Stoper Ali Rıza Salcı'nın'nın tetiklemesiyle başladı herşey! Hazır İstanbul'dayken ve hazır Ali Rıza ile buluşmuşken, efsane kadronun oyuncuları ile biraraya gelmek, benim için tarifsiz bir mutluluk olacaktı! Erzurumspor'u süper lige çıkartan kadrodan tam 5 oyuncunun da Anadolu yakasında oturduğunu söyleyen Ali Rıza sayesinde, beni de heyecanlandıran bu buluşma, dün öğleden sonra gerçekleşti..Ve Atilla, Kürşat, Furkan, Abdulkadir ve dolayısıyla Ali Rıza,Sancaktepe'de bir restaurantta buluştuk! Restaurant diyorsam, öyle böyle bir yer değil. Bayağı bir güzel ve bir o kadar da nezih mekan! Zaten bir süslü bir bahçesi var ki, at bin, cirit at! O kadar geniş de yani! (Benden söylemesi) Özellikle Anadolu yakasında düğün, sünnet merasimleri yapacak Erzurumlular için süper uygun bir yer. Bu güzide tesis, Sancaktepe Belediyesi'ne ait, ama işletmesini de bizim kaleci Atilla Çebi yapıyor. Adı da oldukça afilli! İyi ki yazıyorum, dilim dönmezdi, adını söyleyemezdim zaten. PASTİCCERİA MOTTA Restaurant-Cafe! İşte Atilla, Kürşat, Furkan, Abdulkadir ve Ali Rıza ile de burada buluştuk. Zaten yıllar sonra İstanbul'da karşılaştığım ve bizi telefonu ile resmeden mahalle arkadaşlarımdan sigortacı Fikri Sel ile mekandan içeri girdiğimde gördüm ki, Atilla misafirperverliğini göstermiş, bizim için süper bir masa hazırlamış. Az sonra efsane kadronun oyuncuları ile birlikteyim. Önce çorba servisi yapılıyor bize. Ezo Gelin! Hafif soğuk ama tadı bir harika! Çorbalardan sonra iri tabaklarda kebap geliyor. Kebap derken köfte! Bizim Emirşeyh'in meşhur tükürük köftelerinden! Şekli de aynı, tadı da.. O kadar da leziz! Akabinde kadayıf dolması. Sonra çay! Hem de ardı arkası kesilmeyen, yanında limon, koyu çay!
***
Onları bilmiyorum ama benim keyfim gıcır! Süper bir ortam. Bu süper ortamı oluşturan elbette ki köfteler-möfteler değil. Bizim efsaneler. Hepsini tek tek izliyorum. Abdulkadir hariç, hepsi ben gibi biraz yaşlanmış. Hepsinin saçlarında aklar var. Kimisinde biraz fazla, kimisinde az buçuk! Abdulkadir'in saçında dikkat ediyorum tek bir 'beyaz' yok! 'Boyatıyor mu acaba?' diye merak ediyorum. Boya olmadığını öğreniyorum. Doğrusu şaşırıyorum. Bu buluşma sayesinde öğreniyorum ki Kürşat, Ali Rıza Furkan ve Atilla sürekli görüşüyorlar. Abdulkadir de onlara yakın yerde oturmasına rağmen, onlarla biraraya pek gelmiyorlar. Herhangi bir sebebi yok ama nedense görüşemiyorlarmış, orada öğreniyorum. Bu buluşma sayesinde artık görüşmeleri sıklaştırma sözü alıyorum onlardan! Aslında hesapta olmayan yemek başlamadan da Erzurumspor muhabbeti başlıyor, veda edip araçlarımıza binince de halen daha devam ediyor. Kimsenin aslında yemekte-memekte gözü yok. Konu aynı! Erzurumspor aşağı, Erzurumspor yukarı! Başka bir şey konuştuğumuz filan yok!
***
Aslına bakarsanız ayağı ben veriyorum. Amacım, onlar konuşsun ben dinleyeyim. Zaten ayak dediğin ne? 'Hey gidi günler heyy' diyorum,yetiyor! Hepsi Erzurumspor'u, şampiyon olduğu o sezonu konuşuyor ha konuşuyor. Hepsinin gözlerinde de aynı heyecanı görüyorum. Bugün yerinde yeller esen Erzurumspor'u konuşurken, hepsinde bir burukluk, hepsinde bir hüzün, hepsinde bir hayal kırıklığı hissediyorum. Dile kolay. Yıllar önce Erzurum'a tarihinde 1.lig yaşattıkları, tekmeye kafa soktukları o kulübün oyuncuları, bıraktıkları mirasın bugün hovardaca yenilip tüketilmesinden müştekiler! Haksız da sayılmazlar hani! Karşılıklı o kadar güzel sohbet ediyorlar ki araya girmek, 'maydanoz' bile olmak istemiyorum. Sadece bir ara fırsat buluyor, 'Sizce niye o takım uzun süre ligde kalmadı?' diye soruyorum. Her birisi de ilginçtir, bir isimde birleşiyor: Süleyman Hurma! Onlara göre şampiyon kadronun dağılmasında ve akabinde üçüncü sezonunda düşmesinde birinci müsebbip Genel menejer! Onlara göre Hurma olmasaydı ve o çekirdek kadro dağıtılmasaydı bugün Erzurumspor bir Bursaspor olabilirdi!
***
Sohbet uzadıkça uzuyor. Topçu milleti! Hiç esprisiz durur mu? Herkes,o dönem yaşadığı komikliklerden sözediyor. Deplasmanlarda, kamplarda, idmanlarda, özel odalarında yaşadıkları tatlı anılardan bahsediyorlar. Kahkahaların ardı arkası kesilmiyor. Hele kaleci Atilla ile Kürşat arasında bir maçta yaşanan dialogu anlatıyorlar, hepimiz kopuyoruz. Zaten maçtan maça geçiliyor hep. Hem de skorları ile! Tatsız anları da var ama onlara pek girmiyorlar. Girmek istemiyorlar. Çünkü hep iyi günlerini konuşmak istiyorlar ve anlıyorum ki hepsinde de Erzurumspor müthiş şekilde bir yer etmiş! Kulüp kapanmış ama onlar içlerinde hala onu yaşatıyorlar. Hepsinin Erzurumspor derken gözlerinin içi gülüyor. Ve bugün çoğu antrenörlük yapan efsaneler, gizliden gizliye Erzurumspor'da görev almayı hayal ediyorlar. Bunu açıkça demiyorlar ama ben bunu gayet net bir şekilde anlıyorum. Hele hele Ali Rıza! Jübilesini bile yapmak istediği Erzurumspor'dan erken bir dönemde koparıldığından ve yine erken bir yaşta futbola alakasız yerlerde son verdiğinden yakınırken, bir gün Erzurum'a antrenör olarak dönmek için ölüyor adeta, ölüyor. Çok sevdiği her halinden belli oluyor. Bu sezon Gebze'de amatör bir takımı çalıştıran Ali Rıza, en çok da Cemal Gürsel Stadının yeni halini geçen yıl gördüğünü belirterek, "Doğrusu o stadda o seyici karşısında oynayamadığıma yanıyorum' diyor ve stada hayran kaldığına vurgu yapıyor..
***
Bu arada, yanımıza tanıdık bir geliyor. Aşçı Mehmet! Erzurumspor'un şampiyon olduğu zamanki aşçısı Mehmet. Kaleci Atilla, son dönemlerde çalıştığı Erzurum Büyükşehir Belediyespor'da yaşadığı sıkıntılar üzerine eski kulüp personeline sahip çıkıyor ve "Gel İstanbul'a" diyor! O da çoluğu, çocuğu toplayıp buraya geliyor, Atilla'nın restaurantında işe başlıyor. Evini gösteriyor. İşyerine çok yakın. Halinden bir hayli memnun görünüyor. Zaten efsane oyuncular Erzurumspor muhabbeti yaparken o da aralara giriyor, hatırlatmalar yapıyor, zaman zaman o da bazı komik olaylardan sözediyor. Kürşat'ı, diğerlerine göre biraz kilolu görüyorum. Erzurumspor'daki parlak kariyerine erken yaşta nokta koyan oyuncu, Maltepe'de ağabeyisi Cumhur Karakaş ile birlikte 2.El oto satışı işi yapıyor. Durumu da fevkalede iyi. Erzurumspor'dan sonra neden hiç bir takımda oynamadığını, direkt ticarete atıldığını soruyorum, pek o konuya girmek stemiyor. Ama her haliyle halinden memnun olduğunu anlıyorum. Babasını geçtiğimiz yıllarda kaybetmiş. Sancaktepe'ye defnetmişler. Bundan bahsederken hüzünleniyor eski kaptan. "Hiç bir hastalığı yoktu. Birden vefat etti" diyor. Bizi işyerine çay içirmeye götürürken, babacığının mezarını gösteriyor! Allah rahmet etsin, yeni duyuyorum. İçlerimizden birer fatiha okuyoruz..
