler.
Oysa
içlerinde çok iyi eğitim almış ikinci kuşak temsilciler var.
İsteselerdi ticarette de siyasette de adlarını üste yazdırabilirlerdi.
Ama susmayı ve uzaktan izlemeyi tercih ettiler...
Ta ki Hikmet Bey'in oğlu Hakan'ın öncülüğünde yeniden harekete geçene kadar...
Amcaoğullarının
bazıları(ilk aklıma gelen Timuçin, Selim ve oruç ağızla isimlerini
hatırlayamadıklarım) bir araya geldi ve senelerce boş duran ama kimseye
de tek kuruş borcu olmayan o modern et entegre tesisini tekrar faaliyete
geçirdi.
Kaç zamandır ziyaret etmeyi arzuluyorum ama bir türlü fırsat bulamadım.
Öncesini çok iyi biliyorum. Öyle zannediyorum ki şimdi eskisinden de gelişmiş bir tesis vücuda getirilmiştir.
Bu inancımı, o tesiste üretilen et ürünlerine dayandırıyorum.
Birinci
sınıf kavurma başta olmak üzere, en kaliteli ve temiz et ve et ürünleri
işte o tesisten çıkıp marketlerdeki raflarda yerini alıyor.
Ben denedim, hakikaten on numara...
Tabii ki hemen herkes bildi ama biz yine de söyleyelim o aile Oral'lardır ve
geri dönen efsane de Oral Et'tir...
Bu dönüş Erzurum adına beni ziyadesiyle heyecanlandırdı.
Genç Oral'ları ayakta alkışlıyorum.
Allah yollarını açık etsin.
Cümle iş dünyamıza hayırlı ve bereketli kazançlar diliyorum.
Erzurum güzel olan her şeye layıktır.