Sayın Kılıçdaroğlu'nun başlatmış olduğu "Adalet Yürüyüşü''ne destek vermek veya vermemek; yapılanı beğenmek veya beğenmemek, siyasî görüş ve düşüncelerıne katılmak veya katılmamak, kişinin bileceği bir iş ve bir tercih... Saygı duyulur...
İşin siyâsî boyutuna girerek, bir polemik yaratmak ve onu sorgulamak gibi bir derdim yok ama, yine de ''Adalet Yürüyüşü''ne ilişkin söylenilecek bir kaç sözümüz olmalı... Bu yürüyüşe karşı yapılacak uygar bir tepkinin ve demokratik bir protestonun ötesinde; sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun konaklayacağı yere, hayvan pisliği dökmek gibi, edep dışı ve seviyesiz bir kabalık asla kabul edilemez..
Böylesi kepâze bir ilkelliğin ardından; üstelik bir de utanmadan, "bizde misafire ikramda bulunmamak ayıp" diyerek, "pespâye" bir paylaşımda bulunan ve güyâ ironi yaparak "merd-i kıpti" misâlı, pişkinlik de gösterek, çirkefliğini kapatmaya çalışan, bu beşerî terbiyeden bî-nâsip, ahlâksıza ne denilmeli?
Halbuki, bizde, yedığimizden, içtiğimizden ve temiz soframızdan misafire ikramda bulunmak gibi, binlerce yıldır süregelen bir güzel örfümüz ve bir güzel âdetimiz var. Ve işin özü, "kişi yediğinden yedirir" gibi, bir de koç bir sözümüz var.
Kusura bakmasın ama, bu arkadaş bilmeli ki; necis sofrasında, yediği hayvan pisliği ve içtiği yine başka bir şey olmalı ki, misafire de necis hayvan pisliği "bok" ikramında bulunuyor. Ahlâkî ve insanî seviye bu kadar irtifa kaybetmiş ise, artık ne diyelim? Belki şu denilebilir; "Zırva tevil götürmez."
Toplumsal kin ve nefreti tahrik etmeye ve toplumsal fay hatlarını tetiklemeye, kimsenin ama, hiç kimsenin hakkı yoktur ve olmamalı... Hadlerini aşanlara yasal çerçevede hadleri bildirilmeli...
Güzel ülkemizde, huzur ve barış istiyoruz. Hepsi o kadar ve bu da çok görülmemeli..