***
Abdulkadir de sohbet esnasında Erzurumspor'dan, istemeden koparıldığından yakınıyor sık sık. Zaman zaman amatör takımla kadro dışı kalmasından ötürü idmanlara çıktığını hatırlatıyor ve o günlerin kendisi için kabus olduğunu söylüyor. Neşesi, orada bulunan eski takım arkadaşlarının attığı nefis frikik gollerinden bahsetmesiyle yerine geliyor. 'İz bırakan' topçulardan olan Abdulkadir de "Ben de Sakarya'da şampiyonluk yaşadım ama Erzurumspor'da yaşadığım şampiyonluğu unutamıyorum" diyor. Şu anda hiç bir iş yapmadını belirten Abdulkadir'den,eşine ait Maltepe'deki kuaför dükkanına gidip geldiğini öğreniyorum. Eşi kuaförlük yaparken, kendisi de çocuğun okulu ve özel işleriyle meşgul olduğunu anlatıyor. Ama Abdulkadir yine aynı Abdulkadir. Yine efendi, yine sakin, yine kibar. Buluşmadan duyduğu mutluluğu dile getiriyor sürekli. O gün gelen şampiyonluğun, 'arkadaşlık' ve 'takımdaşlık' duygularının yüksek olmasından kaynaklandığına dikkat çekiyor!
***
Furkan da yine aynı edebe sahip! Düzgün Türkçesiyle karşısındakine hem de anlattığını can kulağı ile dinlemesini sağlıyor! Atilla ve Ali Rıza'yla geçen sezon Sancaktepe takımını çalıştırmışlar. Türlü gerekçelerle Sancaktepespor'dan koparılmışlar ve tamamen herhangi bir takımdan gelecek tekliflere odaklanmışlar. Atilla da öyle. Sempatisinden zerre bir şey kaybetmemiş olan G.Saray patentli eski kaptan, boş durmayı sevmediğini, gelecek sezonda mutlaka iddialı bir takımı çalıştırmak istediklerini söylüyor. Sancaktepe'de çok güzel günlerinin geçtiğine işaret eden Atilla Çebi, "İnanırmısın, yönetim istemedi bir üst lige çıkmamızı' diye konuşuyor. Bu ifadesi dikkatimizi çekiyor. Sonra biraz dateya giryor. Bir hayli içinin dolu olduğunu anladığım Atilla ayrıca, bugün ancak siyaseten antrenörlerin takımların başına geldiğine de işaret ederken, "Geçmişte de bu böyleydi ama bu kadar yoğun değldi. Siyaseten arkanda birileri varsa, sen iyi bir takımın başında oluyorsun. Bu kadar yani!" diyor. Ne dediğini gayet iyi anlıyorum!
***
Ben gibi bir geveze, onlar gibi de bir sürü yaşamışlığı olan adam mevzubahis olursa, hele de 'yarenliğin adı' Erzurumspor'sa, elbette ki konu da, yazı da uzadıkça uzar. Ben bu buluşmaya burada nokta koyarken, bu oyuncuların alınteri akıttığı o kulübü kapatanların aslında ne denli bir vebal altına girdiklerini de bir kere daha hatırlatır, hepinize mutlu günler dilerim..