Dünya Kadınlar Günü'nde; Arif Nihat Asya'dan, "Anne" ve Nazım'dan "Kadın" şiiri..Kadınlarımız açısından, özlenen ve arzu edilen yerde olmazsak da ve içimiz buruk olsa da, rûhumuzu ışıtan ve duygularımıza seslenen bu iki güzel şiir, kadına ve anneye bakışımıza tercüman olur.
ANNE
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir
bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum,
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
Onun Annesi diyorlar
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini
İki etmeyeyim diye
Öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum..
Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
KADIN
Kimi der ki, kadın
Uzun kış geceleri yatmak içindir.
Kimi der ki,
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak
Içindir.
Kimi der ki, ayalimdir
Boynumda taşıdığım vebalimdir,
Kimi der ki hamur yoğuran;
Kimi der ki, çocuk doğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek
ne ayal, ne vabal
O, benim kollarım, bacaklarım
başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim
Hayat arkadaşımdır.
Nâzım
Ülkemiz özelinde; "Kadınlar Günü" kutlu olsun demekle; nutuk atmakla, inancımızda "Cennet annelerin ayakları altındadır" gibi, kibar bir söylemi dinlendirmekle ve geçiştirmekle, kadınlar günü kutlanmış olmuyor. Ve her türlü ahlâkı değer ve erdemi, sâdece kadına bina etmekle, yüklemekle de iş bitmiyor. Zaten böylesi arızalı bir zihinsel ve sosyolojik yapıyıyla yıllardır sür-git bir anlayışla bir türlü kadın sorunları çözülemiyor-çözülmüyor. Ülkemizde nedense, ahlâk, itaat, özen, terbiye, fuhuş ve cinsellik ve benzerleri gibi hassas kavramlar, hep kadın ve kadın bedeni üzerinden tartışılıyor.
Erkeklerin her türlü ahlâki zaafiyetleri, sanki erkek kadına göre daha "lâyüsel" ve daha "imtiyâz" sahibiymiş gibi, hukukî, islâmì-ahlâkî ve insanî olmayan, yadırganacak garip bir zihniyet ve anlayışla sergilenmekte...Bu anlayış ve zihniyetler kültürel kodlarımızda var oldukça ve eksik olan yasal düzenlemeler giderilmedikçe, pratik yansıma ve uygulamaları görülmedikçe, böylesi kutlamalar, sıradan gün olmaktan öteye gitmez. Sorunlar hep devam eder, "berdel" hep sürer, kadına şiddet ve kadın cinâyetleri hep varlığına varlık katar...
Nâzım'ın yıllar öncesinde; "Hikâye-i Kadınlarımız" şiirinde, bir vakitler genel anlayışı ve kadına bakışımızı yansıtan ironik, ama yaşanan bir gerçeği şu simgesel sözlerle ifâde eder. "Ve kadınlar/korkunç ve mubarek elleriyle / ince, küçük çeneleri ve kocaman gözleriyle / bizim kadınlarımız / anamız, avradımız, yârimiz / ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen / ve soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen" dizelerinde yer alan ve herhangi bir değersiz eşya imiş gibi bakılan kadınımıza, hakedilen kadınlık-analık değerinin yeterince verilmediği günlerden, nihâyet cumhuriyetle, yeterli görülmese de bugünlere geldik.
Kadınlar, her gün verilen incitici-küçültücü saçma-sapan fetvalarla değil, ancak, erkeklerle eşit görülmesi ve toplumsal hayatta hak etmeleri gereken yerlerde olmalarıyla, soyut söz ve söylemde değil, özde kadın olur; özde anne olur.
Geçmişte erkekler geçerken, çömelen ve yüzünü kapatmak zorunda bırakılan kadınlar; "Türk anası olamaz" diyerek ziyâdesiyle üzülen ve Türk anasına bu çirkin muameleyi asla lâyık görmeyen Atatürk'ün, kararlı iradesiyle gelinen süreçte, başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere, siyasal alanda kadının her türlü söz ve iradeye sahibi olması, sosyal ve pratik hayatın her yer ve sahasında, ana olmanın da ötesinde var olmaları, kamuda-özel sektörde, beklenen seviyede olmasa da sevindirici oranda kadın istihdamının sağlanılmış olması, okullaşmada ve okuma-yazma oranında görülen yükseliş karşısında, Türk kadınları, Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyet Türkiyesi'ne çok şey borçlu... Eğer bilirsek..
Annemin, eşimin ve kızımın şahsında, ülkemiz ve Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun...